7 Mart 2010 Pazar

"Hayvanlı" olaylar.




Merhaba sevgili okurlarım. Son dönemlerde yaptığım çeşitli incelemeler sonrasında, aslında çok yeni olmasa da gayet iyi ekmek getirebilecek olduğuna kanaat getirdiğim "hayvanseverlik" meselesinden biraz dem vurmak istiyorum bu yazımda. Tamam bazılarınız sevmeyebilir hayvanı mayvanı, haklı olarak. Ancak süper ekmek getirdiği de tarafımdan gözlemlenmiş bir olay. Hani kıllı hayvan sevmezsiniz kedi, köpek, lemur, at vs. gayet anlarım. Ama en azından balık olur, kaplumbağa olur, yılan olur, bir şeyler beslemelisiniz. Şimdi ekmek agetirebilirlik açısından hayvanları incelemeye başlayalım.


1- KUŞ

Efendim şimdi kuşlar çok da bir boka yarayan hayvanlar değildir bildiğiniz üzere. Özellikle sabahları olmadık saatte civip civip ötüp sinirlerinizi zıplatma olayları yüksektir. Ayrıca Egzotik bir papağanınız yoksa işiniz zor. Yoksa "cicikuş cicikuş babacık fenerbahçe piç piç piç vs." şeklinde konuşurmuş gibi yapan "boncuk" isimli muhabbet kuşunuzun resimlerini çeşitli platformlarda profilinize koyup da ekmek düşürme şansınız gerçekten ÇOK düşük. Ha ama şöyle heybetli bir papağanınız olursa ne ala. Merak uyandırır en azından. Hatta abartıp omzunuza alıp foto moto çekilin, işe yarar. Ama daha da abartıp, sokakta omzunuzda papağanla gezmeyin. Sonra geri yakalaması gayet zor oluyor. Yakalayana kadar da maymuna döndüğünüz içindir ki, fazla ilgi çekiciliği kalmıyor. o yüzden kuşların fazla ekmek yediremediğini söylemek gayet yerinde olacaktır.


2- BALIK

Hemen söyleyeyim, eğer piranha, köpekbalığı (öyle küçük değil, şöyle epey büyük müyük olacak, en az 55 cm) gibi manyak bir balık beslemiyorsanız işiniz zor. Kaldı ki bunları beslerseniz de işiniz zor. Akvaryum dediğimiz olay dünya para. Ayrıca huzur muzur verdiği de yok. Elinizi piranha dolu bir akvaryuma daldırdığınızda pek huzur bulacağınızı sanmıyorum. Madem piranha nız veya böyle onun gibi acaip manyak balıklarınız yok, "JAPON BALIĞI" denen şeye kesinlikle ümit bağlamayın. Asla ekmek getirmez! AS-LA! Ha ama japon balıklarıyla dolu bir akvaryumda o minik balık ağı misali şeyle balık avlaya avlaya eğlenmek gerçekten huzur verebilir bazı bünyelere. ya da at aralarına bi piranha, bak nasıl film oluyor. Ha ama bizim amacımız balık değil, cillik avlamak olduğu için, bu konuyu kapatıyorum. Demem şudur ki, balıktan ekmek YENMEZ!


3- Sürüngenler

Şimdi tabi yılanıdır, iguanasıdır, kaplumbağasıdır, bir ton çeşidi var bunların. Kaplümbağa dan pek ekmek gelmez zira ben 23 yıldır besliyorum. Tavsiye de etmem, kütük gibi yatar leğenin içinde. Sevimli bir yanı da yoktur. Öyle "aa kaplumbağalara bayılırım? seninki kaç yaşında? büyük mü :D:D:D" diyen bir hatun kişiyle de henüz karşılaşmadım. Kaplumbağayı geçin. iş yok.

İguana besleyen insanların da günden güne artmasının altında yatan sebep, hakikaten görüntü itibariyle heybetli bir sürüngen olan iguana nın, dişi kesiminde oluşturduğu merak tahminimce. Zira hiç bir numarası olmayan, bütün gün armut gibi duran ve süper yavaş hareket eden bir hayvanın, çeşitli meraklar gizemler uyandırmaktan başka bir özelliği yoktur kanaatimce. Ancak yine de diğer kertenkele çeşitlerinden daha iyi ekmek getirdiği doğrudur. Ha ben besler miyim?Hiç işim olmaz.

Evde yılan beslemek gibi olaylara giren arkadaşlarıma sadece akıl ve fikir diliyorum. Evinizde yılan olduğunu söyledikten sonra, "ya ben eve gitsem iyi olacak" cümlesini bol bol duyacaksınız. Hadi söylemediniz diyelim, evinizdeki yılan görüldükten sonra bir oduna sarılıp yatsanız daha iyi. zira büyük kıllanmalar yaşanacaktır. Yılan ekmek getirmez. Beslemeyin.

Timsah besleyecek arkadaşlara şarkıcı Hatice ve Indiana Jones misali olan eski kocası örneğini vermek istiyorum. Daha da bir şey demiyorum.


4- KÖPEK (it)

Eveeet! gayet ekmek yedirebilecek bir hayvandır köpek kısmı. Tabi apartmanda beslemesi derttir biraz, o ayrı mesele. Ancak pazar günleri caddebostan sahil gibi mekanlarda gezdirmeye çıkarttığınızda, bir sürü cillik ile tanışmanıza yardımcı olma ihtimali gayet yüksek. "Ay sen ne tatlı şeysin öyleeee :D:D:D:D:D" diye sevmeye yeltenenlerden tutun, dğer köpek gezdiren bayanlarla tanışmanız gayet olasıdır. Hatta biraz denyoysanız (ki bu durumda olun) tasmasını bırakın, coşsun, sağa sola gitsin etsin. siz dıravdan kızgın bir sesle "SİTİİVIN OĞLUM GEL BURAYA!" diye 2-3 bağırın yeter (stiivın sadece örnek isimdi. sakın "arap gel tuu kıs kıs kıs" yapmayın!). "merak etmeyin bişey yapmaz, oynuyor sadece" cümlesini bol bol kuracaksınız, sakın ola sıkılmayın. Hayvan beslemenin size açtığı kapıların en büyüklerinden birini açandır köpek. Tabi manyak gibi pitbull falan beslerseniz işiniz zor. Kadın kısmının "ay ne tatlıııı" diyebileceği türden köpekler işinizi kolaylaştıracaktır. Husky falan güzel ekmek getiriyor. Kaniş beslemeyin zaten, hiç gerek yok. Cocker hala iş yapar. İngiliz seteri iyidir. Kangal korkutur. Labrador fazla coşkun ve denyo yapılı olduğu için iyidir. Köpekte ekmek vardır.


5- KEDİ (Garanti Ekmek)

Açıkça söylemem gerekirse, şu 27 senelik hayatımda "kedi" denen hayvandan hoşlanmayan sadece "İKİ" tane bayan tanıdığım ve onların da kaideyi bozamayacağından emin olduğumdan dolayı rahatlıkla söyleyebilirim ki, "kedi her kapıyı açar". Ancak tabi kedinizi sokağa çıkartıp, köpek örneğinde olduğu gibi denyo denyo oyunlar oynatma şansınız olmadığından dolayıdır ki bu kediden gelecek ekmek, biraz da internet üzerinde yapılacak türlü salvolara bağlı.

Efendim ülkemiz forum cenneti. binlerce forum, binlerce kedi içerikli başlık maşlık vs. dolu. sadece forum sitelerinde değil, ekşisözlük olsun, facebook olsun vs. kedi sevmek, kedi sevenler vs. tarzı bir ton şeyle dolu. Özellikle facebook üzerinde kediniz adına bir hesap açıp 2-3 şekil şükül resmini koyarak yiyebileceğiniz ekmeklerin haddi hesabı yok.

Ha kedi beslemenin süper zorlukları var tabi. Tüyüdür, kılıdır, kısırlaştırılmamışsa sağa sola fışkırttıklarıdır vs. zor meseleler bunlar. Ama kesin ekmek garantili olacağı için besleyin. Alerji durumu yaparsa Clarinase isimli ilacı kullanın. şöyle 1-2 kullandıktan sonra ne alerji kalıyor ne bir şey. Ayrıca bu ilaç alkolle beraber de alınabiliyor, ki bence en paşa özelliği de bu.

Kedinizin ne kadar cins olması önemli değil, bayan kısmından daha az cins olacakları kesin zira. Kedi ile yapabilecekleriniz o kadar fazla ki av yollarında, anlatmakla bitmez. Yani misal, kedinizi alıp bir hatunun kapısını bile çalsanız, evin demirbaşı olma ihtimaliniz gayet yüksek. Evet kulağa saçma geliyor, ancak avladıklarınızın bayan kısmı olmasından dolayı, bu tarz saçmalıkların artık gayet NORMAL olduğunu bilmeniz gerekir.

............................................................................


Şimdi bazı öneriler:

* Facebook vs. platformlarda "Hayvansever" gruplara üye olun. O kadar çok bayanı ancak Post Rock ile alakalı gruplarda görebilirsiniz zira. Hatta daha fazlası bile var. emin olun. Hafiften kazıyın. Kesinlikle pişman olmayacaksınız. (Sevgili Andaç Esgel'e sevgi ve saygılarımla)

* Yine Facebook üzerinde, foto albümlerinizde hayvanla mümkünse böyle beraber çekildiğiniz, sevgi dolu (en az) bir fotografınız olsun. "aaaaayyyy yerim onu beeeenn" diye gelenler, belli bir süre sonra hedeflerini değiştirecektir. bundan emin olun. (Timsah veya piranha besleyen arkadaşlara da sevgiler saygılar. hohho)

* Domuz beslemeyin.

* "Çiftleştirmem Lazım" bahanesiyle çeşitli yerlere ilan vererek bir sürü bayan ile tanışmanız olası. Ama tabi biraz resmi muhabbet yaparlar başta. Orada iş sizin biraz laf cambazlığınıza kalıyor. Zira bu muhabbetten iyi ekmek yiyen avcılar tanıdım zamanında. Boşuna "Kedi Köpek besleyin" demiyorum. yılanınızı çiftleştirebilecek bırakın hatunu, insanı bulmak neredeyse imkansız. Ayrıca pet shop larda çalışan bayan kısmı da pek az. o yüzden kedi köpek gibi kıllı hayvanlardan vazgeçmeyin.

* Eğer bir çiftliğiniz varsa ve at besliyorsanız, zaten şu hayatta volenin kralını vuruyorsunuz demektir. o yüzden bu sitenin size hiç bir faydası olmayacaktır. gidin atınıza binin.

* semender besleyip de gol atanı hiç görmedim. varsa öyle biri, ofisime gelsin, madalyasını takdim edeyim.

* cidden kızın kapısına kediyle gidin. olacaklara siz de inanamayacaksınız. hayır hayvanlı değil, konulu kategorisine giriyor bu.




son olarak, Rizeli site yöneticimiz KEMAL BEY'in de dediği gibi,

"Hayvanları sevin oğlum bak, onlar da bir insan gibi sayılırlar"



..



sevgilerimle,


Erhan Kabakci, 1974 - Alaska


1 Mart 2010 Pazartesi

..Ve Sahalara Dönüş


Merhaba sevgili okurlarım. Kesat geçmesiyle ünlü kış mevsimini yavaş yavaş geride bırakıp, gelen mart - nisan aylarından kaynaklı olarak büzük yaylarının iyice gevşeyip avdan ava koşacağımız günlerin yaklaşmasıyla beraber, sahalara dönme vaktimizin artık geldiğini düşünüyorum.

Şimdi diyeceksiniz ki, "abi ne zaman çekildik ki sahalardan? zaten 7/24 her platformda tırmalıyoruz?". Tamam canım tırmalayabiliyorsunuz, anlıyorum. Peki bu muhteşem tırt ve kesat kış mevsiminde kazancınız ne yönde gelişti? Evet cevabı hepimiz biliyoruz. VERİMSİZ! Ha tamam herkesin durumunun verimsiz olmasını, direkt olarak kış mevsiminin tırtlığına bağlamak biraz yanlış görünebilir sizlere, ama eğer genelleyen "ben" isem, bunun yanlış görülmesi gereken bir yeri olduğunu sanmıyorum. Benden daha çok da bilmiyorsunuz sonuçta değil mi?

Bundan önce yazdığım son iki yazıdan da anlayabileceğiniz üzere, son uzun beraberliğimin oldukça tırt bir şekilde bittiğini farketmişsinizdir. Bu bitişin ardından toparlanma süreci tabi ki epey sancılı, alkollü, selahattin özdemir'li, ümit besen'li vs. li oldu. Ama işte sahalara dönüş sürecimi engelleyen bir sürü unsur oldu, beraberliğim süresince yaptığım kerizliklerden kaynaklı olarak. Şimdi öncelikle sizlere "ilişkiniz sırasında" aklınızda bulunması gereken bazı şeyleri belirtmek istiyorum.



- İleride sahalara geri dönüş ihtimalini ASLA unutmayın!

Tamam iliişkiniz gayet hoş normal gidiyor. Sizi herkesten kıskanan, konuştuğunuz her arkadaşınız için "kim o kız! KİİM KİİİİM!" diye başınızın etini yiyen, amaçsızca "onu sil istemiyorum, bunu sil istemiyorum" diyen, siz uyurken msninizi açıp ne kadar kız varsa hepsini silip engelleyen GAYET NORMAL bir sevgiliyle GAYET NORMAL bir ilişki yaşıyorsunuz. Eğer biraz da kerizseniz -ki bence öylesiniz- zaten Mutlusunuz! İlişkinizin hep o mega saflıkta gideceği gibi mükemmel yalanlara inanmışsınız. Bir gün o bitmez sandığınız ilişki bitince geri dönmeyi tasarladığınız sahaları artık yerinde bulamayabilirsiniz. Çünkü elinizde avucunuzda olan bütün kartları, o eski lanet olası manitanız yırtmıştır. Eh noldu? ELDE VİTESLE KALDINIZ!

Demem şudur ki, bir ilişki yaşarken, bir gün biteceğini düşünüp hareket edin. Elinizdeki kozları harcatmayın, gizli kapaklı dursunlar bir yerlerde. Gün gelir, lazım olur. Hayır size kalkıp manitayı aldatın, günah işleyin, itlik yapın demiyorum tabi. Ama ne olursa olsun ihtimalleri es geçmeyin. Unutmayın ki mal gibi güvendiğiniz o sevgiliniz, yeni manitayı kesinleştirmeden sizden ayrılmayacaktır. Siz de mutlaka yedekte bir şeyler tutun. En azından belirli bir süre zaman geçirirsiniz. yeni bir NORMAL SEVGİLİ bulana kadar.



- "Hadi diyelim döndük sahalara"

Bir çok dönüş şekli vardır arkadaşlar. Ortamlardan ortamlara koşmak olsun, facebook üzerinden haraslamak olsun, forumlarda takipler olsun, "kanka bi ara ortama çağırsana o kızı, ben bi konuşursam olur o iş" demeler olsun, olsun da olsun. Önemli olan burada hedeflerinizi seçmek. Mümkünse eski sevgilinizle alakası olmayan, eski ilişkinizi bilmeyen etmeyen birini seçin. "aaa sen x den ne zaman ayrıldıııı???? çok yakışıyordunuuuzz?" tarzı tepki veren birine, bir de ilişkinin nasıl TIRT bittiğini anlatmak size eksi puan olarak geri dönebilir. Ha tamamen suçu karşı tarafa yükleyip, "ben onu sevmiştim ama layık değilmiş:(" tarzı Kartal Tibet ajitasyonlarını hala yiyen var mıdır bilemeyeceğim. Yoktur sanırım. O yüzden demin belirtttiğim gibi, hedefiniz tamamen yeni olmalı.

Gözünüze yeni kestirdiğiniz cillik ile iletişim kurmayı başardığınızda kendinize oldukça hakim olmanız gerekiyor. Biten ilişkinin ardından geçen belirli zamanın etkisi olan YANGININIZ, çeşitli şekillerde kontrolünüzü kaybetmenize mahal verebilir. Mümkün olduğu kadar kontrollü ve AZ ALKOLLÜ olun. Evet az alkollü olun yoksa saçmalayıp, avın kaçmasını sağlarsınız. Ve ADAM arkadaşlarınızla sokakta içip "uff şu geçen kıza bak kanka, lan bi de yanındaki herife bak püüü ben böyle adaleti.." demeye mahkum olursunuz. O yüzden, kontrolünüzü kaybetmenizi sağlayacak şeylerden uzak durun. (hele rakı konusunda daha hayvan gibi dikkat edin)

Tamam cillik kafese girmek üzere diyelim. Muhabbet sohbet güzel. Böyle msn den hisli şarkılar markılar yolluyorsunuz birbirinize. SAKIN AMA SAKIN, eski sevgilinizle alakalı, onunla aranızda anısı manısı olan bir şarkı atmayın. Çünkü (tabi ki alkollü olacağınız için) bir denyoluk edip eski sevgilinizin muhabbetini açabilirsiniz yanlışlıkla. BUNU YAPMAYIN! bu çok önemli bir detay. Gole giden topu auta değil, taca atarsınız, gol şansından epey uzak bir noktaya hem de. Ve malesef Ogün Temizkanoğlu gibi de uzun taç vuruşu kullanacak bir oyuncunuz yok. eski sevgili ve eski ilişkinin esamesi okunmamalı. Yeni cillik sorarsa eğer, kısa ve üstü kapalı cevaplar verilmeli, bunları konuşmanın gereksiz olduğu vurgulanmalıdır bir şekilde.


- Önemli Av Sahaları

Sahiller:

Daha önce mart-nisan aylarının gelişiyle gevşeyen büzük yaylarından bahsetmiştim. Valla ne desem boş dostlar. Havalar düzeliyor, sahillere akacağımız günleri iple çekmiyor değilim. Caddebostan sahil in o muhteşem AV SAHASI, her sene olduğu gibi bu sene de favori saham olacak gibi. Moda sahilde eskiden fena değildi, yani şöyle bir 7 sene öncesine kadar az ekmeğini yemedim değil. Ama orada olanlar genelde daha düşük, daha kenar cillikler. Tek kullanımlık. O yüzden moda sahil i pek öncermem, Caddebostan varken.


Sokaklar / Açıkhava Mekanlar:

Bence bu sigara yasağı gayet hayırlı bir iş oldu. Mekanlar sokaklara taştı. Zaten sokakta takılan insanlarla, mekanlara takılan insanlar bir araya geldi falan. Sokaklar neşelendi. Özellikle Kadıköy Barlar Sokağı bu sene istisnasız favori sokak. Yıllardır takıldığım kadıköy ün günden güne cillik potansiyelini arttırdığını biliyordum ancak, son 1 ayda gördüğüm manzaralar, beynimi çıldırmamı sağlamaya yetti. Kadıköy Barlar sokağı! Ekmek için çok ideal adres!
Taksimi oldum olası sevmiyorum. Ne sokakları sokak, ne mekanları mekan. Ayrıca o denli kalabalıklar arasında av çok zor. Konsantrasyon sorunu çekmek olası.


Kapalı mekanlar / Barlar / Pavyonlar:

Allah kolaylık versin. Burada en güzel avlanabileceğiniz yer, mekanın "sigara içilebilen" bölümüdür. ki zaten genelde millet o dapdaracık balkonumsu yerde takılacağı için,itiş kakış arasında avınıza ulaşmanız da zorlaşabilir. Ha ama şöyle bir güzelliği var, ki işe yarıyor. Avınızı kuntiz kuntiz izledikten sonra, sigara içmeye çıktığı anda peşinden çıkıp inceden gazeli çekebilme şansınız var. Tabi bunu yaparken de alkol duvarını aşmamanız lazım. Yoksa ismini sorarken yanlışlıkla geğirip, her şeyi mahvedebilirsiniz, dikkat edin. Aşmayın.


ve Facebook!

Bu alemde Ekşisözlük, Alternatip ve Sosyomat tan yediğim ekmeği hiç bir yerden yiyemem sanıyordum, ta ki facebook un uçsuz bucaksız ağı her bir şeyi kapsayana kadar. Paralı üyelik yapsalar, alırım şerefsizim. Artık ne ekşi nin, ne alternatip in, ne de sosyomat ın hiç tadı madı kalmadığı için (hele sosyomat tam sapıttı), facebook hala işe yarıyor. Facebook üzerinde avlanma tekniklerini zaten biliyorsunuz. Aslında tekniğe mekniğe de gerek yok artık. Biraz özgüven, biraz çenebazlıkla vurabileceğiniz onbinlerce hedef var. Yani barlarda pavyonlarda dünyanın parasını verip alacağınız içkiyi içerek, 3 saat dil dökerek kafesleyeceğiniz cilliği, buradan, daha zahmetsiz ve ekonomik yolla düşürüp, buluştuğunuzda, mekanlara gitmek yerine, sahile mahile götürüp, daha ekonomik bir başlangıç yapabilme şansınız var. Sonra "ulan o kadar mojito aldık karıya, hala tık yok" diye gece beyninizi yemezsiniz :)


Evet arkadaşlar "sahalara geri dönmek" ile alakalı anlatmak istediklerim şimdilik bu kadar. sorularınız, görüşleriniz ve önerileriniz için bana nasıl ulaşacağınızı biliyorsunuz. Hepinize bol avlı, bol etli, bol skorlu günler.


Sevgilerimle,


Erhan Kabakçı, 1989 - Malmö

23 Şubat 2010 Salı

Sinir sahibi olup, sınır sahibi olamamak.

Merhaba değerli okurlarım. "Çok mega olaylar yaşadığım için blogla ilgilenemedim" gibi bir yalan söylemeyeceğim, zira bazen gelmeyince gelmiyor. Her zaman kafayı veremiyor insan. Malum kafa bu, her zaman çalışmasını beklemek biraz hayalperestlik olur. Hoş şu anda verimli çalıştığından emin değilim, belki yazdıkça çalışır umudunu taşıyorum; tıpkı 2 ye takıp arabayı "vurdurmak" gibi.

Bugüne kadar çeşitli kadınlardan ve onlarla çeşitli iletişim kurma yollarından bahsetmiştim bildiğiniz üzere. "Aman abi hala fotoğrafçılığa gönül vermiş, indie olaylarına dadanmış hatun kısmından bahsetmedin" konulu mesajlarınızı bol bol almakla beraber, şu an o konuda pek fazla konuşacak bir durumda değilim. Zira uzak durmanız gereken daha tehlikeli şeyler var, bunlardan bahsetmeyi daha uygun buldum bu yazımda.

Beni tanıyanlar bilir, sinirleri kolay zıplayan bir insanım ve "zıplama" hadisesi, belli bir miktar alkol tüketiminden sonra daha efektif hale geliyor. Sinir artışıyla ters orantılı azalan "sınır tanıyabilirlik" ve zararlı sonuçlarından başlayabilirim ilk olarak.


- Sinirlilik halleri.

Genelde okurlarımın bir çoğunun erkek olduğunu ve benim de daha çok "onlara" yardımcı olacak nitelikte yazdığımı düşünürsek hiç de yanılmış olmayız. Hemen konuya gireyim "sinir kötüdür".

sinir kötüdür, zira alkol ile beslendikçe iyice büyür ve kontrol edilemez hale gelir. Özellikle kadın kısmıyla herhangi bir iletişim halindeyken delirip HULK olmamak gerekmekte. Zira yeşil renginize kimse aldırış etmez, çünkü yeşil değil, kerhane ampulü gibi kıpkırmızı olursunuz. Etrafa ve karşınızdaki insana vereceğiniz gerek sözlü, gerek fiziksel zararlar, o zamana kadar katettiğiniz bütün aşamaların gerisine gönderir sizi. hatta belki başlangıç noktanızdan daha da geriye. Evet biliyorum, kadınlar insanları delirtmekte, sinir etmekte gerçekten usta yaratıklar. Ancak sizin de bir şekilde kendinize hakim olmanız gerekiyor. tabi oradan hemen çıkıp "e abi kuul yap kuul yap da nereye kadar?" diye soranlar olacaktır, haklılar. Tavsiyem şudur ki, eğer sinirlenip HULK a dönecek gibi oluyorsanız, artık o işten hiç bir hayır gelmez. Dönün sırtınızı gidin. Valla bak. Hem etkili olur, hem de yeniden kafanıza taktığınızda meseleleri, yalnız başınızayken daha kolay kafanızdan atabilme şansınız olur. Zaten sizi HULK haline getirmeye çalışan hatun kısmı da hakikaten beş para etmez. Sinire kestiğiniz zaman yaptıklarınızın size bir şekilde döneceğini unutmayın, o yüzden sakine vurun. ya da dönün gidin işte. sinirler, bir çok sınırı yıkıp darmaduman edebilir zira. Ve siz o sınırları aştığınızda elinizde olmadan bir çok şeyi enkaza çevirdiğinizi görebilirsiniz.

Kısacası, sinirliyseniz, "hiç" bulaşmayın en baştan. En ufak bir aksilikte, delirmek yerine, dönün sırtınızı gidin. Sağlığınız için en iyisi bu. Avcı da olsanız, insansınız, unutmayın.



- Uzak Durun

Türlü kumpaslar uygulayıp ayarladığınız hatun kişi malesef o aradığınız mükemmel şey olmayabilir. zaten kısa bir süre içinde bunu anlamanız normaldir. Ha tabi seversiniz, bağlanırsınız edersiniz falan (ki en zalım, en acımasızı da budur), ancak vazgeçmek zor gelir. Evet zor gelir belli bir süreden sonra bazı alışkanlıkların terk edilmesi. O sizin çeşitli çabalar ile tavladığınız hatun kişi aslında malın teki çıkmış veya belli bir geçiş dönemi olarak sizi kullanmış olabilir. Ancak bunu bildiğiniz halde gidemiyorsanız, kayalara geldiniz. Zira bu sizi sinir sahibi de yapar, kanser sahibi de, difteri sahibi de. Kayıplarınız sağlık, zaman ve daha bir sürü şey olarak size geri döner. O yüzden demem şudur ki, o kişinin aradığınız kişi olmadığını anladığınızda, ilk absürd kavganızda mesela, sallayın gitsin. Daha binlerce türlü kumpas kusabileceğiniz hatun kişi ve o kumpasları oluşturabileceğiniz bir aklınız varken, bunları kaybetmemeye bakın.



- "ya bitti ama ben hala seviyorum da gibi"

hayır dostlar hayır. alışkanlıkların ne denli zor bırakıldığını bildiğiniz gibi, bu yaşadıklarınızın da aslında "bazı alışkanlıkları" özlemek olduğunu unutmayın. emin olmanız gereken bir husus, siz gider gitmez, onun etrafındaki leş kargalarının "vaay x den ayrıldın demek ehehehe" diye başınıza üşüşecekleri konusudur. evet daha önce "yaa o benim arkadaşım, aramızda hayatta öyle bir şey olamaz" dediği heriflerle düşüp kalkmaya başlaması da uzun sürmeyecektir. bunlara alışın. Tamam avcısınız ama insansınız sonuçta. Taştan yaratılmadığınız için zaten bu kadar derdi çekiyorsunuz, ben de burada çekmemeniz gerektiğini söylemeye çalışıyorum. "ilişki çaba ister" diye bir cümleye inanmanız, bazen çabalarınızın sizi bok yoluna götürmesine sebep olabilir. dikkat edin. Charlize Theron sanıp peşinden koştuğunuz kız YILDIZ TİLBE çıkınca, onu charlize haline getirmeye çalışırsanız, elde vitesle kalmaktan başka bir sonla karşılaşamazsınız.




son zamanlardaki tecrübelerime dayanarak derlediğim bu yazımın da sonlarına yaklaşırken, yine ufak tefek tüyolar vermek istiyorum sizlere, umarım faydası olur cankuşlar.

- İlişkiye başladığınız hatunun "şehrin yenisi, ortamların delisi" olmamasına son derece dikkat etmeniz lazım. Zira"yeaaa orası bizim ortam yeaaa" tarzı cümleler kurup, sizi dünya üzerinde görebileceğiniz en abuk insanlarla tanıştırabilir. Hiç birinin sizi sevmediğini bilirsiniz, ancak henüz ilişkinizin başlarında olduğunuz için kolay kolay sinire kesemediğiniz için, midenizde ağrı yapabilir. O ortamdaki ucubelerin, kızın sizden koşa koşa yanına gideceği adamlardan biri olduğunu düşünün hep.

- İlişkiye başladığınız hatunun yanında mutlaka "akıl hocası" modunda şişman ve çirkin bir arkadaşı olacaktır. Sürekli çeşitli kaş göz hareketleriyle insanı kıl etmesi bir yana, sizin "onun için en kötü seçim" olduğunuzu devamlı ona alttan alttan verecektir. Bu insan sizi en çok sinir eden, gırtlağını sıkmak istediğiniz insan olacaktır. Yazımın başlarında da söylediğim gibi, sinirlenmemeye çalışın, zira bu tipler mayın gibidir. Çarpınca çok ses çıkartır. Ve emin olun o sesler, sizin hakkınızda daha önce çıkanlardan bile daha kötü seslerdir. dikkat edin. Mümkün olduğu kadar uzak durun.

- vee ARKADAŞLAR! ilişki yaşadığınız kızın arkadaşlarının %98 i, her ilişki yaşanan kızın arkadaşları gibi %5000 lavuk tipler olacağı için sinirinizi çok kontrol etmeniz lazım. keza canımlı cicimli mesajları görüp sinire kesersiniz (ki sonuna kadar haklısınız evet) heriflere de, kıza da HÖT MÖT yaparsanız, hanenize eksi puan geçirirsiniz. HÖT MÖT e hiç gerek yok. Gördün mü? kes gitsin. kimselere yazık olmasın.

ve son not, onların dünyasının sizlerden daha dar, daha küçük olduğunu unutmayın. siz onları büyüttükçe kayalara gelenin siz olacağınızı, onları küçük dünyalarında rahat bırakmanın daha efendice, daha mantıklı olduğunu unutmayın.

sinir yapmayın, fazla içmeyin.




hepinize mega günler dilerim.


Erhan Kabakci, 1966 - Yeni Delhi

28 Ocak 2010 Perşembe

"Eski Manita" durumları


".. ve o sırada bir daha içmeyeceğim sözümü yine bozuyordum.."


..........................

Merhaba sevgili okurlarım. Bildiğiniz gibi yoğun manitasal, yılansal dönemlerden geçtiğim için, çok uzun zamandır buralara uğrayıp bir şeyler karalayamadım. Yazılıp çizilebilecek düzinelerce konumuz var sırada bekleyen. Bu "Yeni başlangıç" için şimdi en uygun gördüğüm konu ise "ESKİ MANİTALAR"

Şimdi efendim eski manita dediğiniz, adından da anlaşılacağı üzere, ilişkinin bitimiyle beraber miadını doldurmuş, arada içip içip aradığınız, telefonda küfrettiğiniz, faça şahini balkonunun altına çekip son ses cengiz kurtoğlu açarak "aşağıya gel lan" diye bağırdığınız, babası tarafından kovalandığınız, ya da bunların hiç birini yaşamayıp ilişki biter bitmez "koy götüne hacı ya" dediğiniz manita türüdür. Bitmiş ilişkinin ardından hala çeşitli faydalar sağlayabilme şansınız bulunmaktadır. Tabi bu "ilişkiyi bitirme" yönteminden tutun da, eski manitanin "eskime süresi" boyunca onunla aranızda (olursa) olacak çeşitli temaslarla da alakalı. Tabi bunları siktiredip, eski manitayla bok gibi bitirilmiş bir ilişki ardından, iyiden iyiye sinire de kesebilirsiniz. değişik durumlar bunlar. Kademe kademe işleyelim.

1- "Ayrıldık ama sevişiyoruz" cular.


Kurban olayım ben bunlara ya. Eski Manitalar arasında en makulü, en güzeli budur. İlişki bitti mi? bitti. tamam. Artık kıskanma yok, dırdır yok, neredesin sen yok. Sadece arada arayıp "Akşam müsaitsen bize gelsene" var. Şimdi tabi bunların da kendi aralarında değişik modelleri var. Ama en temel özellikleri ele alırsak:

a) Yeni Manita yaptıktan sonra kaybolan.
b) Yeni manita yaptıktan sonra bile hala devam eden.

Şimdi "a" seçeneğindekiler biraz daha normal geliyor kulağa tabi. Daha bir anadolu tavrı, daha bir şey böyle, ee, neyse. bu konuda fazla kafa yormaya gerek yok. Yeni manita yapana kadar, ne kadar sevişirseniz o kadar kardasınız arkadaşlar. "Ayrılık - yeni manita bulma" arasındaki süreyi çok iyi değerlendirmeniz lazım.

"b" seçeneğindeki modellerimiz ise, daha bir çağdaş, daha bir batılı oluyorlar. bu modeller, "Yeni manita" yaptıktan sonra bile, boş kaldıkları anda "Akşam bize gelsene içelim" cümlesini kurarlar. iyi de ederler. Ancak bunlar da bir takım riskler taşıyabilir. Mesela manitası sizin varlığınızı öğrenip "Ben Sedat Peker'in yeğeniyim" diye size telefon açabilir, yerseniz tabi. Ha böyle durumlarda zaten Yeni manita, kendini otomatikman godoş durumuna düşürüp yenilgiyi kabulleneceği için, çok fazla takmanıza gerek yok. Siz eski manitanızla dilediğiniz gibi "Akşam içebilirsiniz". (ha belki arada aynı denyoluğu size de yapmış olma ihtimali var. ona hiç girmiyorum, çıkamayız.)


2 - "Belki hala bir şey olabilir" ciler.

Tartışmasız ki her iki taraf için de en arızalı süreç budur. Bir araya gelmeyen iki yaka gibidir. Gece vakti evde oturup SKOL içerek, çeşitli sitelerde avlanırken, bir anda çalan telefon ve ardından başlayan anlamsız kavgaların yaşattığı azap ölçülemeyecek derecede kuvvetlidir. Şüphesiz ki "yeniden başlamayacak ilişki" nin hesapları kitapları hala yapılmakta ve "ama sen de böyle yapmıştın, şöyle yapmıştın" tarzı dırdırlarla karşılaşmanız olasıdır. Ha eski manitanızın sizi böyle aradığına bakmayın tabi. Mümkün mertebe o da içmiş olacaktır ve bir şarkının gazına gelip arayacaktır sizi. Duygusallık olayınız biraz yüksekse sizin de kayalara gelme ihtimaliniz vardır tabi. Unutmamanız gereken şudur, ayrıldığınız andan itibaren, sizin de geri döndüğünüz av sahalarına o da geri dönmüş ve yemleri atmaya başlamıştır. O ettiğiniz anlamsız kavgaların, aslında (çok kürek olacak biliyorum ama napiyim) aranızda az biraz kalmış elektriğimsi olayı iyiden iyiye bitiren detaylarla dolu olduğunu unutmayın. Özellikle karı kısmı bu tarz olaylardan pek hazzeder. Oyuna gelmeyin. "Koy götüne rahvan gitsin" burada size güç veren cümle olsun. Yoksa kayalara gelen siz olursunuz, karışmam.


3- "Bitti. Ben onu unuttum" cular.

Bu kategoriye giren eski manitalar, aslında uğraşması zevk veren türden oluyorlar. Eğer duygusal yönünüzü "Koy götüne rahvan gitsin" mantığıyla bastırdıysanız veya yokettiyseniz ya da zaten hiç olmamışsa, Burada karşı tarafla eğlenme zamanı başlar. Birbirinden tırt ve sevimsiz arkadaşlarına, hakkınızda devamlı "ohoo ben onu unuttum, bitti o artık, geç onu, öldü o benim için vs." gibi bol keseden laflar sıkan eski manitanızı, tıpkı bir önceki örnekte olduğu gibi, gece vakti içiş sırasında arayıp, duygusal yönünü hedef alan cümleler ile vurup bozguna uğratabilirsiniz. genelde zaten bu "öldü, bitti" ciler iki içince direk sizi anımsatan şarkıları dinlemeye başlarlar. İlişkiniz sırasında onu iyi analiz edebildiyseniz, ne zaman neler yapabileceğini az çok tahmin edebiliyorsanız, onun en zayıf olduğu anlarda, bir şekilde karşısına çıkarak, arayarak vs. belaltı çalışabilirsiniz. İnanın ki verdiği haz çok büyük. "Sorun sende değil, bende" gibi tırt laflar kullanırsanız olmaz tabi. kullanmayın.



4 - "Felaket ile bitenler"

Valla ne yalan söyleyeyim, ilişkilerimin %90 ı felaket ile bittiği için, en çok tanık olduğum eski manita türü de bu oluyor malesef. İki tarafın da karşılıklı şekilde birbirine bomba yağdırdığı (sanki red alert oynuyoruz lan) bir ilişkinin zaten bitişi de, Pamuk Prenses in bitişi gibi öpmeli ellemeli olmazdı. Burada direk erkek kafasıyla düşünmek ve "ZATEN OROSPUYDU" demek gerekiyor. "Bütün eski sevgililer orospudur" mantığıyla edilen her hareket, sizi çeşitli zararlardan korumakla kalmayıp, eski manitanızın sizden ayrılır ayrılmaz "hakikaten" yaptığı orospulukları meşrulaştıracak, tribe girip kafayı yemenizi, içip içip onu aramanızı engelleyecektir bir nebze. bakın bir nebze diyorum, çünkü bazen alkolün dozu kaçınca arayıp "orospusun lan sen. şimdi git milletin kucağında hopla kaltak!!" tarzı laflar edebiliyor insan. Etmeyin bence, iyi bir şey değil. Sonra anası babası arayıp "sen kızıma niye uruspu dedin" diyebiliyor (gerçekten URUSPU demişti kadın).


--- Ayrıca!

- Eski manitalar genel olarak ayrılık sonrası sizi kıskandırıp dellendirme konusunda başarılılardır. Eğer tuzaklarına düşerseniz bittiniz, maymun oldunuz. Mümkün olduğu kadar, uzak durmak (1. modeldekiler hariç) sizi rahatlatacaktır.

- Telefon veya benzer iletişim bilgileri bulundurmamanızı tavsiye ederim. Gece vakti içip içip tanju okan dinlerken aranan eski sevgilinin, telefonu barın birinde zencilere sürtüne sürtüne dans ederken açması hiç hoş olmuyor. silin telefonunu falan. aramayın.

- Siz ayrılmanıza rağmen, hala eski sevgilinizle süper muhabbetler içinde olan bir çok şerefsiz arkadaşınız olacaktır. Bu da gerçekten çok sinir bozucu bir durum. Arkadaşlarınızla bu konuda anlaşmaya çalışın. Ya da manitayla beraber onu da silin gitsin. Yoksa (yine gece vakti içip içip) arkadaşınıza eski manitanızın neler yaptığını sorduğunuzda "yeni bi manita yapmış, çocuk ibneye benziyor" yanıtını almak da sizi rahatlatmaz.

- Eski manitanızı yeniden bağlamaya çalışmayın. ama o sizi bağlamaya kalkarsa, "1." kategorideki "eski manita" rolüne girin. iyi orta gol getirir.

....................................

Şimdilik eski manita mevzusunda anlatacaklarım bunlar. şimdi müsade ederseniz eski manitalarımdan birine yazdığım şiirle sonlandırmak istiyorum yazımı.



Bizim aşkımız öyle çok büyük değildi,
Derdin ya sen, bizim aşkımız kalın
Beraber geçidiğimiz güzel günler oldu
O zamanlar benim için megaydın nefistin.

Şimdi gitmiş, kendini ellere elletmişsin
Güya benden kalan her şeyi yok etmişsin
Bana sıktığın o bazukanın mermileri varya
işte onlar teker teker götüne girsin.



....

Erhan Kabakçı, 1977 - Cezayir

24 Haziran 2008 Salı

Gelişmiş Avcılık Bilimleri Özel Konu - Metalciligin Avciliga Olan Zararlari

Öncelikle hepinize kocaman bir merhaba sevgili okuyucularım. Bildiğiniz gibi son dönemlerde "Kadın Çeşitleri" ni incelemeye başlamıştık. 4 Bölüm olarak tasarladığım o yazı dizisine devam etmeyi düşünürken, geçenlerde yaşanmış olan "Uni-Rock" festivaline (saçmalığına) katılan bazı okurlarımdan aldığım gerek e-mail ler, gerek başka türlü mesajları görünce, Metalciliğin Zararları üzerine mini bir yazı akıtayım, millet okusun bilinçlensin, gol yollarında sürekli ofsayta düşmesin istedim. Zira ağzının suları aka aka "BİZ DE KARI BULACAĞIZ" düşüncesiyle Unir-Rock fest e gidip, elde viştes, kalplerde yamultunun birbir türlüsü ile geri dönen dostlarımızın, bir daha bu duruma düşmemeleri için, "Metalciliğin Zararları"ndan bahsetmem gerekiyor.

Efendim neymiş bu zararlar? Uuhuuu.. Saymakla bitmez. Maddelere girmeden önce, sanırım daha önceki yazılarımdan "Metalci KARI" kavramını anlayamayıp, "O metalci, Ben de Metalci, KESİN VERİR" mantığıyla yaklaşan arkadaşlara, yazının gerisini okumamalarını rica etmek istiyorum. Neyse.

Metalci Olmanın en en en en büyük zararından başlayalım önce sevgili okuyucularım. Bu o kadar büyük bir zarardır ki, hayatınıza malolabilir. "Oha be Erhan Abi, ne hatata malolması, abartma artık çüş" diyeceksiniz. Göreceksiniz birazdan. İşte bu En büyük tehlikeyi açıklıyorum.

1 -AVLAYABİLECEĞİNİZ KIZLARIN %95 inin METALCİ OLMASI! (oouv en büyük tehlike)


Bildiğiniz gibi devir değişti sevgili dostlarım. Hiçbiriniz bir Nikki Sixx, bir Tommy Lee, bir Slash, bir Lenny Kravitz, bir Murat Kekilli vs. gibi rockstar hayatı sürmüyorsunuz. Yani toplumun her kesiminden ekmek çıkarma ihtimaliniz yok. Mahallenizdeki varoş karıların "ay şu rakçı çocuğa bitiyorum" demesi sizi ne kadar enterese eder bilmiyorum, ama o bile zor. E geriye ne kalıyor? Tıpkı sizin gibi pis, kokulu, dudaklarının kenarında yemek ve kurumuş bira kalıntıları olan, barlarda kibariye ağzıyla konuşan (varoştaki körpecik kızlarımızdan bile daha iğrenç bir şekilde), terden vıcık vıcık, yaz sıcağında postal giyen, yüzünü pudralayan, terleyince makyajı ve pudrası akan İĞRENÇ metalci kızlar kalıyor malesef. Ha temizi de var mıdır? Vardır tabi. Çeşitli bölgelerde görüldükleri söyleniyor. Yakalayabilirsem iyice detaylı incelemek isterim. Neyse konumuz bu değil.

(Şimdi tabi böyle kızlardan hoşlananlarınız da olabilir arada, ne yalan söyliyim, çok arkadaşım var hoşlanan. Ama ben hoşlanmam. )

Tehlike dedim. Ama neden? Tehlikeklidir arkadaşım. Metal piyasasında bildiğiniz üzere En GEBEŞ kızların bile kişibaşı 5er talibi olduğuna göre, hani tipi yüzü düzgün, aşure kazanı gibi kıçı olmayan, ortaderece fizikli bir metalci hatuna en az 11 talip düşmektedir. Bildiğiniz üzere ülkemiz metalcisi (erkak kısmı), aynı anda 6 kıza yazmaya kasar, fakat konsantrasyon ve nişan bozukluğundan, ayrıca taktiksel hatalardan, 6 hedefi de vuramaz. Ki hadi bir tane vurdu diyelim, bu kızın başka talipleri tarafından da hedef olarak görülme ihtimali yüksektir. Kızın olduğu bir ortamda arkanızdan "o kim ki ya, oyarım ben onu, o ne anlar metalden, o pank oldu kızım, boşver sen o herifi vs.." tarzı laflar sözylenir. ha benim başıma geldi, güldüm ben. Hayır belki benim gibi gülmezsiniz, gaza gelip kavgaya gürültüye gidersiniz, siz bilirsiniz, kavga kötüdür etmeyin.

Gelelim bu tehlikenin daha beter kızmına.. demin dediğim gibi, bu kızların %90 ı PİSTİR. Cinsel hayatlarını da "American Pie" gençliği tadında yaşamayı çok sevdiklerinden, zührevi hastalık barındırma ihtimalleri yüksektir. Canınızdan olabilirsiniz. Hayatınıza malolur demiştim. "Temizlik ve Gizlilik ESASTIR" ilkesinden ayrılmayın değerli okurlar.


Metalciliğin diğer zararlarına değinelim artık. Şimdi çoğunuzun da bildiği gibi, Metalci arkadaşlarımız, "Beyin" dediğimiz database i, genelde "Gruplar, kim nerede çalıyor, hangi albüm kaç yılında çıkmış, şu şarkının sözleri ne, varg euronymus u neden öldürmüş, barda hangi şarkıda azarım, şu grubun tişörtü çıktı mı, şu albümü nereden indirebilirim vs. " detalarla doldurdukları için, genel kültürü epey zayıf adamlar oluyorlar. Arkadaşım, belgesel izleyin, gazete dergi okuyun, günceler girin, ekşisözlük karıştırın, birşeyler yapın. Facebook da gözünüze kestirdiğiniz ilik gibi kıza "HAIL AND KILL" diye mesaj atarsanız, alacağınız tepki yi düşünebiliyor musunuz? Peki Profilinizin "About Me" kısmına, Cannibal Corpse "I Will Kill You" şarkısının sözlerini yazarsanız, kız düşürme şansınız ne olur? Bunları biraz düşünün. Metalcilik avcılığa zararlıdır.

Hah bak bu önemli. Demin bahsettiğim metalci kızlar gibi olmayın. TEMIZ olun arkadaşlarım. Artık pis metalci kızlardan başka kimse, HANZO gibi saçı sakalı birbirine girmiş, tişörtü terden vücuda yapışmış 18 günde bir yıkanan heriflerden hoşlanmıyor. Yaz günü deri montla gezmek de size, metalci kız tırtıklamaktan başka bir şey kazandırmayacaktır. Aman dikkat arkadaşlar. Aids i var, Frengisi var. Metalci kızlardan aman! Siz temiz olun. Yıkanın ya. Ulan harbiden zor birşey değil. Alıcaksınız, 1 şampuan, bir sabun tamam işte. Kedi misiniz sudan korkuyorsunuz?

Metalciler artık kız piyasasında, yeteri kadar itici bulunuyor malesef arkadaşlar. Hiç öyle ilik gibi, bal gibi şeker gibi bir hatunu, kurtadam kılıklı bir metalci nin yanında görebiliyor musunuz? HAYIR! Devir değişti artık. Bunun bilincine varın.

Festivallere giden arkadaşlar konusuna değinelim şimdi. Tabi bu festivale katılan kızların yaş ortalamasının 16-19 olduğunu (metalci kızların versem-vermesem arası devri) düşünürsek, oraya büyük hedeflerle, ağzının suları aka aka giden genç avcıların da aynı yaşlarda olduğunu, bir çoğunun daha siftahsız ve kavuna karpuza talim olduğunu düşünürsek, bu iş biraz olmaza çıkıyor. "Müziğin verdiği coşkudan faydalanıp ekmek çıkartmak" konusunu, ileride başka bir yazımda inceleyeceğiz. Ama emin olun, orada metalci olmayıp, benim gibi gayet düzgün giyinen, janti bir herif oklsaydınız, daha çok dikkat çeker ve kesin hedefleri tuttururdunuz. Metlci kızların çoğunda "ilginç görünme" çabası olduğu için, gbece sizi götürdükten sonra, sabah arkadaşlarına "ya dün geceki adam bir acaipti, metalci felan değil gibiydi ama baya da bilgili adamdı, acaip sardı" diyip, peşinize düşüp, 2. gece başka av düşüremezseniz, 2. gecenizin de vuruş garantisi olacaktır. Ama siz naptınız? Zor okunan logolara sahip grupların tişörtlerini giyip, elde bira, o sıcakta "Abi Sikbathorth un son albüm nefis vs. gibi geyiklere girdiniz, askerlik şubesi klıvamındaki kabilenizle. E noldu? Kaldınız elinizde vitesle.

Kendinize bir iyilik yapın dostlarım,

Metalcilikten Vazgeçin!

Eminim daha mutlu olacaksınız,

Sevgilerimle,

Erhan Kabakçı , 1980 - Peru

10 Haziran 2008 Salı

Gelişmiş Avcılık Bilimleri 1 - Kadın Çeşitleri (Bölüm 1)

Uzun zaman sonra yeniden merhaba sevgili okuyucularım. Epey zamandır gerek attığınız şahane e-mail leriniz, gerek sokakta gösterdiğiniz sevgi gösterileriniz sayesinde kendimi epey huzurlu ve mutlu hissettiğimi söyleyebilirim. Bir çok genç avcı dostumun, anlattıklarımdan faydalanıp, hedeflerini tak tuk düşürmeleri inanın sanki ben düşürmüşüm gibi haz veriyor bana. Ayrıca kazandığım sevaplar da cabası. Devam edin avcı dostlarım, devam edin.

Temel Avcılık Bilimleri'nden , "Gelişmiş Avcılık" a geçmiş bulunmaktayız artık. Üçer beşer temelini kavradıysanız olayın, sıradaki bilgiler çok fazla işinize yarayacak. Inanın ki birazdan değineceklerimi kafamda harmanlamak uzun yıllarıma ve yorucu çalışmalarıma maloldu. Ama ne oldu? Güzel oldu. Şimdi bunları, siz değerli okuyucularımla paylaşmak, boynumun borcudur.

Konumuz belli, başlıkta değindiğim gibi: KADIN ÇEŞİTLERİ!

Şimdi efendim diyeceksiniz ki, "Ya Erhan abi, kadın çeşitlerini biliyoruz zaten, daha önce yazdıklarında belirtmişsin işte metalcidir, tikidir, elektıronikçi hapçıdır vs. diye, ne gerek var?" I IH! Öyle olmuyor, derine inmeliyiz arkadaşlar. Bunlar tamam belli çeşitlere sahiptir ama, nasıl ve ne şekilde randuman alacağınızı bilmezseniz, elde vitesle kalma ihtimaliniz yüksek olur. O yüzden ince ince irdeleyelim, sık dokuyalım, sonra da dokunuruz zaten.


En basitlerinden başlayalım, mesela,

1 - FORUM CELEBRITYLERI

Efendim bu kızlar, takıldıkları forumun konseptine göre belli ufak tefek farklılıklar gösterseler de, çalışma prensipleri aynıdır. Öncelikle hemen hemen hepsi, sitede 4-5 tane KANKA ya sahiptir. Bu kankalar forumdaki tayfanın geneline nazaran daha sosyal denyolardır. Genelde bir başlık içinde bu forum celebritysi kızımızı ve 5 lavuğu bir anda alakasız muhabbetler yaparken görebilirsiniz. Angut gibi muhabbete girmeye kalktığınızda kızdan hemen bir "HUFF" tepkisiyle beraber, lavuklardan da "AHAHAHA GÖT OLDU EEZİİK EEZİİK" diye tepki alırsınız, olmaz. Öyle dadanmayın. Genel taktik olan "Alakasızlık" burada da geçerli. Zarf atın vs, bunları biliyorsunuz. Burada size taktik anlatmayacağım, özellik anlatacağım zaten, herneyse.

Bu kızların genel özelliklerinden biri, profil fotolarının herhaftasonunda sonra değişmesidir. Her hafta sitedeki insanlarla mutlaka bir yere gidilir. konsept ne olursa olsun. Mesela Alternatip forumlarında celeb olmuş karı, Dirty e joker e felan, Turkforum, Hayatipaylasalim.org gibi forumlardaki karılar da süper dandik çay bahçelerine vs. (bence Dirty den iyidir), ama dediğim
gibi, mutlaka bir sosyealleşme, bir foto çekimi hadişsesi vardır. "Aaa fotomu çek de profile koyayım" şeklinde yakarışları çoktur. Zira pazar sabahları, bilemediniz pazartesi o çekilen foto, profilde yerini bulur. Çok çılgın eğlenilmiş izlenimi veren, dil çıkarılan, lavuk arkadaşlarla sarılınılan felan gayet denyo resimlerdir hemen hemen hepsi.

Ancak bu tarz forum celebritysi karıların, mutlaka, o forumda takılan fotoğrafçı bir kankaları vardır. O porfilde o fotocu kankanın imzası olan, süper artistik çekilmiş bi ton editli felan fotolar da mevcuttur. bu fotolar genelde, sanat yapayım derken cacık yapan fotoğrafçılardan çıktığı için, mümkün mertebe bi sike benzemez.

Basit karılardır, tavlaması düşürmesi kolaydır. Daha önce belirttiğim taktiklerle çok rahat düşebilirler, sorun etmeyin. Ama kıskananı çoktur, arkanızdan bol küfür yersiniz. Uzun ilişki için iyi değillerdir. Herhangi bir ortamda gördüğünüzde muhabbete kitlersiniz, 2 içirir iskele kurar eve götürürsünüz. Onun dışında forum üzerinden radara almakla uğraşmayın, hiç gerek yok, uğraştığınıza değmez.

2 - Metal Ortamlarında olup, her grubu bilen kızlar :

OUUV! İşte bloguma dökmekten en çok hoşlandığım konu, METALCİLER! Bunların hemen hemen bütün özellikleri birbirinin aynıdır. Kendilerinden yaşça büyük (en az 4) sevgilileri ve onların çevresindeki bütün herkesin dinlediği, bütün leş grupların fanıdırlar. Eskisi gibi kot yelek üzerine patch dikip ralli arabası gibi gezenlerin sayısı pek azalmış olsa da, hala mevcut. Olsun şimdi bu konseptin kızları daha masrafsız olabiliyorlar, çekiyolar siyah kotu tişörtü, o yaz sıcağında botları felan giyiyorlar (ıyy KOKAR ULAN!), yine metal aşkıyla yanıp tutuşuyorlar.
Çoğunlukla 89 - 84 arası doğum yıllarına sahiptir geneli (zaten 78 doğumlu metalci kız görürsem gülerim artık yüksek sesle).

Herneyse aziz dostlarım, bu kızların her grubu bilmeleri, takıldıkları barda her şarkı girişinde OBAAA, UUUU, VOOUU vs. sesler çıkartmaları, onların ilk göze çarpan özelliğidir. Yani bir rockbarda 3 defa üstüste bu sesi çıkaran bir kız görürseniz, anlayın ki o DENYO dur, yaramaz. Ha kolay ekmektir, 4-5 grup sıkın birbirinden farklı tarzda, küt düştü. Ama konumuz bu değil.

Bu kızların bir özelliği de bütün konserlere beleş girmeleridir. Çünkü yapılan organizasyonların çoğunu, bunların kankaları yapıyordur. Kankaların yapmadığı organizasyonlara da, yine o kankaların veya başka zavallı bir gariban ın ayarladığı bilet/davetiye ile girer. Yerli grupların (20 yaş üstü elemanlara sahip) hemen hemen hepsini tanır, hepsi CANI dır. Organizasyon ekibinde görev aldığı konserlerde, sahne alan grupların performansı sırasında sahneye çıkıp mikrofona bağırır, öğürür, memelerini felan açar ve "çok iyi bir bok yedim" zannederler. Taksim'e taparlar. DoRock da bunlardan bolca bulabilirsiniz. Bu kızlara özenip, onlar gibi olmak isteyen bir sürü küçük kızımız da mevcuttur. Onları da topluma kazandırmak sizin elinizde.


3 - "SANAT AŞKI"yla yanıp tutuşan kızlar.

En uyuz olduğum karı tipidir efendim bunlar. Yazdıkları süper uzun entel yazıları size okuturlar. Genelde ağdalı cümlelerden oluşmuş, birbirini tekrarlayan süper SIKICI yazıları okumanızı bekleyip, yorum yapmanızı isterler. Evet, ressamı, yazarı, oyuncusu, şancısı, operacısı egsozcusu vs. hemen hemen hepsi bunu yapar. Bir boka benzemeyen yazıları, düş sokağı sakinleri şarkıları gibi saçma sapan şarkı sözlerini dayarlar size. KAÇIN!

Bunların hepsinin belirli "Arıza" sanatçılara fena takıntıları vardır. Roden dir, Camille Claudel dir, Boris Vian dır, Sophie Sicktooth vs. felan, alayına taparlar. Onların eserlerinden nick felan yaparlar. Başlarda bu sanatçı ayaklarından girseler de, ileride onların içindeki ŞİRRET de ortaya çıkar, ne menem bir şey olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Seda Sayan Takımı'ndan bile daha boktanlardır afedersiniz (birazdan değineceğim). Doğal felan değillerdir (bir çok karı gibi). Bunlarla başetmeye kararlıysanız, peygamber sabrı size şarttır.



4 - "Emo -> Electro -> Modern Jazz" Geçişi yapan kızlar:

Efendim bunlar artık öyle pis bir cinstir ki, artık hakikaten insanı tiksindirirler. Direkgirer girmez böyle dedim, zira sık sık karşıma çıkarlar. Kartal/Maltepe civarı yerlerde başlayan "TARZ" hayatlarını, gündüz taksim "yapı kredi önü" stajıyla (2-3 yıl) tamamladıktan sonra, Indigo, Dirty, Joker vs. mekanlara kendilerini atmaya başlarlar. Zira artık yaşları tutar seviyeye gelmişlerdir. Dişi kankalarıyla öpüşürken çektikleri fotoları sağa sola yaymakta hiç bir sakınca görmezler. Çünkü onlar ÇAĞDAŞ tır. Mutlaka bir kaç (en az 6 diyorum ben) ibne kılıklı arkadaşları vardır. Uyuşturucu kullandıklarını her ortamda belli edip, üstüne bir de "yaa ben esrar istiyorum yaa üüfff" diye huysuzluk etmeleri de cabasıdır. Yemin ederim, bu FURBY lerden tiksindiğim kadar hiç bir cinsinden tiksinmiyorum bu karıların. Ressamlardan bile. Ama kimisi çıkıyor, hem ressam oluyor, hem bu cins, AH diyorum. başıma geldi; devam edelim.

Şimdi efendim bunlar ciddiye gelmez. Ev dışında buluşup yanınızda gezdirmenizi de tavsiye etmem. Rezil olmak istemiyorsanız, yanınızda FURBY taşımayınız. Evinizde buluşursunuz, künefenizi yaparsınız, o ye amenna. Ama diğer türlü inanılmaz kafa şişirir bu cins. Sürekli arkadaşlarıyla yaptıkları salak diyaloglardan, uyuşturucu triplerinden, evde ailesiyle ettiği kavgalardan, nette kendine yavşayan heriflere nasıl laf soktuğundan felan bahseder. Fırsat bulur bulmaz kendini attığı Indigo, Joker vs yerlerde de stajını tamamladıktan sonra, netten tanıştığı entel bi herif sayesinde modern jazz olaylarına sararlar.

Babylon, Salsanat vs yerlerin programını gayet iyi takip eden bu hanım kızımız, oradakiş etkinliklere katılmaya başlar, zira artık AŞMIŞ tır. Sanatçı cinsindeki karılar gibi süper saçma uzun yazılar yazmak yerine, kısa ve alakasız cümleler yazıp, daha büyük gizem sahibi olduğu izlenimi yaratmaya başlamıştır. Tabi bir çok yurdum keki de bu numarayı güzelce yer, daha geçen sene "Le DİSKOOO" diye bağıran o jelibon karının, şimdiki MAT tavrı, çok büyük gizem unsurudur felan. Ha ben yemem, yiyene de gülerim zaten.

Kısacası, Yapı Kredi Önü -> Dirty/Joker -> Babylon evrimi teorisini ispatlar niteliktedirler. Uğraşması zor bir cinstir, evde zaptetmeye bakın.


5 - "Rahat ol canım sen" ciler.

AH! İşte bunları seviyorum. Hangi konseptten olurlarsa olsunlar, her türlü künefeye, makaraya ve eğlenceye düşkünlükleri yüzünden en klas cinstir bunlar. Çoğu kız gibi bunlar da başta KUUL a yatsalar da, çözmesi kolaydır, ki onlar da zaten kafasına yattıysanız sizi kunellerler. Bunlarla evden eve görüşürsünüz, zırt pırt arayıp sormaz. Ara sıra "buluşalım mı" diye zarf atar, cevap genelde okeydir. Bunlar da avcı kızlardır, işlerini bilirler. Listenizde en az 3-4 tane bulundurduğunuzda, sırtınız yere gelmez. ÇAĞDAŞ lardır bunlar. İşlerini bilirler, her türlü rahat rahat takılırsınız. Ama malesef sayıları azalmaktadır. O yüzden bir an önce birkaç tane kapmaya bakın.

Ayrıca belirtmeden edemeyeceğim, çoğunun mutlaka sevgilisi veya eşi felan vardır. Öyle çok da göstere göstere olaya dalmayın, NAMUS MESELESİ'ne kurban gitmeyin.



6 - "Bize Gel İçelim" ayağını her türlü yutanlar:

Bunlar da tatlı bir cins, çok eğlendirebiliyorlar beni. "Bize Gel İçelim" dedikten sonra bir süre (saat veya gün) mırın kırın yapma ihtimalleri yüksektir. İlk defa gelen için de , defalarca gelen için de. Neyse, çağrıyı yaptıktan sonra gelenler, "ama ben erken gidicem" yalanını söyledikten sonra, sizin davranıoşlarınıza bırakırlar her şeyi. Mesela kalkıp pc başına geçip "bak sana Mayhem in en sevdiğim şarkısını açayım UUUUAAA" diyip sponra, şarkı eşliğinde azarsanız, kız harbiden erkenden gider, aksiyona giremezsiniz. Bu karıları evde tutmanın yolu, klas içki bulundurmaktır. Hatta bazısı "CİGARA" felan da ister, normaldir. Bulundurun arkadaşım özel günler için. Yani eve gelen karıya SKOL ikram etmeyin sakın. Adam gibi smirnof absolut vs. bişey ister çünkü bunlar arsızdır. Bi verecek diye envai çeşit beklentisi vardır. Ama güzel yanı, rahattır bunlar, çağırırsın gelir, git dersin gider.
Alıştığı zaman bile mırın kırını eksik etmez, yine olsundur ya. karı olsun, bizim olsun. Bize gelsin içelim! di mi?

.............................................................................................


Eh pek sevgili okuyucularım, KADIN ÇEŞİTLERİ konseptli yazımın birinci bölümünü burada sonlandırmaktayım. Devamı ne zaman gelir bilemem, zira devrelerim yine yanmış durumda. En yakın zamanda tekrar görüşmek dileğiyle, esen kalın!

Durmak yok, AVA DEVAM!


Sevgilerimle,

Erhan Kabakçı , 1976 - Litvanya