tag:blogger.com,1999:blog-10307343720945282262024-02-20T08:28:58.821-08:00birinci sınıf bir insanım gerçekten de.Engin tecrübelerimden faydalanın. Ben her şeyi bilirim.Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.comBlogger25125tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-39893364773361406382012-05-15T13:33:00.000-07:002012-05-15T13:33:40.545-07:00"bayanlara özel" minik ARAlık testi!<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjItmasU8q4tnms6H_YqblmaKQmthVVGXCDMWglbunzF9RJMaXFzHJXaob-2_sVm8Asc9FRnSifXF71vFj8fQYFY7hRjcBB7_nSE3mDSBldfomOXC-tzdPtZqmAm3R7Ja9or-tbQGbSgMs/s1600/d%25C3%25B6vmlisalakkari.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjItmasU8q4tnms6H_YqblmaKQmthVVGXCDMWglbunzF9RJMaXFzHJXaob-2_sVm8Asc9FRnSifXF71vFj8fQYFY7hRjcBB7_nSE3mDSBldfomOXC-tzdPtZqmAm3R7Ja9or-tbQGbSgMs/s320/d%25C3%25B6vmlisalakkari.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
(bildiğiniz üzere arkadaşlar, kadınlar çiçektir.)<br />
<br />
-- 500 days of summer (beşyüz deys of samır) isimli filmi seyredip beğendiniz mi?<br />
- evet - hayır<br />
<br />
-- koca kıçınıza bakmadan hala "yok ben adonisli erkek isterim" diye tutturuyor musunuz?<br />
- evet - hayır<br />
<br />
-- "türk erkekleri gitsin, italyan erkekleri gelsin" gibi muhabbetler yapıyor musunuz hala 15 yaşındaymış gibi? (la havle)<br />
- evet - hayır<br />
<br />
-- "öyle bir geçer zaman ki" isimli diziyi seyrediyor musunuz?<br />
- evet - hayır<br />
<br />
-- (muhtemelen seyrediyorsunuzdur.) peki o dizide oynayan küçük osman'ı tatlı buluyor ve "ayy canııım, yeriiim" gibi salak salak tepkiler musunuz?<br />
- evet - hayır<br />
<br />
-- facebook profilinizde "gotye - somebody that i used to know" paylaştınız mı? (çok pis yatırdım şimdi.)<br />
- evet - hayır<br />
<br />
-- babet giyiyor musunuz?<br />
- evet - hayır<br />
<br />
-- zerre anlamadığınız halde, sırf dıravdan entellik olsun diye sergidir, festivaldir vs.dir etkinliklere katılıyor musunuz?<br />
- evet - hayır<br />
<br />
-- sosyal paylaşım sitelerinde futbol muhabbeti yapıyor musunuz? (bizim kahvedeki bayram abi gibi)<br />
- evet - hayır<br />
<br />
-- kendinizi "zooey deschanel"a benzetiyor musunuz? "aynı ben" diyor musunuz?<br />
- evet - hayır<br />
<br />
-- kadıköy barlar sokağında elinizde bomonti ile geziyor musunuz?<br />
- evet - hayır<br />
<br />
-- adeta bir dayı, adeta bir emmi gibi nargile içiyor musunuz?<br />
- evet - hayır<br />
<br />
-- "tatlı krizim geldi" ayağına çikolataları löp löp götürüp, sonrasında "ay kilo aldım, vay kilo aldım" diye tripten tribe giriyor musunuz?<br />
- evet - hayır<br />
<br />
-- "metalci" misiniz?<br />
- evet - hayır<br />
<br />
-- "lan, la, oğlum, abi yaaa, bebe" gibi kelimeler kullanıyor musunuz, aynı bir yılmaz, aynı bir ali kemal gibi?<br />
- evet - hayır<br />
<br />
-- steve jobs öldüğünde babanız ölmüş gibi tribe girdiniz mi? (yavrııım, kınalıııım)<br />
- evet - hayır<br />
<br />
.................................................................<br />
<br />
bir çoğunuz biliyorsunuzdur ama, ben yine de hatırlatayım. eğer bu sorulardan en az bir tanesine bile "evet" cevabı verdiyseniz ARAsınız. üzülmeyin, hemen hemen hepiniz ara olduğunuz için pek bir sorun teşkil etmeyecektir bu. umarım bu dev hizmetimden memnun kalmışsınızdır. ileride yepyeni testlerle görüşmek üzere,<br />
<br />
sevgilerimle.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Erhan Kabakçı - 1977, Fransız Guyanası<br />Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-36844616603466716962012-04-30T11:26:00.004-07:002012-04-30T12:01:26.484-07:00GENİŞLETİLMİŞ ARALIK TESTİ<span style="background-color: white; font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: x-small;"><br /></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: x-small;"><br /></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: x-small;"><br /></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: x-small;"><br /></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: x-small;"><br /></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: x-small;"><br /></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhieDbB4fmp4CVb-oABW_9a3PlOcZy6gD5DwsSU4nvUheNYUQBep6KqB6Qp36IaqtbAe0jWKo7qh0MYb02n3f_Ph1xTv51HjVoD0fbnAhKqM3FE0GkedZYzSU-s9sUEi9AMADba37KIdrI/s1600/satanis1.jpg" imageanchor="1" style="background-color: white; margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhieDbB4fmp4CVb-oABW_9a3PlOcZy6gD5DwsSU4nvUheNYUQBep6KqB6Qp36IaqtbAe0jWKo7qh0MYb02n3f_Ph1xTv51HjVoD0fbnAhKqM3FE0GkedZYzSU-s9sUEi9AMADba37KIdrI/s320/satanis1.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="background-color: white;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="background-color: white;"><br /></span></div>
<br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">saygılar ve sevgiler değerli arkadaşlar. daha önce facebook üzerinde paylaştığım üçüncü ve dördüncü ARAlık testlerimi, blogumda da siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim. umarım bir çoğunuz bu testte kendinizden bir şeyler bulmazsınız. </span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">işte o test:</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- şafak sezer ve işlerini komik buluyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- "büyük ev ablukada" denen müzik (?) grubunu seviyor, dinliyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- sıklıkla gitar virtüözü övüyor musunuz? (örn: "abi malmsteen saniyede 152 nota basıyormuş" gibi)</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- "mor ve ötesi dönemi solcusu" musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- künefe, kerhane tatlısı, baklava gibi nefis tatlılar dururken, gidip vafıl mı tercih ediyorsunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- daha iki sene öncesinde futbol ile ilgilenen insanları kıro bulurken, bugün twitter/facebook gibi ortamlarda holiganlık yapıyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- "pilli bebek" dinliyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- "hayvanları sevdiğim için et yemiyorum" ayaklarına yatıp gizli gizli dürümleri götürüyor musunuz? (çakallar)</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- "abi çingeneler süper yaşıyor, sürekli dans, sürekli eğlence." düşüncesine katılıyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- "machine"e takılıyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- "ıssız adam", "babam ve oğlum" gibi filmleri seyredip ağladınız mı?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- istanbul'da düzenlenen "oktoberfest"e gittiniz mi keriz gibi?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- "aylin aslım"ın aktivistliğini samimi buluyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- artık iyice baymış olan pepee videolarını hala sağda solda paylaşıyor musunuz? (yeter lan yeter!)</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- (bu sefer sert giriyorum) "behzat ç." seviyor ve seyrediyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- sürekli "bomonti" adlı birayı övüyor musunuz, sanki para alıyormuş gibi? (inceliğe dikkat ediniz.)</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- "arabesk sevmem ama orhan gencebay ayrıdır. rakı içerken sırf orhan dinlerim" diyenlerden misiniz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- poi çeviriyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">-evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- gittiğiniz barlarda dj kabinine gidip "ya biraz da türkçe çalar mısın?" diyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- twitter da milleti takibe alıp, karşılığında onlar da sizi takibe alınca (yaklaşık 1000-2000 kişi), takip ettiğiniz insan sayısını 20lere düşürüp "fenomen" olmaya kasıyor musunuz? (bir çoğunuz yapıyorsunuz bunu, çakallar!)</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- yine twitter üzerinde size atılan her mentionı retweetliyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- "leyla ile mecnun" isimli diziyi seviyor ve seyrediyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- "kafepi"ye (herhangi bir şubesi) takılıyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- daha 2-3 sene önce anadoludan istanbula okumaya geldiğiniz halde, film festivalleri, yok efendim dırrik sergisi, yok efendim şöyle entellik, böyle kuntellik festivali tarzındaki şeyleri kaçırmadan takip ediyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- hala instagram için ios - android kapışması yapıyor musunuz salak gibi? (sahiden ya)</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- cumartesi gecesi evde olduğunuzda, bunu twitter, facebook gibi sosyal medya araçları aracılığıyla bütün dünyanın duymasını sağlıyor musunuz? (örnek: "cumartesi evdeyim hayret. benim için çok ilginç bir durum vs. vs.)</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">"taksim krizim geldi", "dans krizim geldi", "tatlı krizim geldi" gibi cümleler kuruyor musunuz? (arada tokat kriziniz de gelse keşke.)</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- sıklıkla nutella övüyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- facebook a FEYS diyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">- evet - hayır</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">..............................................................</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">bildiğiniz üzere, bu soruların bir tanesine bile "evet" cevabı verdiyseniz ARAsınız. üzülmeyin, yalnız olmayacaksınız. sizden çok var.</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">sevgilerimle,</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Erhan Kabakçı, 1973 - Santa Barbara</span>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-16816257285726783152012-02-22T11:55:00.006-08:002012-02-22T12:04:28.046-08:00ARALIK TESTİ (ara mısınız, değil misiniz?)<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSmZC0_vim_ip56BZMvpldu3fFwWic1iRkwTiH9sKztr8x6EMiUWYqlA988t5AOIso7qJtBxLnr2JdhMpEmZB0BVXTJUwarxgy11YhJKDDtZ15Q350kx9jx-okqMjxr7ZmR8Khi8ioHYg/s1600/ARAPLAKA.jpg" style="line-height: normal; font-style: normal; font-family: Georgia, serif; font-size: 100%; "><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 240px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSmZC0_vim_ip56BZMvpldu3fFwWic1iRkwTiH9sKztr8x6EMiUWYqlA988t5AOIso7qJtBxLnr2JdhMpEmZB0BVXTJUwarxgy11YhJKDDtZ15Q350kx9jx-okqMjxr7ZmR8Khi8ioHYg/s320/ARAPLAKA.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5712051600419683666" /></a><br /><br style="font-family: 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 16px; background-color: rgb(255, 255, 255); "><span ><span style="line-height: 16px;"><br /></span></span><span style="font-size: 100%; "> <p class="p1">-- can bonomo dinliyor/seviyor musunuz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- kokoreç sizi iğrendiriyor mu?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- tim burton işlerini sever misiniz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- halil sezai dinliyor musunuz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- "abi pink floyd zamanında her şeyi denemiş yeaa" düşüncesini savunuyor musunuz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- "behzat ç."nin bugüne kadar yapılmış en iyi yerli dizi olduğunu mu düşünüyorsunuz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- pilli bebek dinliyor musunuz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- "yalan dünya" isimli diziyi seyredip gülüyor musunuz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- "öpüşelim mi?" esprisi yapıyor musunuz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- "yetenek sizsiniz", "o ses türkiye" gibi yarışmaları hiç kaçırmadan takip ediyor musunuz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- "hadise"yi güzel buluyor musunuz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- "dubstep" seviyor/dinliyor musunuz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- siyah, kemik çerçeveli gözlük takıyor musunuz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- tumblr hesabınız var mı?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- "sosyal medya uzmanı" mısınız?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- tango, salsa, bachata vs. dans dersleri aldınız mı?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- tuttuğunuz takım maç kaybederse hemen twitter üzerinden fenerbahçe ye küfür ediyor musunuz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- "adam haklı beyler", "panpa" gibi inci sözlük ağızları kullanıyor musunuz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- "troll bilimi" isimli sayfanın çalıp çırptığı şeyleri paylaşıyor musunuz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">-- ankARA'nın en güzel şehir olduğunu mu düşünüyorsunuz?</p> <p class="p1">-evet -hayır</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">...................................................</p> <p class="p2"><br /></p> <p class="p1">evet arkadaşlar, bir "ARALIK TESTİ"nin daha sonuna geldik. çoğunuzun da bildiği gibi bu sorulardan en az bir tanesine bile "evet" yanıtı verdiyseniz, üzgünüm ama "ARA"sınız. ama üzülmeyin, yalnız değilsiniz, sizden çok var. iyi günler dilerim sevgili arkadaşlar, sevgilerimle.</p></span>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-56671552222398784342011-06-23T19:33:00.000-07:002011-06-23T20:40:32.856-07:00Bir Başarısızlık Öyküsü - SAMET VE BEN<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOBkynchKf1IsKhwOrlxcsBKKRnRNVI039s8GaSyrXSUJZGKsV9DTGt0xxhdwE49fklkRZfkEPQOeXcQqImZEwehF9J-l3dGJbeDaitSzlv2PzfUAKPbAn84tjSvaMvVJE1ORUs69Q6wE/s1600/umit_723050537.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOBkynchKf1IsKhwOrlxcsBKKRnRNVI039s8GaSyrXSUJZGKsV9DTGt0xxhdwE49fklkRZfkEPQOeXcQqImZEwehF9J-l3dGJbeDaitSzlv2PzfUAKPbAn84tjSvaMvVJE1ORUs69Q6wE/s320/umit_723050537.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5621625829562939762" /></a><br /><i><div><i><br /></i></div><div><i><br /></i></div><div><i><br /></i></div>("başarısızlıklardan ders alın, ibret alın!" temalı hikayelerime devam ediyorum. yaşanmış olması sizin canınızı benim kadar sıkmıyordur eminim. bazen "yapacak bir şey yok" demekten hiç ama hiç keyif almadığımı bilin. özellikle şu "ORUÇ" dönemimde.)</i><div><i><br /></i></div><div>"xx.xx.2004"</div><div><br /></div><div>Bahar erken gelmiş, erken bitmiş ve koskoca olacağına emin olduğum bir yaz başlamıştı. "Bu yaz da çalışmam aga ben, sırf makara kovalarım" moduna tee bahardan girmiştim. Diri bir genç olarak, yaz boyunca yapmam gerekenler, daha az yoran bir iş bulup (bulamazsam da evden yiyip) sürekli ekmeğime, ortamlarıma, eğlenceme bakmam idi. Basit aslında. Mega bir bütçeye sahip olmasam da, her türlü takılabileceğim bir takım yollarım vardı. Ancak o dönemde en yormayan iş (öyle bir şey de vardı ya sahiden) bile gözüme inanılmaz büyük görünüyor ve "aman ya ne uğraşacağım" tepkisiyle karşılanıyordu içimde. Gençtim, fırtınalar sağlamdı.</div><div><br /></div><div>Çevremde sürekli değişen - ancak sabit 2-3 kişinin olduğu - bir arkadaş kalabalığına sahiptim. "Tayfa" demeyi o zamanlar çok severdim, "he ya bizim tayfa" derken mesela. Ancak şimdi hiç hoşlanmıyorum, neyse önemli değil. Az-çok bir kalabalığımız vardı, şu anda (2011 itibarıyla) barların masalarla doldurduğu, girişinde özel güvenliklerin durduğu sokaklarda takılan, it gibi içen insanlardık. Rahatsız da olmazdık hiç o durumdan, şimdi olsa yine olmam. Yükselen yaşam kalitesi olarak "küçük beyoğlu" denen (eski arka sokak) yerde işe girmeyi örnek gösteren insanlar, o zamanlar da vardı tabi ki. Ha tabi o zamanlarda "içe" girilirdi; belirli bir tayfanın içine. Şimdi ise hem işe, hem de kendileri gibi (bence bizim o en sikik halimizden bile boş) BOMBOŞ bir kalabalığa karışıyorlar., Neyse çok uzatmayayım.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Trakya da okurken (sene 2000) Samet isimli bir arkadaşım vardı. İlk üniversite yıllarımda baya baya anlaşabiliyordum kendisiyle. Sonuçta istanbulluydu. Ancak tabi yetişme tarzı da aynı ismi gibi, "kuran da geçiyor bak" şeklindeydi. İçmezdi, "rak metal severim, ama allaha küfretmesinler" derdi sıkça. Bayrampaşalıydı. Haftasonları, Lise öğrencilerine ders vermek için istanbula dönerdi. Sonraları istanbula dönmek yerine, kendi (5 kişi kalınan) evinde ders vermeye başladı. Değişik adamdı samet. Okulun her eğlencesine gelir, kolasını içer, sabaha doğru "abi vazife var, ben müsadenizi alayım" der kaçardı. Ne zaman o yıkıntı haldeki öğrenci evime gelse, "abi sen bana geçenlerde çok sert bir şeyler dinletmiştin ORBİT mi ne? ondan açsana." derdi (orbital değil bu arada, obituary). Açardım, kasetçalarımda sert sert dönerdi "Slowly We Rot" albümü, ki hala ara sıra kasetçalardan dinleme şerefine sahibim. Bence çok güzel.</div><div><br /></div><div>Ben okulu 2002 gibi bıraktım, yapamıyordum. Kafam basmıyordu termoya, makine elemanlarına. Yapabileceğim tek şey de, paşa paşa siktiretmekti. Tabi ki ileride ne yaparım ne ederim zerre düşünmemiştim. Zaten her haftasonu istanbula dönen biriydim ki, buradaki ortamdan kopamamıştım. Gittiğim gün arkamdan yasin okumuş samet. Çok üzülmüş. Ona karışık bir kaset yapmıştım gitmeden. İçinde yok yok, 90lık tdk ya doldurmuşum impaled dan cannibal corpse a, judas priest den motörthead e, emperor dan sarcofago ya. Ne bulduysam doldurmuştum, bilememiştim felaketim olacağını.</div><div>...........</div><div><br /></div><div><br /></div><div>2004 e geri döndük. yine arka sokak olayları, yine bir takım saçmalıkların tavan yaptığı, muhteşem eğlenceli, sabaha kadar bitmeyen o "ne hatun kaldırırsam yanıma kar" tarzı takıldığımız, abuk gecelerimizi geçirmeye devam ediyorduk. Yazı kışı yoktu. Belli bir saate kadar kadıköyde zaman geçirip, sonra arka sokağa atıyordum kendimi. Tamamen boş, ve cepte üç benş kuruş parayla. Misafirlerimiz sık sık oluyordu. İstanbula okumaya gelmiş, garip dertli anasından babasından gelen paraları bize saçmayı seçmiş bir çok "hevesli" genç oluyordu (şimdiki aklım olsa, o sokağı ben alırdım tee o zaman. zira mantık aynı). Midemizi, ak ve karaciğerlerimizi bir şekilde dolduruyorduk her gece, sayelerinde.</div><div><br /></div><div>Bir gün "ERHAAAN FAKYUU KABAKÇIIII" diye bir ses duydum. Evet bu cümleyi duyduğumda, sesi de hatırlamam gerçekten içimde akan erimiş demir acısı hissetmek gibiydi. Dönüp baktığımda, hayatım boyunca gördüğüm en kötü şeylerden birini göreceğimi tahmin edemezdim. "SAMET BAYRAM!" </div><div><br /></div><div>Saçlarını uzatmış, üzerinde bol kurukafalı bir metallica tişörtü ile, elini o o malum şekilde kaldırıp UU AAAA BÖÖÖ diye sesler çıkartıp yanıma geldi. "Naber ya dostum, bahsettin o kadar geldim. Artık ben de sizdenim" diyerek çevredekilerin "ne lan bu" bakışları arasında yanıma geldi oturdu. Ve sanırım o gün o ortamda benden daha şaşkın bir insan evladı daha yoktur, olamaz.</div><div>...</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Birbirinden saçma bir çok şey söyledikten sonra (en sonunda) "e oğlum ne iş, ne oldu sana?" diye sorduğumda, "ya abiii sen bana bir kaset verdin ben o zaman anladım metal müzik dinleyenler neden böyle oluyor. o müzik insanı kesinlikle değiştiren bir şey. o müzik aynı bir kutsal müzik gibi" diye cevap verdikten sonra, sürekli BÖÖEEAAA diye bağırmaya devam etti. Çantasını açtı ve beni daha şoke eden şeyler çıkarttı. Evet makyajlı fotoğraflar çektirmişti. "İnternette gördüm abi ölüm metal yani death ve black araştırırken" dedikten sonra, çorlu daki parklardan birinde sabaha karşı çekilmiş çok ama çok değişik, bir o kadar da rezalet fotoğraflarını gösterdi.</div><div><br /></div><div>Gülemedim de, şaşırdım. daha iki sene öncesine kadar içinde "depozito" diye atmadığımız bira şişelerinin olduğu torbayı bile tutamayan SAMET BAYRAM nasıl bu hale gelmişti? düşündüm bir. Çok da düşünemedim gerçi. Zira kafam güzeldi ve sürekli güreş tuttuğumuz "ayşegüller ve yurttan kaçanlar orkestrası" nı bekliyorduk. Samet "ben bir bira alayım geleyim ya metal kardeşim." dediğinde, kabus görüyorum sandım. Gitti geldi tekele, iki tane 70 lik venüs almış, trakya da öğrendiği gibi. (bazı adetler hiç değişmiyor.) Neyse bir yandan içiyoruz, -tabi ki venüs ü şişeden içen her insan gibi o da ilk yudumda köpürttü- hayatının çok değiştiğinden. yakında gitar alması gerektiğinden, benim ona gitar dersi verip veremeyeceğimden ve ulan benim aslında rahatça verebileceğimden, hani bir şarkım varmış lambalamba diye onu öğrense yeteceğinden bahsetti. İkram ettiği birayı bitirip, tekele yönelirken "ayşegüller (bu geceki ekmek kapımız)" aradı ve biramı alıp sokağa döndüm.</div><div><br /></div><div>....</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Döndüğümde gördüğüm manzara içimi acıttı, "oo ben erhan metalika nın üniversiteden arkadaşıyım" ile başlayan bir muhabbetin nereye gideceği gerçekten karmaşık idi, özellikle söz konusu insan SAMET BAYRAM ise. İşin garibi, tayfa içinde onu bozmaya çalışanlara ise "hehee hee hee" tarzı cevaplar veriyordu samet. Yıkılmaz, yenilmez gibiydi o an.</div><div><br /></div><div>Ayşegül beni kenara çekti, ona karşı ne kadar sinir bozucu davrandığımı, neden onu başka yerlere davet etmediğimi, sürekli bu kadar kalabalık ve "tipibozuk" insanın içinde ne işi olduğunu sordu. aklım tamamen bizim samet ve bombalarında olduğu için akıl sağlığıyla yanıtlayamadım. Bağırdı, çağırdı. "Yurttan kaçarak hayatımı tehlikeye atıyorum ama sen sadece böyle davranıyorsun" diyerek, aslında hiç sallamadığım tribini attı. Kadınlar için her zaman normal gördüğüm bu olay, o zaman da bana koyacak bir şey değildi. ayşegül ve yurttan kaçırdığı kızlar arasında Nazlı diye bir tanesi vardı. Güzel giyinmişti, ama panklarla, itlerle dolu bir sokağa uygun değil. Sanırım düğüne gidecek sanıyordu kendini. Gecenin "hiç olmazsa, son çaresi" olarak düşünmüştüm onu. yurda dönemezlerdi, ev de müsaitti.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Saatler ilerledi, samet "ya metal dinleyen herkes böğürmeli ya bürütal metaaal" diye bağırmaya bir yandan da kızlarla konuşmaya devam ediyordu. Kafam gerçekten güzel olmaya başlamıştı. O anda ayşegülden de, ortamdaki diğer ahtapotlardan da tiksinir olmuştum. İçtim, içtiler. Daha çok içtim, daha çok içtiler.</div><div><br /></div><div>Sonuç:</div><div><br /></div><div>Samet, Ayşegül ü artık nereye, nasıl götürdüyse ilk milli olma tecrübesini yaşarken, ben yatağımda "ay belime dokunma utanıyorum, ay ben öpüşemem kii, ya elleme korkuyorum vs." cümleleriyle boğuştuktan sonra, "tamam uyu ben de filme bakıp uyuycam zaten" diyip DAVARO seyrettim. Şener Şen in boka bastığı sahnede, başarısızlığımın tezahüratları yükseliyordu, dolu dolu gözlerimden inat edip akmayan yaşlara dönüşürcesine.</div><div><br /></div><div>........</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>oluyor böyle şeyler. dikkat edin.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Sevgilerimle,</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Erhan KABAKÇI, 1972 - Endonezya</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>.........................</div><div><br /></div><div><br /></div><div>başarısızlık yazıp google da aratınca "ümit özat" çıkıyor. daha büyük başarısızlık mı var ulan?</div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-62138769494430724622011-06-09T07:26:00.000-07:002011-06-09T08:09:11.169-07:00Uzay/Zaman Kavramı Üzerine<div style="text-align: center;"><br /></div><div><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGqTHBPhkqaIA1nKTMdmyl61UDRc6XWtMETifUiK46A3orvIx-Tvqr8AC_M_Nr9mqN0_9tZQFPmtFKU7c52MkyPvKGHSwM1u6Kl49pQhIfz2n2zZ8uTsuHnjODZGyPvwldscrrsazj-YI/s320/Sihirli-Annem-2011-Fotolari.jpg" style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 214px;" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5616236369390914050" /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div>Bir zamanlar deli gibi hastası olduğum dizi olan SİHİRLİ ANNEM in star tv ekranlarında yeni bölümlerinin başlamasına çok coşarım, çok sevinirim diye düşünmüştüm ama öyle olmadı. Sevindim tabi ama öyle coşku dolu, fener şampiyonluğunda caddede delirir gibi sevinemedim. Neyse ki türk dizi tarihindeki en nitelikli oyuncu olan TACİ yine ekranlardaydı. Günü ve saati iş saatlerimle çakışıyordu ama olsun. Diziport var, esenlerdizi var, varoğlu site var dizi seyredebilmek için. Problem etmedim o yüzden, "ne de olsa tekrarlarını seyrederim hem reklamsız mis gibi ooh" diyerekten.<div><br /></div><div>Defne Joy Foster ın ölümüne üzülmüştüm, dizide eksikliği de bariz hissediliyor. Zuhal Topal ın canlandırdığı ve "AAAAVNİİİ" diye çıkışlarıyla o zamanlar kalbimde tahta sahip olan Suzan karakterinin eksikliği de hoş değildir. (gerçi zuhal topal eskiden kütütr kütürdü. şimdi çıkıp suzan ı canlandırsa eski etkiyi yaratır mı bilmiyorum). Çilek karakterini canlandıran Zeynep Özkaya büyümüş ve o eski sevimliliğini yitirmiş. Evin büyük çocuğu (adını unuttum, çok cins bir çocuktu zaten) "cücük sakal" bırakmış, üniversite ye başlamış, mala vurur hale gelmiş. Gerçi eski bölümlerden beri hep aynı kızla beraber (Tuğçe). Tuğçe desen varil gibi olmuş, bizim çocuğa veriyor mudur bilinmez. Ama o kadar süre zarfında bu çocuk bu kıza katlandıysa, kesin bir takım numaraları vardır. Yoksa karım olsa o kadar sene katlanmam arkadaş. İki tane de yeni velet girmiş diziye de, çok bakmadım onlara. </div><div><br /></div><div>Dizinin en kilit oyuncularından biri de Ferhunde Hanımlar ile hayatımıza giren, Sihirli Annem dizisinde Sadık rolünü canlandıran Şahap Sayılgan. Adama hep aynı rolleri veriyorlar. Böyle biraz pısırık, biraz kılıbık ama sevgi dolu baba/damat. Ferhunde hanımlar dan beri hep aynı hep aynı. Tıpkı bir Volkan Severcan vakası gibi. Ona da hep ibne, kunek, travesti, pezevenk vs. rolleri verirlerdi. Hoş şimdi de çocuklar duymasın da yine biraz kunil gibi ama adam rolü vermişler. Bunca yıl vuvarladığı karizmasını belki bu şekilde kurtarabilir mi bilmiyorum. Kısfmet.</div><div><br /></div><div>Betüş, Dudu Peri, Perihan Teyze karakterleri aynı eskisi gibi, hiç bozulmamış. Dudu her defasında bir takım dolaplar çeviriyor, sonrasında betüş durumu farkediyor, perihan teyze de gelip olayları düzeltip, dudu ya ceza veriyor. Yani bölümlerin genel konusu aynı, herhangi bir değişiklik yok. Arada TACİ (adamım) görünüp oyunculuk dersi veriyor resmen. Bence daha çok rol vermeliler taci ye.</div><div><br /></div><div>Gel gelelim, içinde böyle bolca sihir, büyü, ışın, uzay vs. gibi fantastik öge barındıran (Legend Of The Seeker ı bile ezer kanımca) bir dizinin, tabi ki bolca efekt cart curt olayına ihtiyacı olacak. Genel olarak baktığımda, dijital efektlerin dünya standartlarının da üstünde olduğunu düşünüyorum (sadace bir kere bulutlarda yürüme sahnesini beğenmemiştim. ama sadece bir kere). Nasıl HBO nun Lost u, (hadi lost demeyelim, tarzları farklı) veya Game Of Thrones u gibi dünya çapında seyredilen bir dizi olamamasına şaşırıyorum Sihirli Annem'in. En az bir Game Of Thrones kadar iyi zira. Hem o da fantastikli, büyülü.</div><div><br /></div><div>Diziye yeni gelen karakterler arasında (iki velet hariç) dikkatimi çeken biri de, Suat Sungur tarafından canlandırılan Avni karakterine yazan hatun oldu. Avni de ona yazıyor tamam, olay karşılıklı, Avni skor yolunda. Ama Suzan dan sonra olmadı bu. Suzan karakteri nerede, bu "miss çorum 2006" kıvamlı kadın (Selena da çocukların üvey annesi karakterini canlandırıyordu hatta) nerede. Oyuncu seçimleri yanlış olmuş.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>İlginç bir şey daha var ki, ne zaman bir arkadaşla (adam tabi. ya ne olacaktı?) "ulan çok sıkıldım filim veya dizi mi atsak?" desem aklıma ilk bu dizi gelir, eski bölümlerinden açarım bir iki tane. Hatta en sevdiğim bölümü olan, çileğin zamanda geçmişe, geleceğe uzaya falan gittiği bölümü açarım. Yarısında arkadaş "ya olum oz moz bişey tak da izleyek bu ne da?!" tepkisi verir. Aslında biliyorum, başından sonuna kadar seyretse o da sevecek, o da hastası olacak Sihirli Annem in. Bence siz de deneyin, gayet güzel dizi.</div><div><br /></div><div>...............................</div><div><br /></div><div>Şimdi diyeceksiniz, "abi blogun genel konseptinin epey dışına çıktın. hani av taktikleri? hani ortam önerileri? vs. vs.". Valla arkadaşlar, yaşlandım sanırım böyle yeni av sahaları, yeni av yöntemleri geliştirmeye ultra üşenir, yorulur hale geldim. Meydanı, enerjisi ve libidosu yüksek, yangınlardan yangınlara koşan gençlere bırakmayı daha uygun buldum. Ha tabi, her konuda danışabilirsiniz eskiden olduğu gibi. Ama işte şimdilik biraz duruldum gençler. Yaşlandık diyoruz ama unutmayın,</div><div><br /></div><div>"bu yaşlı kurtta hala bir kaç numara var."</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Sevgilerimle,</div><div><br /></div><div>Erhan KABAKÇI - 1966, Cajamarca</div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-31888659045452197122011-06-06T19:24:00.000-07:002011-06-06T21:15:08.744-07:00"Evet, ben de ata binmeyi severim"<a href="http://www.aksiyon.biz/fotograf/22344/kirgiz16.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 267px;" src="http://www.aksiyon.biz/fotograf/22344/kirgiz16.jpg" border="0" alt="" /></a><br /><div><br /></div><div><br /></div>Epey zamanı var aslında bu olayın (giriş tümceleri kullanmadan zart diye girdiğim ilk yazım oldu evet. en çok kutluyorum kendimi). Senede 1-2 defa gerçekleştirdiğim "dur bakalım ne olacak" temalı yolculuklardan birine - bir takım dış ve iç gazlar sonucu - çıkmıştım. Şehir ismi vermek istemiyorum açıkçası, zira çok da iç açıcı bir şehir değil. "Görsen anadoluyu" isimli çocuk şarkısının zaten büyük bir kolpalar pınarı olduğunu biliyordum zira çocukluğumdan beri. Ama hani insan merak da ediyor, İstanbul u bırakıp anadolunun dandirik bir ilinde okumaya giden kadının amacı nedir diye (ben ettim siz etmeyin). <div><br /></div><div>Daha otobüse bindiğim anda "ya bu sefer de bir takım salvolara gidiyorsun ama, saman kokarak döneceksin" diyordum kendi kendime. Yanımda oturan ve aslında yerim olan "cam kenarı"nı vermek istemeyen bir dayımsı (dayıdan çok sigara izmaritine benziyordu, hem görünüş hem koku olarak) ve otobüste oynatılan mega rezil filmler, çalınan müzikler ve "sığiçermisiğiz?" diyen bir muavin olmasına rağmen, en azından yanına gittiğim kadını düşünerek bir nebze avunmaya çalışmıştım. Yol uzun değildi aslında. belki üç belki dört saatti. ama benim bunu anlamak için yolculuk sonrasında, saatimin aslında bozulmadığını anlamam gerekliymiş, bu da ayrı bir olay.</div><div><br /></div><div>İndiğim otogar, her otogar gibi karmaşık, "daha bavulumu almadan yanıma gelip "nere gidicen abi götürelim, öğrenci misin?" diyen adamlar ve iğrenç bir tavuk döner kokusuyla kaplıydı. Hoş, sokaktan beslenen bir adam olmama rağmen, şu tavuk döner denen kepazeliği oldum olası sevememişimdir. Kızın beni gardan alacağını düşünüyordum, zira öyle anlaşmıştık. Şarjı bitiklerde olan telefonumla aradım. Çaldı, çaldı. Evet telefonumun şarjı azdı, zira evden çıkışım bile bir anda olmuştu. Gelsene yanıma dediği an, "bak gelirim ama" diyip. "gel gel özledim seni" cevabını alarak ani bir gaza gelişti aslında beni bu saman kokulu yolculuğa çıkartan. Alkollü internet kullanmak, bir çok kazaya sebebiyet verebiliyor.</div><div><br /></div><div>Tabi ki "sahiden" oraya gitmem kızı şaşırtmış olacaktı ki, son anda uykusundan uyanıp "gardayım" diyebildikten sonra "geli.." diyebildi. Evet, şarjım da bitmişti ve öyle hıyarca bir aceleyle evden çıktığımı da düşünürsek, şarj aletimi de yanıma almayı unutmuştum normal olarak. (Daha önce benzer bir yolculuk yaptığımda da, evin telsiz telefonunu çantama atmıştım evet. Acele edince hep bir takım abukluklar oluyor.) Oradaki METRO TURİZM (chris rea - road to hell, iyi şarkıdır) yazıhanesine gidip zar zor şarja taktım telefonumu. hani arar eder diye de başında bekliyordum. Ama görevlinin "nereden geldi lan bu dingil" manalı bakışlarına maruz kalmak da hiç hoş değildi. Daha da hoş olmayan, oradaki bir güvenlikçinin devamlı "ya işte birader sivası şampiyon yapmıyorlar. yapsalar var ya, sivas şampiyollar (evet aynen böyle dedi) liginde de oynar da işte özellikle yapmıyorlar. demirören para vermiş." diye beynimi çekiçlemesiydi. Bir an önce tekel bulup bir kaç "bişey" içmek, sanırım kızı görmekten bile daha iyi gelecekti.</div><div><br /></div><div>Tabi ki etrafa sora sora bir tekel bayii buldum. sabahın 9unda bulduğum tekeldeki adamı alsam, tırt bir zombi filmi çevirip "zombilerin başkanı" rolünde oynatsam, bi daha george romero yu anan bir insan evladı daha olmazdı şerefsizim. Benim bildiğim tekel bayileri muhabbete gelen adamlardır. Palyaço burnuna hem şekil hem renk olarak benzeyen gözler ve gerçekten su kaplumbağası kabuğuna benzeyen yeşil/kahverengi bir tene sahip adamlar görmeye pek alışkın değilim. Kuytu bir yer bulup (tabi ki gazete kağıdına sarılı) biramı içiyor bir yandan "ulan yazıhaneden telefonla çantam gitmesin?" diye kuruntu yapmaktaydım. Ama sivaslı güvenlikçi sonuçta bana "ben bakarım kardeş onlara ayıpsın." demişti.</div><div><br /></div><div>İki bira içip, iki tane de ceplerime koyup yazıhaneye geri döndüm. Oralarda içebileceğim daha kuytu yerler bulşacağımdan eminim zira. Sivaslı güvenlikçiye bluetooth dan nasıl şarkı atılabileceğini de öğretip sevap işledikten sonra kızı aradım ve "ya geliyorum da.... ev çok dağınık rahatsız olmazsın dimiii? cümlesini duydum. Dağınık olan ev miydi başka olaylar mıydı bilmiyorum, çok da umrumda değildi. Bir anlık gazla çıktığım o saman kokulu yolculuğumun karşılığını almalıydım.</div><div><br /></div><div>Sonunda geldi. Neden bu kadar geç kaldığını sormaya gerek duymadım, zira makyajından, kılık kıyafetinden anladım az çok, uğraşmış. Ama benim üzerimde sadece bir tişört ve eşofman altı vardı. Diğer kılık kıyafet çantamdaydı. "Ne de olsa genelde evde takılırız" diye düşünerek yola çıkmıştım zira. Gelmesiyle beraber keyfim az biraz yerine gelmişti, ta ki "ya eve gitmeden önce biraz sana şehri gezdireyim" diyene kadar tabi.</div><div><br /></div><div>Saat 11 civarı artık cebimdeki iki birayı da içmek için 1-2 kuytu yer bulup (bir tanesini başka bir tekelde soğuğu ile değiştireyim derken yaşadığım problemi anlatmıyorum bile.) bir nebze olsun rahatlamaya çalışırken "çok içiyorsun yaaaa" cümlesini işittiğimde başımdan aşağıya bir demlik çay dökülmüş gibiydim. "Ya canım eve gidelim mi artık, hem yorgun hem uykusuzum. Biraz dinlenelim" dedim. Neyse ki yüzümdeki o "bir gecede her şeyini kaybetmiş adam" ifadesi bir şekilde işe yaradı ve eve gidebildik; çok saçma sapan bir yerde olan, çok saçma sapan eve.</div><div><br /></div><div>Kızla ilgili heveslerimin gitgide azaldığından emin olduğum için, yolda aldığım biraları dolaba atıp (iğrenç bir dolaptı), bir tanesini açıp kanepeye uzandım. Üzerime örtmek için getirdiği ördü, askerdeki koğuşumdan daha beter kokuyordu. Tabi ki "buna balık mı seriyorsun?" diye sorduğumda, "ya ev arkadaşım pek yıkanmaz. istersen benim örtümü vereyim?" dedi. O anda, ondan bana, örtüden başka hiç bir şey vermemesini istemiştim. Ne işim vardı ulan orada? Biraz uyuyup dinlenip. uyanıp dolaptaki biralarımı da içip, istanbula döneyim bvari diye planlar yaparken uyumuşum.</div><div><br /></div><div>Akşamüstü uyandım. Boğazımın kuruluğu canımı yakıyordu ve ağzımın köle götü gibi koktuğundan emindim. "İyi uyudun yaa, günaydın canımmmmm!" tarzı neşeli bir atağa geçktikten sonra kız, uyku sersemliğiyle ancak "HE" anlamına gelebilecek basit bir sarılıştan sonra lavaboya yönelip, elimi yüzümü yıkayabildim. "Bir şeyler hazırladım" dedi. Karpuz, peynir ve çayın olduğu bir masada sadece bir kaç bardak su içip (çaydan nefret ederim), dolaptaki biralarımdan bir tanesini açıp içmeye başladım. Bitireyim de gideyim. Garda en azından bir dürümcü bulurum düşüncesindeydim. Ama o sırada, aslında hiç ihtimal vermediğim ama iyi ki de kabul ettiğim (ileride anlarsınız.), "ya bu akşam seni şehrin en güzel barına götüreyim ben" cümlesi geldi. Tabi ki başta, yüzümü ezilmiş ve çocukların top oynadığı kola kutusu gibi buruşturup "yok ya sanmıyorum" dedim. Ama bir şekilde ikna edebildi beni; edebileceği tek şekilde.</div><div><br /></div><div>Akşam 10 gibi evden çıkmak üzere plan yaptık. Ben dolaptaki biralarım bitince, hem bira hem de adam gibi etli bir şeyler yemek için dışarıya çıkıp, hayatımda yediğim en klas köftelerden birini yiyip, biraz daha bira alarak eve döndüm. Hazırlanmasını bekliyordum, zira (anlattığı kadarıyla) burada onu epey el üstünde tutuyorlarmış. İstanbulluluğunu an biraz belli edince, orada herkese öyle yapıyorlarmış da vs vs. Odadan çıktığında "oha düğüne mi gidiyoruz?" tepkisi verdiimde, masada oturup skol içmeye devam ediyordum. "aa sen hazırlanmadın mı hala?" diye sertçe çıkıştı bana. "E noolcak ya iyiyim ben böyle işte." dediğimde, "bi berbere gidip şu sakalını kesersin sanmıştım. hadi o neyse de, eşofmanla mı geleceksin yaaaaa!" diye zılgıtı çekince, çantamdan pantolon çıkartıp (bildiğin düz kot) "olur mu ya bu DÜŞES!" diye gerek alaycı, gerek sinirli bir şekilde seslenip, yüzünü buruşturmasına rağmen "e ne yapalım olsun bari" demesiyle sinir katsayımı yükseltmişti. "Aman neyse, bari bu geceyi de kotaralım, sabah uzarım artık" demiştim içten içe. O yüzden çantamı da yanıma aldım, ne olur ne olmaz.</div><div><br /></div><div>Evden çıktık. Ayağında, o yürümeyi asla beceremediği topuklularla (lan bu kız eskiden pank falandı.) o iğrenç anadolu şehrinin sokaklarında taksi durağına kadar yürüdük. "Oo x hanım yakşamlar, yine çoğşıksınız. Bu arada meraba abi" diyen ve sürekli yol boyunca "valla x hanım, siz burada öğrencilerin ablası olduğguz artık. Sizinle ne kadar gurur duyulsa az." tarzı cümleler kuran taksici bizi o ilin en lüks mekanının önüne getirdikten sonra, taksi parasını da verdim (çok tuttu) ve indik.</div><div><br /></div><div>Mekan, İstanbulun ortahalli mekanlarına benzer bir yerdi işte. Öğrenci kısmı takılıyordu genelde. "Önce 1-2 tane dışarıda içelim, sonra içeriye gireriz ya" önerim de "ya alkolik misin sen? hem içeride epey ucuz" diyip de fiyatı söyleyince epey epey sevindim, daldık içeri. Bizim kız tabi yaş olarak bu öğrencilerden bir kaç yaş daha büyüktü. kimine göre abla, kimine göre "lan bi kıstırsam" durumu vardı. Kol kola içeriye girdik. Sanki ilk defa görmüşlercesine "vaaay x abla hoş geldin" diyen ufaklıklar ve yaşı yakın/üst sınıf vs. olduğu belli olan "vaay x yaa hoşgeldin hoca yaaa" diyen tırtolarla doluydu mekan. Hayatım boyunca bir daha asla yüzlerini görmeyeceğimden emin olduğum bir sürü tıngız insanla tanıştıktan sonra</div><div>(kızların da çoğunun gider katsayısı çok ama çok düşüktü. o gece, o şartlarda penaltı da vermezdi bana hakem) biraz elimi yüzümü yıkamaya gittim. </div><div><br /></div><div>Alkolün ucuz olmasına sevindiğim için yüzümde devamlı bir gülümseme vardı. Ya dünyanın en güzel ve en dırdır yapmayan kadını gelse, bu tarz bir mekanda 2 liraya bira içmek kadar güldüremezdi yüzümü, eminim. Ama işte sonuçta yalnızdım. yanımda kız olsa bile, hani etrafında bin tane insan fırdöndü, bense hepsiyle dalga geçerek konuşuyordum. İşimi soranlara "ATA BİNİYORUM" diyordum. "Nasıl yani?" diyenlere, "Böyle işte at üstünde savaşan figüran oluyorum hep. çok iyi ata binerim" diyordum. Bir ara abartıp "Hayatımda atlardan daha önemli bir şey yok. İnsanlardan daha çok atlarla anlaşabiliyorum." diye sıkıp baya bir ilgi çekmiştim üstüme. ta ki şu cümleyi duyana kadar: "evet, ben de ata binmeyi severim!"</div><div><br /></div><div>Arkamı döndüğümde, bir zamanlar "arka sokak" duvarlarına "ata binmeyi severim" yazarken tanıştığım basçı Tuğçe geldi. "Hala mı atlar?" diye sordu, güldük, sarıldık. O ortamda bir tanıdık bulmak çok ama çok güzeldi. "Burada ne yapıyorsun lan küheylan?" diye sorduğumda, "burada çalıyoruz abi bu gece. viski?" cevabını aldım. çantasından viski çıkartıp bardağıma doldurdu biraz. Benim kızla tanıştırmak istedim de, ikisi de yanaşmadı. Belli ki aralarında mevzu var. Karıştırmadım. Az biraz Tuğçe ile lafladıktan sonra benim kızın yanına geldim, tabi ki limonlu kuzu beyni gibi buruşuk bir suratla karşıladı beni ve bütün gece tripten tribe koştu. Sallamadım. İçtim, içtim, içtim....</div><div><br /></div><div>........</div><div><br /></div><div>Uyandığımda, barın karşısındaki bankta, sırtımda çantam (hiç çıkartmamıştım evet, çıkartmam), üzerimde biraz mideden çıkan dürüm parçaları bulmuştum. Hala tam anlamıyla ayık değildim, saatim de en son baktığımdan 2 saat ilerideydi sadece, takribi 02:10 civarıydı yani. mekan dörde kadar açıktı ve içeri girmeye çalıştım. çalıştım, zira zorluk çıkarttılar, "damsız almıyoruz" diye. Benim kızı aradım, açmadı. Belki de duymamıştır. Ama neyse ki tuğçe yi aradım ve tesadüfi bir şekilde moladaymış, açtı ve beni geri aldı içeriye "oğlum naptın sen?" diyerek.</div><div><br /></div><div>Neler yaptığımı az çok anlatmaya çalıştılar, ama hala anlayamayacak kadar sallamaz, umursamaz ve "ya biraz daha içeyim" derdindeydim. benim kızı arıyordum bir yandan da sağda solda. tuğçe beni oturttu bir yere ve sahneye çıktı. İnsanların bana bakışı baya korkar gibiydi. Ulan ben ne yaptım acaba "diye düşünmeye de başlamıştım ufaktan. Bir bira almıştım ve içemiyordum. Düşünüp düşünüp "ulan ne ettim acaba?" diye soru soruyordum kendime. Yine benim kıza bakınmaya çıktım, iyi ki çıkmışım (yerde 20 lira buldum). Eninde sonunda buldum, bulmaz olaydım.</div><div><br /></div><div>Bulmaz olaydım, zira "TESELLİ EKİBİ" toplanmış, tahminimce "o herifi nereden getirdin bak sarhoş oldu, seni de üzdü bu gece" tarzı konuşmalar yapmaktaydı. Hatta aralarında numune bir tip kalkıp "gel birader dışarıda konuşalım seninle." dediği an durumun ehemmiyetini kavrayıp "haa bunlar da beni palazlayıp artistlik yapacaklar, en iyisi ben erken davranıp artistliğin kralını yapayım!" diye düşünüp (ay lav düz mantık) adama "esnaf kafası" attım. sonrası bildiğiniz karambol ve alın bu arkadaşı dışarı. </div><div><br /></div><div>.................</div><div><br /></div><div><br /></div><div>yine banktaydım, bir şekilde tekel bulup bira aldığımda saat 5 e geliyordu. Tuğçe aradı, içerideki olayları duymuştu tabi. Geldi yanıma "oğlum sen hiç mi akıllanmayacaksın lan?" dediğinde "sikerim ya, iyi muz" diye cevap verdim. "Gel bizde kal" dedi, evi mevi varmış orada. Sabah gideceğimi ve 1-2 saat takılsak yeteceğini belirtmeme rağmen, "yok ya gel kal, kusmuk koka koka binme otobüse bari. uyu, uyanınca gidersin istersen" dedi. Makul geldi evine gittik. Duş aldım, kendime gelir gibi oldum. Evde içecek sadece votka ve kola olduğunu öğrendiğimde aslında epey de sevinmedim değil. Buraya neden ve nasıl geldiğimi, neler yaşadığımı, neler gördüğümü ve nasıl canımın sıkıldığını anlattım. Güldük. </div><div><br /></div><div><br /></div><div>.......................</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Sonra bir 5 gün daha kaldım orada. </div><div><br /></div><div>Evet ata binmeyi hakikaten seviyorum.</div><div>............................................................................</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><i>"kime niyet, kime kısmet. ekmek nereden çıkar hiç belli olmaz arkadaşlar!" </i></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>sevgilerimle,</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Erhan Kabakci, 1974 - Bangladeş</div><div><br /></div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-59385455253713517552011-06-06T07:00:00.000-07:002011-06-06T07:15:08.321-07:00Yaşanmış, Gerçek Başarısızlık Öyküleri 1 - "Abi Kızıl Benim!"<a href="http://i.ytimg.com/vi/bd0ujyK21-g/0.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 480px; height: 360px;" src="http://i.ytimg.com/vi/bd0ujyK21-g/0.jpg" border="0" alt="" /></a><br /><i><div><i><br /></i></div><div><i><br /></i></div>(aslında bu maceramı daha önce vatdafak.com daha sonra da ekşisözlükte "epic fail" başlığında paylaşmıştım. ancak okumayıp da bu tarihi başarısızlık öyküsünden ibret almamış bir çok arkadaşla paylaşmak için de blogumda yayınlamaya karar verdim. e her zaman doksan dakika sonunda gülen taraf olmadığımız durumlar da olmadı değil. takribi yedi sene evvel gerçekleşmiş bu olaydan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı. ha bu arada, neden böyle denyo bir resim koydum buraya bilmiyorum. sahiden bilmiyorum.)</i><div><i><br /></i></div><div><i><br /></i></div><div><i>......................</i></div><div><br /></div><div><br /></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: georgia; line-height: 18px; font-size: medium; ">"abi kızıl benim"</span></div><div><span class="Apple-style-span" style="line-height: 18px; "><span class="Apple-style-span"><br />17.07.2004<br /><br />uyanalı bir kaç saat olmuş, boğazım dün geceden alınan alkolün etkisiyle kupkuruydu. hala bir şeyler yemeyi düşünüp üşeniyor, ıcq da "acaba bugün ne yapsak diye kime sorsam" tarzı düşüncelere dalmış, dakika başı kuru boğazımı gluk gluk su içerek de olsa bir türlü ferahlatamadığım bir gündü. "ulan acaba dün gece ne bok yedim, acaba elif e fazla mı yavşadım, anladı mı? umarım alp in yanındaki kızlara çok ayılık yapmamışımdır, dün bir herif geldi ne konuşmuştum ki lan herifle? vs." gibi sorular kafamın içinde tornado misali esmkteyken, bir anda telefonum, doğum yapan demirci küheylanı misali yüksek yüksek kişnedi. odanın öbür ucunda şarja takılı telefonumu açmak için uflaya puflaya yerimden kalktığımda, arayanın bir numaralı olmasa da, epey yakın bir arkadaşım olan x olduğunu gördüm. beni çok sık aramazdı. şaşırdım. açtım telefonu.<br /><br />- abi ben x naber?<br />-- napiyim lan. olum y.rak gibi kafam. dün yine cozdurduk. siz niye erken kaçtınız?<br />- ya ne bileyim. benim izmirli tatava yaptı bi ton. nete gel mete gel diye, erken gittim eve.<br />-- izmirli hangisiydi lan? şu memesinde dövme olan mı?<br />- evet evet. olum 2 hafta sonra gidiyorum. ailesi antalyaya gidiyormuş. ev boş. bafi bafi! bafi çulo ahahaha<br />-- arkadaşı var mı lan hiç? geliyim ben de olum (evet hepimiz yancıyız)<br />- bakiyim abi sorarım da, ben şey için aradım, bu akşam bi taksim yapalım diyoruz z ile. arkadaşının birinin doğumgünü varmış. belki bikaç bişey çıkar.<br />-- aa gidelim lan tabi. tam nerdeymiş doğumgünü? harbi çok karı olur mu ki lan, ona göre şekil yapalım.<br />- abi z'nin dediğine göre, çıtır çıtırmış ortam. tam bizlik.<br />-- iyi lan o zaman akşama iskelede buluşuruz 7 gibi. ordan geçeriz. sen z yi ara söyle.<br />- 7 erken değil mi ya?<br />-- olum erken de, önce dışarda içeriz sonra mekana gireriz. mekanda girmesin içkiden.<br />- tamam o zaman 7 de iskele.<br /><br />şeklinde özetleyebileceğim bir konuşmanın ardından, gece için minik hazırlıklar yapılmaya başlanır. güzel bir banyo ve vücut temizliği, saça sakala minik rötuşlar, ortaokul abaza bıyığı misali çıkan bıyıkların kesilmesi gibi aksiyonların ardından, yaklaşık 1,5 saatlik kıyafet seçimi sonrasında (bir de kadınlara kızarız halbüse), jilet gibi olmuştum. "anahtar, para, cep, sigara" kutsal dörtlüsünü tamamladıktan sonra evden çıktım.<br /><br />kendimi o kadar jiletsel, o kadar yılansal hissediyordum ki, evimin önündn geçen "fikirtepe-kadıköy" minibüsüne bindiğimde, kendimi o minibüse ait değilmiş gibi, sanki o mahalleye misafir gibi gelmiş, ve artık kurtuluşa doğru gidiyormuş gibi hissetmiştim. o kadar uzaklaştırmıştım ki kendimi, bir anda şoför ayzek abi "vay erhan, koçum nereye böyle?" cümlesini duyana kadar. "taksim'e abi" cevabını verdikten sonra, "vaaay bizi hiç çağırma yok ha hehe, gel otur şuraya" diyerek, beni şoför koltuğunun yanındaki "motor kapağı" üstüne oturtarak, istemsiz muavinlik yapmak zorunda bırakması, sanki onu çağırmadığımız için benden içten içe aldığı intikamdı. zira oturduğum konumda, yüzüm tamamen yolculara dönük ve uzatılan paraları toplar durumum, onlara geri para üstü uzatışım, "10 lira üstü kiminse alsın" tarzı agresif çıkışlarım bile kendimi kurtarmama fayda etmedi. ayzek abinin sıtkı sıyrılmaz muhabbeti, enerjimde karartılar sağlıyor, kadıköye yaklaştıkça bu acının biteceğini yok olacağını umuyordum. rıhtımda minibüsten indikten sonra derin bir nefes aldım.<br /><br />saat 18:51 civarı karaköy iskelesinde x ve z yi bekliyordum. önce z geldi. pişkin pişkin gülümsemesi ve o iğrenç çantası ile her zamanki gibi "naber abi, sigaran var mı? girişini yaparak, gün içinde çıkabilecek denyolukların ilk habercisi oldu. her zamanki gibi z "olum nasıl içiyorsun lan bunu" diyerek, günlük "hiç bir şeyi beğenmeme kotasi" nı yavaş yavaş doldurmaya başlamıştı. x de on dakika sonra bize katıldığında, 19:00 vapuru tabi kaçmıştı.<br />"abi bi bira mira alalım yeşilden(yeşil büfe tekel), vapurda içeriz" önerisinin gelmesine şaşırmadık ve önerildiği gibi davrandık. iskele kapısında içilen sigaraların ardından vapurun "tabii ki" kıç tarafına geçip, "oo olum şurdaki pembeliyi gördün mü?, abi o ayakkabıyı giydikten sonra bin defa verse almam, abi kapri giyen karılarda hiç yokum, yok lan acaip seksi geliyor bana kanka, of şurdakine bakın lan manav tezgahı gibi sermiş armudu kavunu, noldu lan sen dün sinem e kaydın mı? yok olum ciddi düşünüyorum hahhaha vs. " geyiklerle vapur yolculuğunu tamamlamıştık.<br /><br />karaköy de vapurdan inişimiz her zamanki gibi, kalabalığın arasına dalıp, o kaosun içinde, önümüzdeki bayanlara abanıp "pardon abla arkadan itiyolar ehe ehe!" ritüeliyle gerçekleşti. sonrasında aramızda geçrkleşen "tünele binelim mi? binmeyelim mi?" isimli muhteşem tartışmamızın sonucunu yine "olum siktiret o parayla bi bira fazla içeriz" cümlesi kazandı ve, kamondo merdivenlerinden yukarıya doğru tırmanışa geçildi.<br /><br />tünel civarına gelindiğinde z "ben bi telefon açayım berfulara" diye durdu. x ile ben de o sırada murat sezen gitar evi nin önünde durup, "olum şu turistlere bak, almandırlar lan kesin!" tarzı başlayıp "bunları kaldırması gayet kolay kanka, iki rakı içiriyorsun, iki eller havaya yapıyorsun, sonra küüüt" ile biten rutin geyiği yapmaktaydık. z bize dönüp "valla berfu biraz mırınlı kırınlı konuştı erhan ve x geliyor diyince de, bişiy olmaz ya" dedikten sonra, minik bir kıllanma sessizliği oluştu. zira berfu daha önce x in gecelik harcamalarından biriydi. berfu nun kankalarından özlem de benim bir akşamlık sahil takıntımdı. şimdi yüksek ihtimalle, karşı tarafta kurulan, bizden kaynaklı bir "aman ya onlar gelmesinler şimdi, içip içip millete sararlar, tatslızlık çıkar" cümlesinin öznesiydik. "hadi apoya(abdullah sokak) gidip demlenelim. ordan berfuyu arar mekana gideriz." cümlesiyle, bu kıllandırıcı kaos bir anda bozulmuş, apoya gitmek üzere, sağlı sollu geçen dişilere bakıp haklarında yorum yapmak suretiyle istiklal caddesi boyunca yürümeye başlanmıştı.<br /><br />apo da güzel, hızlı ve makara dolu rutin alkol tüketimi esnasında z berfu yu iki defa daha aramış ve mutlak olan "henüz kesin bir şey yok" cevabıyla karşılaşmıştı. tabi ki z nin iki defa telefon açmasının esas sebebi, x ile benim, z yi devamlı "hadi olum arasana, neredelermiş" diye sıkıştırmamızdı. üçüncü ve dördüncü aramalardan sonra, tayfanın toplanıp "bir arkadaş"larının evine gittiği anlaşıldı. beşinci ve içeriği "biz de gelelim mi?" olan arama yapıldığında ise, aradığımız kişiye o an ulaşılamıyordu.<br /><br />eğer alkollü olmasaydım, kesinlikle sinirlenip "ulan sizin yapacağınız işi de, sizi de..." diye başlayıp, sona ermesi uzun sürecek bir sağanağa başlayabilirdim. ama bunu yaparsam kendimi de otomatikman denyo konumuna düşüreceğim için bunu yapmadım tabi. yine üç sap bir aradaydık. "e abi madem öyle, votka yapalım. sonra gider bi mekana, cillik bakarız" cümlesi geldi ve tabi ki, votka /portakal ın o insanı nefis eden, kobra eden lezzetine varıldı.<br /><br />son birer bira da cila çekildikten sonra "nereye gitsek lan?" tarzı soru işaretleriyle dolu olan kafamız "abi beni şu anda hayatta öyle bi rockbara falan sokamazsın" cümlemle bir nebze olsun azaldı. ama nereye girebilirdik? bilmiyorduk. birbirinden piç gülümsemeye sahip, amaçları alınlarında yazan üç sap ı damsız olarak içeriye alacak mekan sayısı epey azdı. derin düşüncelere dalmış, sağlı sollu kese kese yürürken, bir anda "beyler üst katta terasımız var, buyrun, mekana bir bakın!" önerisiyle, "e hadi girelim bakalım" diye daldık, şu anda ismini dahi hatırlamadığım diro bir mekana.<br /><br />mekana girdiğimizde, "hande yener - sen yoluna ben yoluma" çalıyordu. ama ilginç bir şekilde ki, içeride bayan popülasyonu epey yüksekti. terasta millet genelde ayakta muhabbet ediyordu. kenarda köşede minderlerin çoğu doluydu. birer biramızı alıp 3 sap olarak ayakta, etrafı kesmeye, hemen avlanmak için çeşitli stratejiler oluşturmaya başladık. z yine benden sigara istedi ve ben de olanca sinirimle "lan git kendine paket al ibne!" diye çıkışınca "iyi a.k" diyerek gözden uzaklaştı. x ile ben hala strateji çözmeye kasarken, z nin ortadan kayboluşunun üzerinden en az 20 dakika geçmiş olduğunu ancak farketmiştik. "nerede lan bu herif" diye üstünkörü bir etrafı kolaçan dan sonra z bizi buldu.<br /><br />z genelde yüzü gülen biriydi. neşeli bir mizaca sahipti çoğu zaman. ama bu sefer durum biraz farklıydı. yüzünde güller açıyor, "babam bana bisiklet aldı" diyen ilkokul öğrencisi gibi içi içine sığmıyordu. "abi şurdaki turist karılardan sigara istedim, muhabbete başladık, arkadaşlarımı da çapırayım dedim, olur dediler. hadi abi!" dedikten sonra, içimde açan çiçekleri size anlatmam mümkün değil. evet, 3 sap olarak ekildiğimiz bu gece, kader yüzümüze gülmüş ve üç tane turist hatun çıkartmıştı. alelacele, hatunların yanına gidip, minderlerine çöktük.<br /><br />tanıştık. ingilizce den başka yabancı bir dilimiz olmadığı için "alman" olduklarını belirten güzel hanımkızlarımızla ingilizce anlaşmak durumundaydık. kızlar gayet hoş, "bal nedir ki, şeker nedir ki" kıvamındalardı. ve benim ingilizcem malesef pek de iyi değildi. ama olsun, problem değildi benim için. ne de olsa antalya , bordum gibi yerlerde "hello du yu seks?, ay fak fantastik" diyerek turist emen hıyarlardan ne eksiğim var dı? kızlarla iyiden iyiye muhabbete kenetlenmiştik. sinemadan, müzikten, rakıdan, tarkandan, o dönemdeki abuk olaylardan, türk kızlarının ne kadar angut olduklarından, abarta abarta megalaştırdığımız müzisyenliğimizden (rak stardık tabi), okullarımızda yaptığımız derecelerden konuşuyorduk kızlarla. tabi x, ben ve z aramızda arasıra türkçe konuşup değerlendirme de yapıyorduk, kızların yanında, onların da aynı almanca yaptığı gibi.<br /><br />"abi kizil benim!" cümlesini kurduğumda, z "kanka hiç farketmez, ben sarıyı da alırım, kumralı da. ikisi de gayet olurlu" diye, içimi rahatlatmıştı. x "tamam abi ben kumrala nişan aldım. memearası yapıcam kanka hahhaha" diyerekten, o geceki hedeflerimizi belirlemiş, artık abanma sırası gelmişti.<br /><br />yalnız mekan iyice dolmaya daralmaya başlamıştı. kızlara, "isterseniz bu kalabalıktan çıkalım, daha ferah bir yerlere gidelim" önerisinde bulunduk. zira mekan cidden dolup taşmaya ve damsız alınan ayilar (biz artık değildik çünkü ya) yüzünden, askerlik şubesine dönmeye başlamıştı. kızlar da önerimize olumlu yanıt verince, merdivenlerden inmeye başladık. x ve ben "üçümüze üçümüz, bayram etsin çükümüz" cümlesini marş gibi söyleye söyleye inerken, merdivenden çıkan ve yanımızdaki enfes bayanları gören hanzoların suratları bir anda düşüyor. ama sonrasında "lan bu hıyarlar bile buldularsa içeride böyle nimetler, şans bana niye gülmesin" diye sonradan seviniyor da olabilirlerdi. bilemeyeceğim.<br /><br />üç sap değildik artık, "üçünüze üçümüz" modunda, o mekan senin bu mekan benim girip bişeyler içip, az biraz sürtmeli, az biraz ellemeli deydirmeli şekilde takılıyorduk. ama hala henüz, icraat yolunu açan yoktu. kızlar çok sıcakkkanlıydı gerçekten. iyi de içiyorlardı. biz de coştukça coşuyorduk. hepimizin de oturduğu bir anda x telefona sarıldıktan sonra bize dönüp "abi bizim erenköydeki ev boşmuş, abimler yazlığa gitmiş" haberini verince, o gecenin davullu zurnalı ve kızıl biteceğini anlamıştım. z nin kafasının yavaştan nallaşmaya başladığını "olum bunlarla grup bile yaparız lan hahahaha" cümlesiyle anlar gibi olmuştum. evet anlar gibi olmuştum çünkü benim kafam da gerçekten fezaya ermek üzereydi. x ise kumralı almış minikten aksiyona girmeye başlar gibiydi. avını bir panter gibi kıstırmış, burnu avın etine 1cm kalmış halde göz temasları ile ceylanı avlamak üzereydi. kızılla aramızdaki elektrik iyiden iyiye yıldırımlaştı ve bir anda üçümüz de kızlarla iyiden iyiye cilveleşirken bulduk kendimizi.<br /><br />x, z ve ben iyiden iyiye hallendiğimiz için, "artık çadırları toplayıp eve gidelim kanka, güreşe orda devam edelim" dedik. kızlar da "yeah!" çekince, "olum tamam, bu gece dolunay var" diye kızıl saçlı bembeyaz tenli hatunumun kalçalarını düşünmeye başlamıştım. o gece enfes olacaktı. ter içindeki vücutlarımız birbirine dolanacak, sabah güneşi, zevk çığlıklarımızla beraber yükselecekti. z nin ağzının suları akıyordu resmen. x ise, "abi ellerini ayaklarını bağlıycam, fantazi yapıcam böyle. bunlar yabancı olum, her türlü numara vardır bunlarda" demişti. "bondage" dememesinin sebebini de kulağıma eğilerek "abi şimdi bondıc dersem kız ürker ve kaçar" şeklinde açıklayarak, ne kadar denyo bir insan olduğunu belli etmişti.<br /><br />tam sarı dolmuşların oraya varmamıza 10 metre kala kızlar durdu. kızıl saçlımın gözünün içine baktım. o kadar mavi ve soğuktu ki. o yaz gecesinin bütün sıcaklığını alıp beni ferahlatıyordu. kumral olan, iri göğüslerini dusch das reklamından çıkmışçasına hoplatmayı durdurdu ve x e döndü. z nin kolundaki sarışın bir anda çıktı ve kumralın yanına geçti. kumral bize dönerek <b>türkçe</b>:<br /><br />"bize böyle güzel ve eğlenceli bir gece yaşattığınız için çok sağolun. rakılar için de ayrıca teşekkür ederiz. eve gitmemiz lazım, arkadaşlar bzi bekliyor. bay baaay! ahhahha"<br /><br />o son "ahhahha" üçünün ağzından çıkmıştı.<br /><br />............................................<br /><br />otobüs duraklarının arkasındaki basamaklarda oturup bira içiyorduk. sabahın ilk ışıklarıyla beraber, yediğimiz bu efsane golün tezahüratları yükseliyordu beynimin içinde. z paket almıştı. bir sigara istedim ondan. x in ağzını bıçak açmıyordu, telefonda birileriyle mesajlaşıyordu. günün son sözü ondan gelmişti.<br /><br />"abi 6 otobüsüne binelim, benim izmirli icq da bekliyor"..<br /><br /><br />budur.</span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="line-height: 18px;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="line-height: 18px;">..................................</span></div><div><span class="Apple-style-span" style="line-height: 18px;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="line-height: 18px;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="line-height: 18px;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="line-height: 18px;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="line-height: 18px;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="line-height: 18px;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="line-height: 18px;">sevgilerimle,</span></div><div><span class="Apple-style-span" style="line-height: 18px;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="line-height: 18px;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="line-height: 18px;">Erhan KABAKÇI, 1964 - Trinidad Tobago</span></div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-60867530038988747202011-06-04T19:25:00.000-07:002011-06-04T20:28:00.591-07:00DOMATES<a href="http://video.vidivodo.com/vidservers/server01/videos/2010/11/04/16/v201011041603450459916.flv.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 440px; height: 330px;" src="http://video.vidivodo.com/vidservers/server01/videos/2010/11/04/16/v201011041603450459916.flv.jpg" border="0" alt="" /></a><br /><div><br /></div><div><br /></div>sevgili okurlarıma "ya ayrı kaldık da zizi vizi" yapma faslını sıkıca geçmek istiyorum. çalışan eden, evine erik alan (sabahın 5 inde erik buldum aldım valla) bir insan oldum olalı, fazla vakitli bir insan değilim. zaten sabahın 5inde bulduğum erik de muazzam bir fiyatla sayılmış bana (ertesi gün semt pazarına gidince gördüm ne biçim kaçtığını), sağlık olsun.anlatmak istediğim mesele aslında genel olarak, yazdığım mevzulardan farklı. devamlı "doksan dakika sonunda gülen taraf" olmanın yollarını anlatan ben, bu sefer de "ben yaptım siz yapmayın" özlü bir şeyler paylaşmak istiyorum.<div><br /></div><div>çoğunuzun bildiği gibi kadıköy de woodstock isimli bir mekanda tonmaysterlik yapmaktayım (o ne la öyle? diye soranlara "sesçi işte ya, gruplara ayar mayar" diyorum. evet böyle de anlatmaktan bıkmışım). hoş şartlarda çalışmaktayım, keyfim yerinde.her ne kadar bir "bar" ortamında, özellikle "rock bar" tarzı bir ortamda tonmaysterlik yapmak benim için çok çok sürpriz olsa da, bir şekilde burada çalışmayı sevdim. daha fazla "aman patron okuyunca kıl olmasın" tribi yapar gibi durmayayım, geçelim.</div><div><br /></div><div>neyse efendim, "barbeque" isimli bir grup çıkar bizim dükkanda sık sık (dükkan dedim de tam esnaf olsun. kapı önüne çıkıp berberle muhabbet edeyim), vokalistleri de ara sıra megafon kullanır, böyle değişiklik olsun etsin diye. iyi de kullanır. ama burada amacım ne dükkanı, ne barbeque yü, ne de megafonu övmek. sağolsunlar, megafon da dükkanda durur hep. ne zaman canım sıkılsa megafonu elime alıp "domates" (züğürt ağa tonu) diye bağıra bağıra gezerim.</div><div><br /></div><div>son bir kaç haftadır dükkanın işleyişinde, programlarda çok garip ama bir o kadar da üstesinden rahatça gelebildiğim değişiklikler yaşamaktayım (bu cümleyi kağıda yazıp, uyanınca yine okuyacağım). zor gibi görünen işlerin çok çok daha kolay halledilebildiğini zaten bilen biri olarak hep "yaparız ya" diyen biri olduğum için sorun yok. eski okuyucularımın "e abi olay ne zaman kadınlara gelecek" dediğini duyar gibiyim, yakındır.</div><div><br /></div><div>tanıyanlar bilir, okuyanlar bilir, level 40 öküz gibi görünsem de bir takım numaralarım her daim mevcuttur. nereden geldiği ve nereye gittiği bilinmeyen ilişkiler yaşamakta git gide ustalaştığımı da bilir beni tanıyanlar. evet kadınlar güzeldir, hoştur. ama ilişki "gittiği yere kadar" değil, "dayanılabildiği yere kadar" dır. zaten belirli bir dayanıklılık gösteren arkadaşlarım, evlenerek kulübe girdiler (bu yaz yine her hafta düğün. neyse iyi içeriz beleş.). ayran gönüllü müyüm, hayvan gönüllü müyüm bilmiyorum ama bir şekilde gönüllüyüm. hiç bir şeyi "spor olsun, skor olsun" diye yaşamıyorum. insanlarla tanışırken ilk kurduğum tümce olan "duygulu bir insana benziyorsun" u en azından iş hayatımda kullanmıyorum. zira wayne shorter a "duygulu bir insana benziyorsun" desem, bana sadece "vat?" derdi. o yüzden pek girmiyorum bu olaylara. bilinçli gibiyim.</div><div><br /></div><div>esnaf günlüğüne döndü evet farkındayım. "ee abi hani cevher" diyorsunuz biliyorum. ancak bu sefer anlatacağım şey "bir başarı öyküsü" değil. başarısızlıklarımı da paylaşmalıyım. daha önce de belirtmiştim "ben ettim, siz etmeyin" diye. neyse.</div><div><br /></div><div>kadınlar veya erkekler diye ayırmadan okumanızı öneririm. hoş benim işim erkek işi (hoş, anlatacaklarımla bu söylediğim de gayet tezat). "x grubu gelecek" dendi, tamam dedim gelsinler. sorun değil benim için. en dırrik ekipmanla bile temiz ses çıkartırım. evet iddialıyımdır işimde. grubu bekliyordum, "lan bir an önce gelsinler de işimize bakalım. nerede lan bunlar?" diyip "lan bir an önce iş bitsin de içeyim" i yandan geçirirken. ve, geldiler.</div><div><br /></div><div>kurulum bitti gitti, soundcheck başladı. sorunlu olan kısımları hallettik. sonra durdum düşündüm, "ulan bas fazla mı açık, yoksa bende mi bi hıyarlık var?" diye. her şey dengeliydi. soundcheck i sonlandırmak için minik bir şarkı çaldılar. her şey dengeliydi, ben hariç. </div><div><br /></div><div>soundcheck bittiğinde, megafonu elime alıp "tamamdır" dedim, duyan olmadı. illa el hareketi yapmam gerekti, işe de yaradı. program başladı. çaldılar. gümbür gümbür çaldılar. ara sıra göz göze geliyorduk, elimi "refah partisi" otobüsü geçercesine kaldırıp, kafamı "iyi iyi güzel güzel" dermiş gibi oynatıyordum. evet güzeldi her şey.</div><div><br /></div><div>çaldılar bitirdiler.</div><div>tamam, güzel.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>ismini söyleyip onu tebrik edecektim elimde megafonla, hoş da olurdu. olsa ne olurdu gerçi onu da bilmiyorum. enstruman çalan kadınlara bu güne kadar hep "üff püff" demiş olan ben etkilenmiştim iyi ya da kötü bir şekilde. bilemedim. alkollüyüm.</div><div><br /></div><div>eşyalarını toplamaya başladı. etkileyiciliği zerre kaybolmamıştı. elimde megafonla ona bakıyordum. bir arkadaşım "olum noldu lan dondun?" dedi (nereye baktığımı farketmemiştir eminim). sonrasında hikayemizin esas kızı dönüp gülümsedi. o sırada kuul bir tonla (iyi yaparım bunu) "ah, teşekkür ederim, esas senin ellerine sağlık" demem gereken ben, elimde megafonla, ne edeceğimi bilemeyerek "DOMATES" diyebildim..</div><div><br /></div><div>domates.</div><div><br /></div><div>(tamam bu ayrı bir olay ama, keşke devamını getirip züğürt ağa gibi DE HAYDİ TOMATES demeseydim daha güzel olacaktı sanırım.)</div><div><br /></div><div>.................</div><div><br /></div><div>kısacası, "oha lan böyle bir insan çıksın karşıma, evlenirim kesin" dediğiniz insan karşınıza çıkıyor ve ona sadece "DOMATES" diyebiliyorsunuz. farketmemiş de olsa.</div><div><br /></div><div>iyi, farketmemiş. </div><div><br /></div><div>siz siz olun farkettirmeyin, şansınızı iyi kullanın.</div><div><br /></div><div>................</div><div><br /></div><div><br /></div><div>sevgilerimle,</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Erhan KABAKCI - 1972, Kuala Lumpur (yine)</div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-63000717530699508522011-05-03T16:47:00.000-07:002011-05-03T17:47:35.865-07:00Bahar gelemedi, genç avcılar rahatsız :(<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf-HsXD6qtmQ7jlJnETyXT-ZwBwZEV4P2d_QsdafqXO9vk4ONPZeOunEz1ET_1OXnzja1rnLBv7IaDCww7yOnU0EYgzwTpe-5MlxnQh8wZ_MpdPgwSSNT_FGUQjE0lrswqPwSZS3v6Tbc/s1600/depression-van-gogh.jpeg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 321px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf-HsXD6qtmQ7jlJnETyXT-ZwBwZEV4P2d_QsdafqXO9vk4ONPZeOunEz1ET_1OXnzja1rnLBv7IaDCww7yOnU0EYgzwTpe-5MlxnQh8wZ_MpdPgwSSNT_FGUQjE0lrswqPwSZS3v6Tbc/s1600/depression-van-gogh.jpeg" border="0" alt="" /></a><br /><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div>Merhaba değerli okurlarım. Hemen hemen her yazımda olduğu gibi, giriş işini becerebilen biri olmadığımı az çok biliyorsunuzdur zaten. Üzerimden kalkmayan bu kış bahar arasında kalma sevimsizliği yüzünden (şiir gibi cümle kurdum vay) sıkıntılı günler geçirmekteyim ben de, tıpkı bir çok avcı kardeşim gibi. Geçen sene bu zamanlarda yazdığım yazılara bakacak olursak, bu sene işlerin gerek hava muhalefeti, gerek bu muhalefetten kaynaklı olarak bir türlü gevşeyemeyen büzük yaylarından kaynaklı olduğunu belirtmemde bir sakınca yok. Başlıkta da belirttiğim üzere baharın bir türlü gelemeyişi, hepimizde garip etkiler bıraktı, yavaştan konuya girmek istiyorum.<div><br /></div><div><br /></div><div>"Ortamlar"</div><div><br /></div><div>Bildiğiniz gibi pek değerli okurlarım, genelde yılın bu zamanlarında denyo gibi coşan bünyeler, bu sene o coşkunluğu gösteremiyor. hani en azından ben bile (ki bilen bilir, özümde çok denyo bir insanım) bu sene öyle türlü gaza gelişler, "hadi beyler bu gece akalım, kesin x yer kıvıl kıvıldır, z yerde fena ekmek olur" tarzı cümlelerin kıvılcımlarının tutuşturduğu gazlara bağlı hareketlenmeler yaşayamadım. Neden? bahar gelemedi. devamlı insanın içini, kasap reyonunda beğenmediği ete bakan anne yüzü buruşturması gibi buruşturan bir hava, insanlara pek de ortamlara akış, avlanmaya müsait hale getirmiyor. evet avlanmaya müsait ortam yok. gerek avcı, gerek av adayları için uygun bir platform yok. Umutların tükendiği noktaya geliyor gibiyiz sanırım diyecekken, kısa çaplı bir piyasa araştırması yaptım sevgili gönül dostları. Tabii ki bunları da sizlerle ince ince paylaşacağım.</div><div><br /></div><div><br /></div><div> --- Kadıköy Barlar Sokağı ---</div><div><br /></div><div>Burayı bu hale getirenlere ne kadar teşekkür etsem az canlar. Yaz, bahar(ikisi de), kış demeden daima ekmek bulabileceğiniz bir yerdir burası. ayrıca buradan bulacağınız ekmekler, taksimin saman ekmeklerinden daha iyidir (her açıdan). Hani derecelendirme olarak "yoklukta gider" den tutun, "böyle manitam olsun, 100 milyon borcum olsun" a kadar uzanan geniş bir ekmek yelpazesi mevcut. Bir çok mekanda sigara yasağı olduğu için, insanlar genelde sokaklarda oluyorlar. Buddha ve Arkaoda önleri, pusuya yatmak için ideal yerler. Vagon denen mekan da eskiden gider katsayısı yüksek hanımlar bulundururdu içinde. ancak şimdi biraz "29 ekim cumhuriyet ilköğretim okulu kermesi" gibi bir ortam var içeride. yok kekmiş pastaymış, hiç çekilir değil. önermem. Karga dan avlanmaya kalkmanız da, ileride baş ağrısı çekmenize sebep olur. Zira karga dan tavlayacağınız hatun un, ileride beyninizi türlü entellikler, türlü kuntellikler ile ağaçkakan misali taktaktaklaması olasıdır. Ha ama bildiğiniz üzere, bu entel tipler, yüklü bir alkol tüketimi sonrası "tek gecelik" ilişkiler için epey kıvama gelir nitelikte olurlar. "çek-at" düşünüyorsanız, işe yarayabilir. ama yapışma ihtimalini de göze alın. sonra "söylemedi" demeyin.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>--- Caddebostan Sahil ---</div><div><br /></div><div>Bu havada oraya gidilir mi evladım? manyak mısınız nesiniz anlamadım ki.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div> --- Asmalı Mescit ---</div><div><br /></div><div>Baştan aşağı çökelek bir yer olan taksim in, (taksim ortalamasına göre) daha ortalamaya yakın bir mekanıdır asmalı mescit. genelde istanbul ortamlarında önce nevizade, sonra küçük beyoğlunda kaşarlanan hatun kısmı, biraz piştikten sonra buraya gelmeye başlar. Tabi ki havalardan dolayı, o denli ayı gibi coşmuyor olabilir ama, biraz daha eli ayağı düzgün birilerini buradan bulabilirsiniz. Tabi bunun için az biraz kitap ismi ezberlemeniz, az biraz entel kuntel, az bilindiği sanılan ama aslında herkesin bildiği, herkesin de sadece kendisinin bildiğini sandığı bir takım sanatçılar/gruplar araştırın (last.fm de iki tane miki fare saçlı kız profili inceleseniz yeterli). tabi olmazsa olmazlardan, nick cave, leonard cohen vs. de var. geçtiğimiz kar kış kıyamette, sadece "Leonard Cohen" muhabbeti yaparak buradan ekmek yediğimi sizlere hatırlatmak isterim. önceki yazılarımdan birinde buna değinmiş olmam lazım. değinmemişsem de, alın değindim işte. her neyse. buradakiler taze entellerdir. ama size bir uyarı, böyle bir mekana avlanmaya sakın ama sakın "trabzonspor" atkısıyla gitmeyin. SAKIN! (aslında amacım avlanmak değildi o gün. oldu bir kere ne yapayım, öleyim mi?)</div><div><br /></div><div><br /></div><div> --- Küçük Beyoğlu (oh beybi) ---</div><div><br /></div><div>Valla ne yalan söyleyeyim, burayı "arka sokak" formatından çıkıp "küÇÜK beyoğlu" formatına büründüğü zamandan beri HİÇ ama HİÇ sevmiyorum. tam anlamıyla "yoklukta gider" derecesinin (hem kafa, hem fizik) üstüne HİÇ ama HİÇ çıkamayacak, ancak avlaması en kolay ekmekleri de burada bulursunuz. Yılın her mevsimi dolu olduğu içindir ki, hava muhalefetlerinden etkilenmez. Buradaki kadınları etkilemek için de biraz hıyarlaşmanız gerekmekte ama. söylemedi demeyin. yani buradaki karı kısmı epey bir averaj altı zekaya sahip olduğu içindir ki "şu kafası yeaa, bu kafası yeaa, bu trip yeaaa, oo fenalar yeaa" tarzı konuşan DALLAMA herifleri daha etkileyici bulmaktadır. tamam sizin için çok zor olacak biliyorum. ama burada sadece "çek-at" takılabileceğiniz (yani öyle umuyorum) ekmekler bulabilirsiniz. Ne kadar dallama rolüne bürünürseniz bürünürseniz, başarı yüzdeniz yükselir. ama dikkat, bazıları peşinizi bırakmayabilir. ha gerçekten dallamaysanız, hiç bırakmaz, o ayrı mesele. Bir de mutlaka teras bölümlerinde takılmaya bakın. Zira oralar, bir takım salvolara girmek için daha uygun. (Evet izin günlerimde bu tarz araştırmalar yapmaktayım. her şey sizin için.)</div><div><br /></div><div><br /></div><div> --- Üniversite Şenlikleri (acı kaybımız...)</div><div><br /></div><div>Bu sene havalar vurdu, vurdu, vurdu ama en kötü darbeyi üniversitelerin bahar şenliklerine vurdu. Tam anlamıyla eksiksiz, muazzam av sahaları olarak gördüğüm şenliklerin bir çoğu bu sene için ya ertelendi, ya da sönük geçti. ha tabi bazı festivaller daha var önümüzde. ama işte geçen sene veya ondan önceki senelerde olduğu gibi cillik dolu olur mu bilemiyorum. bu hüznü hep beraber paylaşıyoruz. nerede geçen seneki i.ü bahar şenliği? vay ben ne edem, nerelere gidem tililililili (zılgıt). </div><div><br /></div><div>Evet işi zılgıta kadar getirerek biraz hüznümün solgun çamlarından kozalaklar düşürdüğümün farkındayım(ben bu işi biliyorum aga). Bu sene şenlikler tırt geçiyor. Geçen marmara üni rock klübünün bir takım olayları vardı, bir bakayım dedim de, kafamı kapıdan sokmaya cesaret edemedim açık söylemek gerekirse. Biliyorsunuz beni pek açmaz. Geçen sene bahar şenliklerinde de çok deli ekmek yoktu zaten. bu sene de oradan ekmek çıkmaz (reyoncu kızlar hariç).</div><div><br /></div><div><br /></div><div> --- Hıdrellez Şenlikleri ---</div><div><br /></div><div>Geçen sene Ahırkapı Hıdrellez Şenlikleri isimli organizasyona dahil olmak gibi bir soytarılık yapmıştım arkadaşlar, itiraf ediyorum. Muazzam sayıda fazla ekmek adayı olmasına rağmen, bir çoğu "yeaa çingene gibi yaşasak keşke yeaaa" zihniyetine sahip, ama senenin diğer günlerinde, filli boya reklami gibi dolanan kadınlar olduğu için, içimi yüksek seviyeli bir tiksinti kaplamadı değil. Bu sene ahırkapı şenlikleri iptal olmuş. duyunca derin bir oh çektim, çok sevindim. Ama malesef, kepazeliğin bu seneki adresi "Çayırbaşı" olmuş. evet çayırbaşı hıdrellez şenlikleri varmış. ahırkapı daki kadar kalabalık olur mu bilmiyorum ama, burada da bir ton içip, yılan yutmuş gibi oynayarak kendinden geçecek bir tün "av" olacağından adım gibi eminim. Yine de, ileride başınız ağrımasın. Hem hıdrellezde dilek ağacına asılan dilekler de gerçek merçek olmuyor. hala hem kafası çalışan, hem süper zeytinyağlı barbunya ve içli köfte yapabilen, hem gider katsayısı yüksek ve (en önemli kısmı) DIRDIR YAPMAYAN bir kadın çıkmadı karşıma. Yani hıdrellez böyle bir olay. Ama belirtmek istediğim gibi, havalar epey kötü. Çayırbaşında yağmura yakalanırsanız, "ŞOPARFEST 2011" pek de hoş geçmeyebilir. söylemedi demeyin.</div><div><br /></div><div>.....</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Son olarak rahmetli Aziz Nesin üstadımdan bir dörtlükle* kapatmak istiyorum:</div><div><br /></div><div><b><i>"her bahar bir hız gelir,</i></b></div><div><b><i>kadın gelir kız gelir.</i></b></div><div><b><i>sonra da kriz gelir.</i></b></div><div><b><i>aklar düşmüş başıma."</i></b></div><div><br /></div><div>*: Aziz Nesin'in kaleme aldığı "Karagöz'ün Kaptanlığı" isimli oyundan bir kısım.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>............................</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Sevgilerimle,</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Erhan KABAKÇI - 1977, Minsk</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-67063886364187028352011-04-04T20:03:00.000-07:002011-04-04T21:57:56.477-07:00Okur Mektupları<div><img src="http://www.google.com.tr/url?source=imgres&ct=img&q=http://img03.blogcu.com/images/n/o/s/nostaljiyagmuru/mu970358ha046_500_1253134506.jpg&sa=X&ei=25KaTe_zJsni4AbzkNjmBg&ved=0CAQQ8wc&usg=AFQjCNFg8Thk4i3tUhZA6rGOgIX2H0BGTg" /></div><div><br /></div><div><br /></div>Merhaba değerli okurlarım, takipçilerim, "ne yazmış lan yine bu herif" diye takip eden düşmanlarım ve eski sevgililerim. Blog olayını çok es geçiyorum diye düşünmüş olabilirsiniz, ne deseniz haklısınız (değilsiniz). Sahiden de vakit sıkıntısı çeken bir insanım, malum yok yani. İşten, ve iş dışında içmekten ve bir takım platformlarda bir takım yılansı gere farelikleri yaptığımdan ötürü pek fazla ilgilenemedim. Ancak ne zamandır paylaşmak istediğim bir şeyler vardı sizlerle, ki bu sefer es geçemezdim, malum kazan pek kaynadı. Okurlardan gelen birbirinden ibretlik, birbirinden hoş, birbirinden sevgidolu, birbirinden imla fakiri mesajları, diğer okurlarla da paylaşmak istiyorum. Böylece yer altında laboratuvarlarda yeşil sıvı dolu tüplerle deney yaparken, bir yandan dünyayı ele geçirip, bir yandan da bana bir takım acılar çektirmek üzere yemin etmiş insanları daha iyi inceleme imkanı bulacağız. lafı daha uzatmadan başlıyorum:<div><br /></div><div><span class="Apple-style-span">1- <span class="Apple-style-span" style="font-family: Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold; line-height: 20px; white-space: nowrap; "><span dir="ltr">Adsız</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold; line-height: 20px; white-space: nowrap; "> dedi ki...</span></span></div><dd style="padding-bottom: 0.75em; border-bottom-width: 1px; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span">kizlara hayvan gibi davranirsan tabi senden kacip baskalarina giderler sen tam bir ayisin cunku.</span></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; "><span class="Apple-style-span">05 Ocak 2011 13:15</span></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; color: rgb(119, 119, 119); font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; "><br /></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">yorum: </p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">sevgili "adsız",</p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">umarım geceleri kırmızı tayt ve pelerin giyip sokaklarda adalet dağıtan manitanla mutlusundur. en azından rahat uyuyabiliyorsundur.</p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">2- <span class="Apple-style-span" style="font-family: Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold; line-height: 20px; white-space: nowrap; "><span dir="ltr">Adsız</span> dedi ki...</span></p></dd><dd style="padding-bottom: 0.75em; border-bottom-width: 1px; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span">bence sen bir egoist ruh hastasının tekisin kendini ne sanıyosan</span></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; "><span class="Apple-style-span">05 Ocak 2011 13:24</span></p><div style="color: rgb(51, 51, 51); font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px; "><br /></div><div>yorum:</div><div><br /></div><div>ben "bir egoist ruh hastasının teki" miyim şimdi? muhafızlar! götürün, zindana atın şunu. </div><div><br /></div><div><br /></div><div><span class="Apple-style-span">3- <span class="Apple-style-span" style="font-family: Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold; line-height: 20px; white-space: nowrap; "><span dir="ltr">Adsız</span> dedi ki...</span></span></div></dd><dd style="padding-bottom: 0.75em; border-bottom-width: 1px; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span">aşağılık kompleksi... yazık sana. kim bilir kendini nasıl ezik hissediyosun da böyle gösterişli yazılara, meydan okumalara ihtiyaç duyuyosun. ama söyliyim, ben sana çok gülüyorum erhan.</span></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; "><span class="Apple-style-span">20 Şubat 2011 09:07</span></p><div style="color: rgb(51, 51, 51); font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px; "><br /></div><div>yorum:</div><div><br /></div><div>eski sevgililerimin hiç biriyle gurur duymadığımı söylemiş miydim?</div><div><br /></div><div><br /></div><div>4- <span class="Apple-style-span" style="font-family: Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold; line-height: 20px; white-space: nowrap; "><span dir="ltr">Adsız</span> dedi ki...</span></div></dd><dd style="padding-bottom: 0.75em; border-bottom-width: 1px; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span">seni dövecek arkadaşlar olarak çok duygulandık yarrağam.</span></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; "><span class="Apple-style-span">22 Şubat 2011 07:02</span></p><div style="color: rgb(51, 51, 51); font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px; "><br /></div><div>yorum: </div><div><br /></div><div>en büyük arzum sizlerle tanışmak. yüz yüze. isimlerle, cisimlerle.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>5- <span class="Apple-style-span" style="font-family: Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold; line-height: 20px; white-space: nowrap; "><span dir="ltr">Adsız</span> dedi ki...</span></div></dd><dd style="padding-bottom: 0.75em; border-bottom-width: 1px; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span">sanal alem delikanlısı. gördük gerçekten ne kadar korkusuz olduğunu.</span></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; "><span class="Apple-style-span">22 Şubat 2011 08:19</span></p><div style="color: rgb(51, 51, 51); font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px; "><br /></div><div style="color: rgb(51, 51, 51); font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px; "><br /></div><div>yorum:</div><div><br /></div><div>oh beybi. sen daha önceleri nerelerdeydin?</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div></div></dd><dt id="c9129758896116798644" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; font: normal normal bold 112%/1.4em Arial, Verdana, sans-serif; padding-top: 0px; padding-bottom: 0.25em; white-space: nowrap; cursor: pointer; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span"><span dir="ltr">Adsız</span> dedi ki...</span></dt><dd style="padding-bottom: 0.75em; border-bottom-width: 1px; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span">tasına tabağına attırır, götünü sikerim.</span></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; "><span class="Apple-style-span">22 Şubat 2011 07:04</span></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; color: rgb(119, 119, 119); font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; "><br /></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">yorum:</p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">gremlinlerin üzerine su dökünce çoğalıyorlardı. ancak sanırım o sıvıyı alnınızdan yeteri kadar döküyorsunuz çoğalabilmek için. annenize yakalanmayın asılırken. brazzers ın sahibi yatıp kalkıp size dua ediyordur.</p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "></p></dd><dt id="c1226954441260517200" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; font: normal normal bold 112%/1.4em Arial, Verdana, sans-serif; padding-top: 0px; padding-bottom: 0.25em; white-space: nowrap; cursor: pointer; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px; "><span class="Apple-style-span"><span dir="ltr">Adsız</span> dedi ki...</span></dt><dd style="padding-bottom: 0.75em; border-bottom-width: 1px; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span">ulan erhan, iyiden iyiye film eleştirisi sayfasına çevirdin koca bloğu. eskişehir'deki av hikâyelerini falan yaz sokturma filme.</span></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; "><span class="Apple-style-span">22 Aralık 2010 18:13</span></p><div style="color: rgb(51, 51, 51); font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px; "><br /></div><div style="color: rgb(51, 51, 51); font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px; "><br /></div><div>yorum:</div><div><br /></div><div>hapse girmeye niyetim yok rıfkıcığım.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div></div></dd><dt id="c8545373675007666019" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; font: normal normal bold 112%/1.4em Arial, Verdana, sans-serif; padding-top: 0px; padding-bottom: 0.25em; white-space: nowrap; cursor: pointer; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px; "><span class="Apple-style-span"><span dir="ltr">araparap</span> dedi ki...</span></dt><dd style="padding-bottom: 0.75em; border-bottom-width: 1px; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span">dünya sırf ADAMLAR dan oluşsa sinema minema siksen icad edilmezdi. dev bir tekel bayii olurdu. çok da güzel olrdu şimdi inkar etmeyelim</span></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; "><span class="Apple-style-span">24 Aralık 2010 10:42</span></p><div style="color: rgb(51, 51, 51); font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px; "><br /></div><div style="color: rgb(51, 51, 51); font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px; "><br /></div><div>yorum: </div><div><br /></div><div>Andaç Esgel elinden çıkmış bir işe benziyor. doğru bir şey, güzel bir şey. Ama Andaç ın elinden çıkmadıysa da mazur görüyorum. Majör adamların klonları devamlı olur. </div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div></div></dd><dt id="c5145289182662960060" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; font: normal normal bold 112%/1.4em Arial, Verdana, sans-serif; padding-top: 0px; padding-bottom: 0.25em; white-space: nowrap; cursor: pointer; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "> <span class="Apple-style-span"><span dir="ltr"><a href="http://www.blogger.com/profile/16024472566990369103" rel="nofollow" style="font-weight: bold; text-decoration: underline; ">Tufan AVSAR</a></span> dedi ki...</span></dt><dd style="padding-bottom: 0.75em; border-bottom-width: 1px; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span">Yine gerçekleri anlatmıştın Erhan'cım. Ellerine sağlık</span></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; "><span class="Apple-style-span">22 Aralık 2010 18:45</span></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; color: rgb(119, 119, 119); font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; "><br /></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">yorum:</p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">bu yaşlı kurtta hala bir kaç numara var.</p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "></p></dd><dt id="c8743570312198521197" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; font: normal normal bold 112%/1.4em Arial, Verdana, sans-serif; padding-top: 0px; padding-bottom: 0.25em; white-space: nowrap; cursor: pointer; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px; "><span class="Apple-style-span"><span dir="ltr">Adsız</span> dedi ki...</span></dt><dd style="padding-bottom: 0.75em; border-bottom-width: 1px; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; "><span class="Apple-style-span">aaa andaç</span></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; font-size: 12px; line-height: 16px; "><span class="Apple-style-span">16 Kasım 2010 07:58</span></p><span class="item-control"><a href="http://www.blogger.com/delete-comment.g?blogID=1030734372094528226&postID=8743570312198521197" title="Yorumu Sil" style="font-weight: bold; text-decoration: underline; border-top-style: none; border-right-style: none; border-bottom-style: none; border-left-style: none; border-width: initial; border-color: initial; "><img class="icon_delete" src="http://www.blogger.com/img/blank.gif" alt="Sil" style="background-image: url(http://www.blogger.com/img/cmt/comment_sprite.gif); background-attachment: initial; background-origin: initial; background-clip: initial; background-color: initial; width: 13px; height: 13px; border-top-style: none; border-right-style: none; border-bottom-style: none; border-left-style: none; border-width: initial; border-color: initial; background-position: -32px -101px; background-repeat: no-repeat no-repeat; " /></a></span><div class="r" style="clear: both; display: block; margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; height: 1px; line-height: 1px; font-size: 1px; "></div></dd><dt id="c3760675048603230727" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; font: normal normal bold 112%/1.4em Arial, Verdana, sans-serif; padding-top: 0px; padding-bottom: 0.25em; white-space: nowrap; cursor: pointer; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px; "><div class="profile-image-container" style="float: right; margin-top: 0.4em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.2em; margin-left: 0.8em; position: relative; z-index: 2; "><span dir="ltr"><a href="http://www.blogger.com/profile/09229790731585673198" rel="nofollow" style="font-weight: bold; text-decoration: underline; "><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgF-JgXIpJWjFPXPXfNgFxxmO8nsz7g3E9fwgdCBolNhikuOakP2rzwS3wP12rag5QMSiAt_QK3R2-w49ju-V9zczavSaKkTjTks2LJUhbowbNEbDz0QUj_ne7x3zB0smc_N2cxHaNj84Al/s220/27285725.jpg" width="49" height="60" class="profile" alt="" title="sodomy" style="padding-top: 0.2em; padding-right: 0.2em; padding-bottom: 0.2em; padding-left: 0.2em; border-top-width: 1px; border-right-width: 1px; border-bottom-width: 1px; border-left-width: 1px; border-top-style: solid; border-right-style: solid; border-bottom-style: solid; border-left-style: solid; border-top-color: rgb(187, 187, 187); border-right-color: rgb(187, 187, 187); border-bottom-color: rgb(187, 187, 187); border-left-color: rgb(187, 187, 187); " /></a></span></div><span class="Apple-style-span"><img src="http://www.blogger.com/img/blank.gif" class="comment-icon blogger-comment" alt="Blogger" style="width: 16px; height: 16px; margin-right: 4px; background-image: url(http://www.blogger.com/img/cmt/comment_sprite.gif); background-attachment: initial; background-origin: initial; background-clip: initial; background-color: initial; background-position: -45px -117px; background-repeat: no-repeat no-repeat; " /> <span dir="ltr"><a href="http://www.blogger.com/profile/09229790731585673198" rel="nofollow" style="font-weight: bold; text-decoration: underline; ">sodomy</a></span> dedi ki...</span></dt><dd style="padding-bottom: 0.75em; border-bottom-width: 1px; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span">merhaba adsız <3</span></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; color: rgb(119, 119, 119); font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; ">20 Kasım 2010 08:18</p><div style="color: rgb(51, 51, 51); font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px; "><br /></div><div style="color: rgb(51, 51, 51); font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px; "><br /></div><div>yorum: </div><div><br /></div><div>ulan buradan bile ekmek çıkartma derdindesin andaç. bravo.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div></div></dd><dt id="c5666922271608194662" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; font: normal normal bold 112%/1.4em Arial, Verdana, sans-serif; padding-top: 0px; padding-bottom: 0.25em; white-space: nowrap; cursor: pointer; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "> <span class="Apple-style-span"><span dir="ltr"><a href="http://www.blogger.com/profile/04151029907396129796" rel="nofollow" style="font-weight: bold; text-decoration: underline; ">Aylin</a></span> dedi ki...</span></dt><dd style="padding-bottom: 0.75em; border-bottom-width: 1px; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span">Bu Yazıdan Cıkarılacak Ana Fıkır Erhan Arkadaşımızın, Hem Cüzdan Katmanı, Hem De Zeka Yoksunu Oluşundan Dolayı Kadınların Yanında Kendini Mutamediyen Ezik Hissetmesidir. Yazinın "Erhanın Dramı" Mangtıgıyla Okuması Önerilmektedir.</span></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; color: rgb(119, 119, 119); font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; "><br /></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; color: rgb(119, 119, 119); font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; ">09 Ekim 2010 10:18</p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; color: rgb(119, 119, 119); font-size: 12px; line-height: 16px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; "><br /></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">yorum: </p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">sana nobel ödülü vermeyeni adamdan saymam.</p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p class="comment-timestamp" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "></p></dd><dt id="c907622576211878127" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; font: normal normal bold 112%/1.4em Arial, Verdana, sans-serif; padding-top: 0px; padding-bottom: 0.25em; white-space: nowrap; cursor: pointer; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "> <span class="Apple-style-span"><span dir="ltr">Adsız</span> dedi ki...</span></dt><dd style="padding-bottom: 0.75em; border-bottom-width: 1px; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span">hem fakir hem cahillik hem de kıroluğa ve andavallığa övgü kitabının yazarından a masterpiece amk</span></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; color: rgb(51, 51, 51); font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; color: rgb(51, 51, 51); font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">yorum:</p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">gerçek bir dahisin. kadir kıymet biliyorsun. gerede ilçesi, sungurlular köyü yardımlaşma dayanışma derneği olarak, başımızda seni görmek istiyoruz.</p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "></p></dd><dt id="c7115352023273309017" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; font: normal normal bold 112%/1.4em Arial, Verdana, sans-serif; padding-top: 0px; padding-bottom: 0.25em; white-space: nowrap; cursor: pointer; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span"><span dir="ltr">Adsız</span> dedi ki...</span></dt><dd style="padding-bottom: 0.75em; border-bottom-width: 1px; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span">ekşicilerle ilgili yazdığın yotumlar başta olmak üzere hepsine katılıyorum lan.skol gibisi var mı?</span></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; color: rgb(51, 51, 51); font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">yorum:</p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">skol candır. ben ne söylersem de doğrudur. o kadar.</p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "></p></dd><dt id="c4452407220329425637" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; font: normal normal bold 112%/1.4em Arial, Verdana, sans-serif; padding-top: 0px; padding-bottom: 0.25em; white-space: nowrap; cursor: pointer; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "> <span class="Apple-style-span"><span dir="ltr">Adsız</span> dedi ki...</span></dt><dd style="padding-bottom: 0.75em; border-bottom-width: 1px; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><span class="Apple-style-span">adeta büyüksün abi, harbi deymez diyorum ben de son zamanlarda..<br />ha sikilir.. sikilmez diye bişey yok da; amotivasyon sendromu basıyor bünyeyi paralar saçıldıkça</span></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; line-height: 18px; color: rgb(51, 51, 51); font-family: 'Trebuchet MS', Verdana, Arial, sans-serif; font-size: small; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">yorum:</p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">karıya kıza harcayacağım parayı rakıya, karpuza, kavuna harcarım. o biçim takılırım. ama yine de terbiyemi, efendiliğimi bozmam.</p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">-------------------------------------------------------------</p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">seçmece olan bir kaç mesajı sizlerle paylaşmak istedim sevgili okurlarım. yazı için de gayet güzel bir "görsel" seçtiğime inanıyorum (resim, foto vs. demeyeyim, görsel diyeyim, ekmek şansı kalın). en azından ne tarz insanlara dert olduğumu anlamışsınızdır. ha benim çok da şeyimde mi? değil. arada okuyup gülüyorum. isimsiz/cisimsiz/çapsız insanlar hep vardı, hep de olacaklar. ama varlıkları beni ne kadar ilgilendirir? çok ilgilendirirse camı kapatırım. bu kadar.</p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">hepinize iyi bir şeyler (ekmek, para, zaferle dönülmüş mevzu, karabükspor un şampiyon olması vs.) dilerim,</p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">sevgilerimle,</p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><br /></p><p style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; ">Erhan KABAKÇI - 1977, Eflak</p></dd><p></p><p></p><p></p><span class="Apple-style-span"><span class="item-control" style="line-height: 18px;"></span></span><p></p><span class="Apple-style-span"><span class="item-control" style="line-height: 18px;"></span></span><p></p><span class="Apple-style-span"><span class="item-control" style="line-height: 18px;"></span></span>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-87443105063134542562011-01-04T12:43:00.000-08:002011-01-05T05:36:28.694-08:00Eski sevgililerimin yeni sevgilileri için<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0nhdugjaCRa-C9wkhgdbvRGzBuKTjQczOCkz1FF_j8BwkwrCiMwVxUYJBFG_crhwF17lJr3W7Ejl5hnyLNCU9HCyWG7N2c-6jpy7_oxisQKcOWM_tAaWJPR1jh0mmiuXKpbb4EQfFO_8/s1600/ho%25C5%259Fgeldiniz.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0nhdugjaCRa-C9wkhgdbvRGzBuKTjQczOCkz1FF_j8BwkwrCiMwVxUYJBFG_crhwF17lJr3W7Ejl5hnyLNCU9HCyWG7N2c-6jpy7_oxisQKcOWM_tAaWJPR1jh0mmiuXKpbb4EQfFO_8/s320/ho%25C5%259Fgeldiniz.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5558436830700444002" /></a><br /><div><br /></div><div><br /></div>Hepinize el arabası dolusu merhabalar sevgili okurlarım, sevenlerim veya beni tenhada kıstırmak için gölgelerde sinmiş gizli takipçilerim. Biliyorsunuz ki bundan önceki yazımda, beni "dövmek isteyen" arkadaşlara bir kolaylık yapıp, evimin adresini vermiştim. Hala bir nane çıkmadı. Hoş tabi üzerinden de çok uzun zaman geçmiş sayılmaz, bekleyebilirim yani. Ancak belirtmem gereken bir şey var, her zaman evde de olmuyorum yani. Mesela cumartesileri evde olmam pek mümkün değil, belirteyim. Neyse.<div><br /></div><div>Beni dövmek isteyenlerle alakalı bir yazı yazmışken hazır, beni EN EN EN ÇOK dövmek isteyen kişilere de ayrı bir güzellik yapmasam olmazdı tabi ki. E yazının başlığından da tahmin edebildiğiniz gibi, bunlar tabi ki "eski sevgililerimin, yeni sevgilileri." (e tabi ki en çok bunlar dövmek isteyecek beni. adamlar neler çekiyorlardır kim bilir şimdi uuvv.)</div><div><br /></div><div>Merhaba sayın eski sevgililerimin yeni sevgilileri. sizlere kısaca "ibişler" desem hoş olur mu? bence olur. rahatsız olmazsınız umarım. (olmayın da zaten bence, o kadar derdin arasında.) uzun uzun cümle kurarak yorulmamdan iyidir. Uzun uzadıya paragraflarla olaya girmektense, madde madde anlatmak istiyorum anlatacaklarımı.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>1- Şu anda beraber olduğunuz sevgiliniz, bir zamanlar benim eski sevgilimdi. Ve erkekler dünyasında, (sizin de bildiğiniz gibi) adı konmamış bazı kurallar vardır. "bütün eski sevgililer orospudur" gibi. yani ben şu an sizin sevgilinizin arkasından, "orospu" diyorum, benden önceki sevgililerinin de dediği gibi. veya sizin de bir gün diyeceği gibi. bu gerçeği kabullenin artık. "kimse benim sevgilime orospu diyemez üleaan gaaarrra ıırrkk auuuu!!!" şeklinde cümleler kurup, ağzınızdan köpükler çıkartarak tepinmenize, dellenmenize hiç gerek yok. bu erkekler dünyasının kurallarından biridir. siz de gayet iyi biliyorsunuz. aslanlık yapmaya kalkmayın sevgili ibişler.</div><div><br /></div><div>2- Bir önceki madde temel erkekler dünyasını içerse de, şimdiki madde daha çok kadınlarla alakalı. Evet şu anda benim eski sevgililerimden biriyle beraberseniz, ilişkinizin başlarında, cinsel hayatınız malesef sandığınız kadar da renkli olmayacaktır. Kadınların "tatminsizlik" olayını biliyorsunuz değil mi? evet biliyorsunuz. yani siz Ferrari den inip Anadol a binseniz mutlu olur muydunuz? olmazdınız evet. Yani işte benden sonra da ne bileyim, sizlerle falan... uhm.. neyse, anlamışsınızdır umarım (hiç sanmıyorum ama).</div><div><br /></div><div>3- Eski sevgililerimin hemen hemen hiç biriyle gürültüsüz patırtısız ayrılmadığım ve benden sonra yüksek miktarda akıllarını oynatıp türlü saçmalıklara giriştikleri için (sizler gibi), "benim eski karı" ilişkiniz boyunca oldukça hasta, saçma sapan hareketler yapabilir. normal karşılayın. hemen dövmeye kalkmayın. dövecekseniz de kalıcı iz bırakmayın. sonra sağda solda gösterip "bak bana bunu yaptı" vs. vs. diye öter, sizi rezil eder. aman diyim, ekmek yolunuzu tıkar (gerçi bu saatten sonra tıkasa ne olur).</div><div><br /></div><div>4- Ben tabi ki hiç bir eski sevgilimi sinemadır, tiyatrodur, fuardır, sirktir, boks maçıdır (zaten evde yapardık), hayvanat bahçesidir (bunu da siz evde yapabilirsiniz), müzedir, sergidir vs. tarzı gereksiz para harcatacak saçma sapan yerlere götürmediğim için, büyük ihtimal bu olaylara olan açlıklarını sizinle (ya da kerizliğinizle) doyuracaklardır. Cüzdanınız sağ olsun (olmasın).</div><div><br /></div><div>5- Bir gün bu yazdıklarımı yeniden okuyup, bir zamanlar benim sevgilimin "arkadaşı" olduğunuzu ve sevgilinizin "arkadaşlarına" karşı ne kadar dikkatli olmanız gerektiğini hatırlayacaksınız. işte o gün, sevgilinizin "eski sevgiliniz" olduğu ve hakkında "orospu" dediğiniz gün olacak.</div><div><br /></div><div>6- Tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki (ki bütün eski sevgililerimden gördüm bunu), tahminimce siz de son derece kaypak, son derece yavşak ve KERHANE ÇAYCISI kılıklısınızdır. evet genelde bütün eski sevgililerim benden sonra böyle tiplere yöneliyor, nedenini anlayamadım bir türlü. Hoş ben de çok ciddiyet sahibi, memur kafalı biri değilimdir de, ADANALIYIM. belki ondan biraz sert kaçıyorum. tabi benden sonra hemen yumuşakça adamlara (yani sizlere) kaçıyor benim eski karılar. neyse, sağlık olsun (olmasın. size yani)</div><div><br /></div><div>7- Tabi ki bütün eski sevgililerimden az ya da çok, bir takım şeyler duyuyorsunuzdur hakkımda. Kalkıp "gebertirim lan ben onu, kim lan o!" tepkisi verip karıya rüzgar yapmak tabi ki en doğal hakkınız. ama beni bir tanısanız çok seversiniz (ama ben sizi tanısam da tanımasam da seveceğimi hiç sanmıyorum o ayrı tabi). yine de illa dövmek, gebertmek istiyorsanız, bir önceki yazımda adresimi verdim. gelin hünerlerinizi gösterin lütfen (çok fazla mı konuştum yine?).</div><div><br /></div><div>8- Sizi "neden böyle kilo aldım bilmiyorum" yalanıyla KANDIRABİLİRLER! kanmayın. genelde eski sevgililerim, benden sonra lüp lüp yiyip, acayip acayip kafa hapları içip kilolandıkları için aşure kazanına benzeyen bir kıça sahip oluyorlar, biliyorsunuz. onları zayıflatmaya çalışmayın bence. zaten onlar sizi yeteri kadar sinir stres ile kuruturken, bir de bunlarla uğraşmayın. (ya da uğraşın, beter olun ibneler!)</div><div><br /></div><div>9- son olarak, <b>hepinizin ta amına koyayım!</b></div><div><b><br /></b></div><div><b><br /></b></div><div><b><br /></b></div><div>sevgilerimle,</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Erhan Kabakçı - 1966, Podoso</div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com17tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-45137170791046411502011-01-02T17:45:00.000-08:002011-01-02T18:01:39.601-08:00beni dövecek arkadaşlar için<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTHzGoO-TAKsEDidAUn09-o5H0D4sYKCJvtoqsYCaVbeWNB7V8XLuvzGdSCthzcWG7Hccs8g6g2wOvcYiIrWOCjOIjzGcsW7XdRzo2tKFMUx-RTsEuAI5UfpHcm3IoAz0tqBk8YE9ox2Q/s1600/erhan%255Bimzali%255D.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTHzGoO-TAKsEDidAUn09-o5H0D4sYKCJvtoqsYCaVbeWNB7V8XLuvzGdSCthzcWG7Hccs8g6g2wOvcYiIrWOCjOIjzGcsW7XdRzo2tKFMUx-RTsEuAI5UfpHcm3IoAz0tqBk8YE9ox2Q/s320/erhan%255Bimzali%255D.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5557773872952493042" /></a><br /><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div>merhaba canlarım, cananlarım. en son yazdığım yazının üzerinden çok uzun bir zaman geçmedi, dayasak 10 gün olmuş evet. hazır yeni yıla da girmişiz, mis gibi olmuş (aslında bir şey olduğu yok da, denyoluk olsun diye dedim mis gibi diye). yılbaşında hepiniz gibi ben de über saçmalıklara imza attım ancak, bunları inceleyip "zaten" hepinizin yaptığı şeyleri "kanka pis içtik yaa" diye burada açmaya gerek yok. tamam hepimiz pankız, anladık.<div><br /></div><div>beni yıllardır tanıyan arkadaşlar bilir, devamlı arkasından "olum biz onu var yaaa... karşımıza çıkmasın.. oyacağızzzz!!!" vs. şeklinde konuşulan, yeri geldiğinde alakasız yerlerden alakasız tehdit mesajları alan birisiyim. ha tabi ben yıllardır bu tarz mesajlar alıp, yıllardır da hiç bir nane göremediğim için, gayet normal geliyor bana. "onu taksime almayacağız, onu kadıköye almayacağız, onu gümüşhaneye almayacağız vs." tarzı cümleler hala geliyor kulağıma. hani bıktım mı? evet bıktım. ya arkadaşım bakın, ben gayet düz, gayet NET bir insanım. yeri yurdu belli bir insanım. tamam siz darkwing duck gibi, gizemli gibi takılmayı seviyorsunuz anlıyorum da, ah be canım, gelin karşıma da yapın şu işi. ne yapacaksınız artık.</div><div><br /></div><div>yüzüme karşı edemeyecekleri kelamları sağda solda köpüklü ağızlarından saçan öfkeli çoğunluğun üyelerinin derdini pek de merak etmiyorum açıkçası. hani artık bıktım merak etmekten. artık hangisinin kuyruğuna bastım, hangisinin HOŞLANDIĞINI yedim bilmiyorum. hani madem iyiden iyiye dövmek istiyorsunuz beni, işinizi kolaylaştırayım. siz de rahatlayın, ben de rahatlayayım. ağzınız da yorulmasın artık. sağda solda yazdığınız abes şeylerin (yazılar diyemem), ettiğiniz içi boş kelamların da bir anlamı olsun. hani siz gayet götsünüz bence tamam da, yine de bakın size iyilik yapıyorum. şimdi toplanıp gelmeniz için ikamet ettiğim adresi sizlerle paylaşmak istiyorum. </div><div><br /></div><div>Mandıra Caddesi, Onay Sitesi , Blok 2 Daire 19, Fikirtepe, Kadıköy, İstanbul.</div><div><br /></div><div>yani artık onu oyacağız edeceğiz cart curt diyeceğinize, gelin kapımı çalın. aşağı inerim. orada döversiniz beni bir güzel. her gün "dünyayı ele geçirmeye çalışan çılgın bilim adamları" gibi burnunuzdan soluyarak beni düşünmenize de gerek kalmaz böylece. siz de rahatlarsınız, ben de.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>not: evet hoşlandığınız kızlara "yaptığımı düşündüğünüz" şeylerin hepsini yaptım.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>sevgilerimle,</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Erhan KABAKÇI, 1952 - Nepal</div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-86180490439600557602010-12-22T16:58:00.000-08:002010-12-22T17:47:20.271-08:00KIZ FİLMLERİ -1 "ONCE" (vermedi)<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.cluas.com/indie-music/Portals/0/Blog/Files/5/445/once.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 434px; height: 578px;" src="http://www.cluas.com/indie-music/Portals/0/Blog/Files/5/445/once.jpg" border="0" alt="" /></a><br /><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Merhaba sevgili okurlarım. pek uzun zamandır karalamıyordum buralara bir şeyler. hoş her yazımın ilk paragrafında da benzer girizgahlar yapıyorum, siz alışkınsınız (canlarım benim). ortalarda yoktum epeydir, zira ANADOLUMUZ u gezdim biraz. ilerde bu konudan detaylıca bahsedeceğim ama bugün nedense, mp3 arşivimi kurcalarken ONCE isimli muhteşem tırtık filmin müzikleriyle karşılaştım. şimdi tamam güzel müzikler ama, şu anlamda güzel: "TAM KIZA YOLLAMALIK". evet hakikaten kıza yollamalık müzikler, zira süper getirisi oluyor. denedim, turnaladım.</div><div><br /></div><div>Tabi her güzel şeyin de bir bedeli olması gibi saçma bir kanuna sahip bu doğa denen şey. Bu şarkıları bir şekilde dinlettiğiniz bir kız, bir gün "aa o filmi seyrettin mi? seyretmediysen beraber seyredelim!!" tarzı bir cümle kurabilir. Tabi siz de benim gibi inceden bir denyo yapıya sahipseniz "oh tamam önce film seyrederiz, sonra film çeviririz ohehe" düşüncesiyle hareket edip "ya aslında seyreder gibi olmuştum da tam hatırlamıyorum. seyredelim tabi beraber!" cümlesini kurup, "oh bu gece dolunay var" gazlarına gelebilirsiniz. biliyorum, bu çok yaşanan bir şey, birbirimizi kandırmayalım şimdi.</div><div><br /></div><div>Sevgili dostlar, bu ONCE denen filmden bahsetmek istiyorum sizlere. kızaca anlatayım, zaten tırt bir film olduğuna kanaat getireceksiniz.</div><div><br /></div><div>Şimdi işte adam var bir tane, böyle ipten kazıktan kopmuş. sokakta gitar çalıyor akşamları cırcır böceği gibi. gündüzleri de babasının NILFISK marka elektrikli süpürgeleri tamir ettiği dükkanında çıraklık falan yapıyor. Neyse bir gün sokakta yine tıngırdatırken bir kız geliyor işte, ismi Marketa mı ne. bizim buranın karadeniz şivesine benzer bir ingilizceyle (ki kendisi de gerçekten rizelilere benziyor) çocuğa gidip işte "ne güzel çalıyorsun da, işte elton john dan, yaşar dan bilir misin hiç?" kıvamında sorular soruyor. adam da "öyle tıngırdatıyor bir şeyler de tırt yani. ama işte sarışın gibi kızıl gibi olduğu için adam, kız bir nebze de olsa beğenmişlik kisvesine yatıyor. "ben de piyano çalıyorum, klavye çalıyorum vs." diyor cart curt. orada iki beraber çalıp hemen (sanki türk grubu anasını satayım) "biz grup kuralım" ayağı yapıyorlar birbirlerine. (zamanında metalciyken ben de bu ayağı çok kıza yapmıştım, elimden kaçan olmamıştı. hala işe yarar mı bilemiyorum ama.)</div><div><br /></div><div>Sonra neyse efendim, kızın süpürgesi bozuluyor falan. Eleman da bunu babasının dükkanına götürüyor. ama elemanda bir baba var, valla baba demeye bin şahit ister. öyle nemrut, öyle uğursuz baba olmaz olsun. böyle 3. sayfa haberlerinde karısını ve çocuklarını kürekle öldüren babalar gibi bir sıfatı vardı elemanın. (ya da belki öyle değildi, kafam güzeldi net hatırlamıyorum. ) Ardından elemanımız kızı odasına çıkartıyor, bak sana kasetlerimi, sidilerimi göstereyim, müzik dinleriz, iki feysbuka bakarız gazı verip. neyse işte çıkıyorlar odaya falan, bizim eleman inceden halleniyor kıza. kız başta anlamamış kisvesine bürününce eleman iyice halleniyor, "burada kal mal" ayağı çekiyor işte, kız da tribi koyup gidiyor. (eleman hiç işi bilmiyor aga)</div><div><br /></div><div>Neyse sonra bir takım sahneler vardı da, çok dikkat etmedim, bira mira almaya gitmiştim işte. Hah geldiğimde eleman kızın evine gitmişti falan böyle. Ne ara yeniden aklını aldı kızın bilmiyorum tabi. işte anasıyla manasıyla tanışlıyor kızın. anası da bir ayrı nemrut. kız da zaten ümraniye gibi bir yerde oturuyordu. ha sonra bir de kızın, memleketinde evli olduğunu öğreniyor bizim oğlan. ama "bana komaz tavrı" yapşıyor öyle iki üç de. koyuyor tabi haliyle.</div><div><br /></div><div>işte belli bir süre daha şarkıyla türlüyle geçiyor. sonra bunlar iyice gaza gelip "kayıt yapalım, albüm yapalım" gazına geliyorlar. geliyorlar gelmesine de, ne elde var ne avuçta var. ikisinin de ajlıktan nefesi kokuyor. kız "kıredi çekelim bak, yaparız albümü. balyanın kralını toplarız. paşalar gibi de öderiz geri" gazını veriyor bizim elemana. eleman başta "harbi ödeyebilir miyiz?" diye soruyor. kız da "öderiz" diyince inanıyor işte gidiyorlar bankaya falan. banka müdürü biraz kıl çıkıyor. "ulan millet ajlıktan kırılıyor, siz şarkı söyliycem türkü söyliycem diye kıredi istiyorsunuz. denyo musunuz siz?" diyor. kız da "hayır denyo değiliz" diyince, banka müdürü inanıyor ve üçbin doları (öyle bir şey sanırım) toka ediyor bunların eline.</div><div><br /></div><div>sonra işte sokağa çıkıp üç tane şopar çalgıcıya "bizle çalar mısınız? bakın albüm yapıcaz, voleyi vurucaz" diye gaz verip bir stüdyoya gidiyorlar. stüdyocu da biraz kıl tabi. zaten kıl olmayan stüdyocu var mı? (benim öyle stüdyom olsun ben de dünyanın en kıl adamı olurum arkadaşım. bu da işin bir parçası.) neyse işte para/zaman konusunda başta mırın kırın ediyorlar da, sonra yine KIZ bir şekilde ikna mikna ediyor. neyse bunlar okuyorlar şarkıları türküleri bir güzel. genelde yöresel havalardan çaldıkları için de eğleniyorlar epey. kayıt/mix/mastering işlerimi bitince (filmde tek ilgi alanıma giren detay) ses mühendisi arkadaş, "kaydı bir de araba teybinde dinlemek lazım" diyor. neyse geziyorlar arabayla, şarkıları dinleyip. herkes beğeniyor. parayı toka ediyorlar ses mühendisi arkadaşa. sonra siz sağ ben selamet ayrılıyorlar.</div><div><br /></div><div>bizim adam işte kızı eve bırakıcak, tam net hatırlamıyorum da, ikisi de birbirine hallenir gibi mi oluyordu bir şeyler oluyordu da, sonra kızın kocası geliyordu, eve koskoca piyano getirmiş metirmiş bişeyler oluyordu işte. neyse efendim sonra bizim eleman kıza veda edip arkasını dönüp gidiyordu. kız da camdan bakıp piyano çalarak KOCASI EVDE OLDUĞU HALDE şarkılar türküler söylüyordu bizim sarıoğlana. film de böyle tırt bir şekilde bitiyor zaten.</div><div><br /></div><div>yani kısacası, koca filmde marketa dan başka, en azından biraz gideri olan kadın görmeyi, kadın görmedim doğru dürüst. ha işte konusu da kısaca şuymuş, birbirlerini seviyorlar ama kız vermiyor falan filan. filmden anlayabildiğim bu kadar. acaba bu filmi yere göğe sığdıramayan kadınlar ne anlıyor bundan merak ediyorum. hani benim anlayabildiğim kadarını anlayabiliyorlarsa yine iyi. ama sonradan bir modlar, bir duygusallıklar. zaten filmi seyrederken bir ton içilmiş edilmiş, iyice mala bağlanılıyor. </div><div><br /></div><div>kısacası canolar, böyle romantikli filmleri zaten -çoğunuz- sadece KIZ İSTEDİ diye seyrediyorsunuz. dikkat edin. fırsat buldukça ben size tanıtmaya çalışacağım bu tarz filmleri. kaçmalısınız. Bir de Wicker Park vardı aslında. ama o fena değildi. oradaki kadınların gideri vardı, o seyredilebilinir. neyse.</div><div><br /></div><div>ONCE sadece ama sadece kızlarla seyredebileceğiniz bir film. tabi dayanabilirseniz. aman diyim. dikkat..</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>sevgilerimle,</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Erhan Kabakci - 1964, Panama</div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-34766663078137228722010-11-14T18:24:00.001-08:002010-11-14T19:33:37.726-08:00Emekçilik ve Ekmekçilik 2 (iki)<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://sphotos.ak.fbcdn.net/photos-ak-snc1/v1915/171/43/724557636/n724557636_1265684_1609.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 170px; height: 226px;" src="http://sphotos.ak.fbcdn.net/photos-ak-snc1/v1915/171/43/724557636/n724557636_1265684_1609.jpg" border="0" alt="" /></a><br /><div style="text-align: center;"><span class="Apple-style-span" ><u><br /></u></span></div><br /><div><br /></div><div><br /></div>Her biri birbirinden güzel (bayan) ve birbirinden şık (adam (yalan)) okurlarıma kucak dolusu sevgiler. farkındaysanız - ki farkındasınız - son dönemlerde epey epey çalışan, eve erik/kayısı/üzüm/conta alan biri oldum iyiden iyiye. zira "izin" günümün PAZAR olması da, beni iyiden iyiye memur kafasına itti. hoş ya bu "kafası" terimini kullanmayı da, kullananları da oldum olası sevmemişimdir, sevememişimdir. hatta gıcık olup, kafalarına köşeli cisimlerle vurmayı da epey istemişimdir. neyse ki zamanında gerçekleştirmişliğim var. içim rahat, sırtım pek.<div><br /></div><div>Çalışmak, ekmek(normal, somun ekmek) derdine türlü salvolara girişmek, aynı askerlik gibi, bir çok türk erkeğinin yapması gereken bir şey. tabi ki "müzik direktörü" olarak girdiğim mekanda bir yandan müziğe hakim olmaya çalışıp bir yandan "abi oradan bir votka satsuma yapsana" lafıyla karşılaşmak hoş olmayabiliyor. ha votka satsuma hakikaten ulvi bir şey. ama bir yandan "ulan şimdi biraz tempo yükseltsem mi, biraz ambiyansı kızartsam mı" diye düşünürken, diğer yandan "lan bunun tepesine fesleğen mi koyuyorduk nane mi?" diye düşünmek epey zor.</div><div><br /></div><div>tabi ki yine "emekçilik" köşemi doldurdum. anlatmak istediğim mevzu daha farklı. takribi bir hafta öncesinde, bir pazar gecesi, Leonad Cohen ile çok ilgili bir arkadaşıma "kanka leonard cohen den ekmek yedim" diye mesaj atmıştım (harbiden yedim, çok ilginç) . pek sevgili arkadaşım <b>ANDAÇ ESGEL</b> de, "kanka ben de taksimdeyim, buralardaysan gel. garson kız ee ööö.. " diye cevap verince, tabi ki ortalığı toparlayıp yanına aktım sevgili andaç ın.</div><div><br /></div><div>Blogumu takip eden arkadaşlara yabancı değildir sevgili andaç. neyse işte, oturduğu mekana gittim. fakat gittiğim yer, daha evvel (2 sene kadar önce) 30 kişi toplanıp bir herifi dövmek için gittiğimiz bir yer olunca tedirgin oldum. sonrasında o tarz mekanların çalışanlarının, oradan bir manita yapıp kayboldukları gerçeğini hatırlayınca rahatladım. sonuçta kimse bana "sen miydin lan iki sene evvel mekanda olay çıkartan!" diyemeyecekti, ki dese kaç yazardı o da ayrı bir mesele.</div><div><br /></div><div>Andaç ve arkadaşı ile karşılaşınca "hah bu gece yine erkek erkeğeyiz" dedim içten içe. dıştan söylesem de farketmezdi gerçi. zira ben oturur oturmaz, orada zaten devam eden, inanılmaz bir ADAM ADAMA MUHABBET in içinde buldum kendimi. "oğlum bak şu kız var ya, onu ben kütürdettim, oğlum şunun fena gideri var da kolaycı değil, aman be abi bak benim listede şu var tam senlik, ee kanka gelsenize lan şuraya gidelim, akıyor karılar vs." tarzı muhabbetler "normal" olarak dönmekteydi ki, andaç ın bahsettiği garson kızı görüp "anaaaa" diyerekten ağzımın açık kalması NET oldu.</div><div><br /></div><div>Her erkek gibi ben de "oğlum fena değil de, çok iş yok bunda, suratı bozuk, cildi bozuk vs." dıravdan gözden düşürmeler yapıp, rakipleri sabote etmek yolunda oynadım(hepimiz yapıyoruz, yalan atmayın) . garson kızın gider katsayısı çok da öyle dinamik alan üst sınırını geçecek durumda değildi. ancak vardı. gideri vardı. her ne kadar andaç "oğlum nez in sarışın hali" falan diye dırlasa da, "nezi mezi bilmem, tez kafeslemem lazım bunu" hisleriyle dolmadım değil. üç taze bekar (SAP) oturup, sürekli başka insanlara yaptığımız denyolukları anlatıp (yüksek sesle) AHAHHAHAAHA diye gülerken tabi ki bu pek zordu. </div><div><br /></div><div>Hesabı söylemiştik ve ben (galiba ilk defa) "verin ya ben öderim" davranışı gösterirken, andaç ın gözünin kaydığı, karşı masada iki saattir tek başına oturan depresyon hırkalı kıza kalkmıştı. aslında kalkıp gitmeyi hiç istemiyordum ki, "ANDAÇINKİ" yine geldi. tabi ki "hadi birer bira daha içelim" önerisi patladı. üç mühendisin oturduğu bir masada, daha olurlusu olamazdı zaten. </div><div><br /></div><div>"kanka nez in sarışını" denen arkadaş bizimle daha bir ilgilenir olmuştu. sanırım hakkında yaptığımız geyikleri duymamıştı, zira kuş hakkında o kadar kelam etsek, kendi kanatlarını kırar, "siktir lan, uçmam bir daha" derdi. e tabi alkolün verdiği o inceden yavşaklık ve masadan yükselen ADAM kokusu veya "oh bu masadan fena tip akar" düşüncesi de o bayanı masamıza çekmiş olabilir. ya da en kötüsü, "kalkıp gitseler de biz de evimize gitsek!"</div><div><br /></div><div>mekanda çalınan müzikler, eminim bizim mahalledeki "yılmazlar gıda" için bile fazla demode nitelikteydi. zira 2010 yılında hala Reamonn - Supergirl için "Aaaaah bu benim şarkım" diye zangırdayan hatunlar olduğu gerçeğiyle karşılaşınca "lan bari kedimi getirseydim de, geceyi üçlü kapatsaydım" demem olmadı değil.</div><div><br /></div><div>"Nez"in sarışını olduğu düşünülen (ben düşünmedim, nez i de beğenmem zira) hesabı getirince, "yok kanka bu sefer ben ödeyeceğim" hareketini yine yaptım ve başarılı oldum(başarı? göreceğiz). sadece hesabı getirdikleri kutuya, "yanlışlıklaymış gibi" parmağımı sıkıştırıp "AH" diyerekten ilgi katsayısını üstüme çekip, "iyisin değil mi?" yi durup, "iyiyim tatlım ya, pardon isim neydi? sabahtan beri(?) bizimle ilgileniyorsun soramadık kusura bakma ehe(sevimli surat ifadesi)" şeklinde ismini öğrenip(evet üç mühendisin gidebileceği nokta bu kadardır) SEVİNİP kalktık masadan. </div><div><br /></div><div>Hakkında o kadar "şunu yaparım, bunu yaparım ederim" diye atıp tuttuğumuz "sarışın nez" in yanına bir tip geldi kapanışa doğru. sanırım dönemliklerinden biriydi. bu sayede o bayan arkadaşın da üni 1. veya 2. sınıfta olduğunu anladık. sevgili andaç "ya bu tarz heriflerle olan karılar cidden gelmezin, hatta dünyaya gelmesin" tarzı bir laf etti etmesine de, ben de alkolün verdiği gazla "ben böyle adaletin anasını sikeyim" diye kafamdan ırmaklar akıtırken, daha kötü bir şey oldu. andaç ın gözüne kestirdiği ufaktan depresif gibi, ama bir yandan frikikleri havada uçuşturur gibi olan kızın da SAPI gelince, ortadan kesilmiş solucan gibi kıvrılmaya başlayınca "bu gece bize ekmek çıkmaz kanka" dedik. (benim kestirdiğim kız "eagle eye cherry - save tonight" çalarken ooooooo diye bağırdığı için kestirmeyi bırakmıştım zati) </div><div><br /></div><div>otobüste içmek için 1-2 bira alıp duraklara kadar yürüdük andaç ve adını hatırlayamadığım arkadaşıyla. tabi ki ben, yüksek alkolün etkisiyle "kanka ben arada sarışın neze bakmaya uğrarım mekana ya hahaha" diyip dururken, bir yandan "lan saat kaç oldu, kalkıp işe gidicem sabah" diyordum içten içe, şu an olduğu gibi.</div><div><br /></div><div>yani demem şu ki, normalde ben çok efendiyim kibarım da, andaç çok terbiyesiz. yoksa ben don juan gibi adamım. şiir falan biliyorum bir sürü.</div><div><br /></div><div>hem mekanda bağıra çağıra "selahattin özdemir - esrar perdesi" muhabbeti yaparken, kimi düşürebilirdik, onu da düşündüm otobüsle dönerken, otobüste telefonumdan esrar perdesi açıp bir yandan içip bir yandan dinlerken. kimse de karışamıyor bir noktadan sonra, manyak falan sanıyorlar. siz olsanız siz de yanaşamazsınız, "delirtecek beni esraaaaar, esraaaar, esraaar, esrar perdesi" tarzı nakarata sahip bir şarkıyı hem açıp hem eşlik eden ve içen sakalı bıyığı birbirine karışmış birine. benim de götüm yemez açıkçası.</div><div><br /></div><div>sonuç ne oldu?</div><div><br /></div><div>bazen, iş çıkışı o mekanın önünden geçiyorum. üzgünüm andaç, sarıyı o hıyardan sonra rastalı bir tip kapmış. duyduğum kadarıyla dövmeciymiş. e normal değil mi? ensesini dövdürür, ardını dövdürür. </div><div><br /></div><div>peki sevgili okuyucularım, sorum size,</div><div><br /></div><div>takla atmaya değer mi?</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>cevabım da size, "değmez."</div><div><br /></div><div><br /></div><div>neden bunu yazdım belirteyim, </div><div>çoğunuz (belki hepiniz) hangi yaş diliminde olursanız olun, dişi garsonlu mekanları tercih ediyorsunuz. dişiliğini kullanarak "ÇALIŞTIĞINI" söyleyen ama dişi olmasından başka hiç bir numarası olmayan insanları masanızda görmek için binlerce takla atıyorsunuz. sırf "dişi" olduğu için insanları işe alan "PEZEVENK" mantığına sahip işletmecilerle "PAVYON" kültüründen, ve sırf dişi olduğu için kendilerine gösterilen ilgiyi bir bok zanneden, "dişi" olduğu için işe alındığını es geçip "çalışıyorum" diyen, mantık olarak "MEKAN OROSPULUĞU" dışında bir iş yapmayan dişi garsonlardan bahsetmek istedim.</div><div><br /></div><div>neyse ki biz efendi adamlarız. efendiyiz evet.</div><div><br /></div><div>kalkıp "haha karılara akmaya kalkmışlar da yapamamışlar" diyen insanları, sahneye davet ediyorum.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>enseniz kadar kalın olabilirseniz buyrun.</div><div><br /></div><div>sadece dişiliğini kullanarak içki sattırmak ile orospuluk arasındaki farkı bana açıklayın.</div><div>orospuluk nedir hele, onu bir söyleyin önce.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>emekçilik midir? belki.</div><div>ekmekçilik midir? evet.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>hepinize iyi ekmekler dilerim. </div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>sevgilerimle,</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Erhan Kabakçı, 1964 - Podoso</div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-70456942610046897802010-11-10T18:06:00.000-08:002010-11-10T19:12:59.986-08:00Emekçilik ve Ekmekçilik<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.izmirlife.com/wp-content/uploads/2009/04/ekmek1xi3.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 500px; height: 375px;" src="http://www.izmirlife.com/wp-content/uploads/2009/04/ekmek1xi3.jpg" border="0" alt="" /></a><br /><div><br /></div><div><br /></div>Hepinize merhaba sevgili okurlarım. pek sık yazmıyorum biliyorsunuz. aslında çoğu zaman "ulan ne biçim olaydı, blog a atıversem bunları süper olur" dediğim mevzular yaşıyorum ama, dünyanın en üşengeç ve "ulan kim uğraşacak şimdi, siktir et" cümlesini kuran insanı olduğum için bunlar genelde dıravlara yelken açıyor. <div><br /></div><div>Bir çoğunuzun bildiği gibi, uzun bir aradan sonra yine eli ekmek tutan, eve dönerken bir kilo mandalina alan, "sikerim ya ben böyle işi ay sonunda veririm istifayı" cümlesini her ayın ortasında kuran, kısacası "çalışan" bir insanım. ortamlardan epey uzak kalmak, sosyal çehremin bir anda değişmesi, kendime ayıracak zamanın sadece üç saat olması gibi birbirinden büyük sorunlarla cebelleşmek bir yana, yoğun tempoya bir anda ayak uydurmaya çalışırken bir takım hastalıklar geçirmek de eklenti oldu. yeni mekan açmak sahiden fazla zor bir işmiş sevgili okurlar. </div><div><br /></div><div>Yeni iş yerim gayet kallavi bir yer. müzik direktörü olacağım diye sevinçle atladım teklife. sahiden bazı zamanlar gerizekalı gibi hareket ettiğimi farkedemiyorum malesef. ülkemizde "müzik direktörlüğü" denen şeyin, sadece "karışık yabancı" cd sini koyup, garson kısmının "kanka bizi koparsana" cümlesiyle günde 38 defa karşılaşmak olarak bilindiğini, bu şekilde yaşayarak tecrübe etmiş olmak gerçekten içler acısı. </div><div><br /></div><div>emin olun arkadaşlar, herkes müzik denen şeyi sizden daha iyi biliyor. sizin bir şey bilmenize gerek yok. zira ülkemizde herkes, her şeyi o kadar iyi biliyor ki, bence kimsenin çalışmaması gerekiyor. garson zekeriya eminim çok daha iyi bir müzik direktörü olabilirdi. her neyse. kesin düz bir insan çıkıp "abi her sektörde böyle ya bu, normal yani" diyebilir. işte o düz insanı seviyorum ben(merhaba zeynep).</div><div><br /></div><div>bu kadar isyankar gibi, emekçi gibi, bir mayısta biber gazı yemek için yalvarırmış gibi bir takım laflar ettikten sonra, son 1 haftamla alakalı bir kaç mevzu anlatmak istiyorum sevgili gönül dostlarım.</div><div><br /></div><div>- Ulaş ın doğum günü</div><div><br /></div><div>işe başladığımın 4. gününe denk geliyordu sanırım. hafta içi bir akşam, işten çıkar çıkmaz ulaşın yanına gidecektim. zira doğumgünü vardı hergelenin. ki oradaki tayfanın da %70 inin tanıdık olması sebebiyle, içim rahatladı biraz. günün yorgunluğunu atabilirdim, az biraz içip evime dönüp iş yerim için hazırlamam gereken bazı işleri hazırlayabilirdim. biraz hıyar olduğum için, evde de çalışmaya devam edecektim ya. hey yavrum. neyse iş çıkışı sevgili Ulaş Şahin i aradım ve nerede olduklarını sordum. emin olun aldığım cevap, üzerimden kırk katır geçmesinden bile daha kötüydü.</div><div><br /></div><div> - ulaş neredesin abi?</div><div> -- abi HAYDAR ROCK BAR dayız!.</div><div> - ... (niyuuuv niyuuuuuv niyuuuuuv)</div><div><br /></div><div>tabi ki doğum günü olan bir arkadaşımı kıracak değildim. ROCK BAR olsa bile, hatta ismi HAYDAR bile olsa, o mekana gidecektim. tabi ki üzerimde toplamayı tasarladığım enerjinin yarısından çoğunu haydar ı duyunca yokettim istemeden. zaten günün yorgunluğu ve sırtımdaki 12 kiloluk yük de beni iyice ezer hale gelmişti. nelerle karşılaşabileceğim konusunda bir takım tahminler yürütmeye başlarken, kendimi barın önünde buldum. </div><div><br /></div><div>HAYDAR ROCK BAR!</div><div><br /></div><div>içeri girer girmez, "noluyor lan, hafta içi bu ne kalabalık?" diye sordum epey kendime. sanırım hepsi ulaş ın doğumgünü için gelmiş olamazlardı. neyse ulaş ı gördüm ve o kalabalık arasından, diğer arkadaşların masasına doğru yürürken, gider katsayısı epey yüksek 4-5 bayan arkadaş dikkatimi çekti. belki gecenin ilerleyen saatlerinde bir takım iskeleler kurarım da ee öö şeklinde düşüncelere 2 saniyelik de olsa kapılıp, masaya geçtim. bizimkiler tabi erkenden başlamışlardı ve kafaları maaşallah zurna gibiydi. kendimi en kötü hissettiğim anlardan biriydi. düşünsenize, Haydar isimli bir rock bardasınız, etraf çok kalabalık, her tarafta 18-22 arası gençler var, dünyanın en sikik şarkıları eşliğinde kafayı yiyenler, delirenler, ağlayanlar ve elemanıyla kavga edip onu kovan bir bar sahibi var. inanılmaz bir kaos havası hakimdi içeriye. bizim çocukların burayı neden tercih ettiğini sonradan anladım ama. 50lik bira 2,5 tl, votka da 4 tl mi neydi. klastı yani fiyatlar.</div><div><br /></div><div>Fiyatların klaslığı malesef, ortamın basıklığı ve o kadar ara insanın doluşması faktörünü aşamadı. "çıkalım" denildi. tabi ki "nereye gidelim" sorusu kafalarda yüksek yer tutuyordu ve öneri üstüne öneri yağıyordu. ama bildiğiniz üzere bu tarz önerilerin sonunda hep en ARA olanı seçilir. bu ara seçimden sonra "ritim roof" isimli (daha adını duyunca, kesin süper süper ara bir yerdir demiştim zaten) o şey yere doğru yola çıktık.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>RİTİM ROOF</div><div><br /></div><div>Daha içeri girer girmez, "of, benim burada ne işim var lan?" sorusunu hemen yapıştırdım kendime. sevgili ulaş ın hatrı vardı gerçi ama, o da zırdöndü olmuştu epey. ben ise 70 cl lik sirkeyi fondip yapmışçasına ekşi bir suratla izliyordum ortalığı. inanılmaz saçma dans eden, tahminimce 18-23 arası gençler ve köy motiflerini hala üzerinden atamamış figürler görüyordum. insanlığımdan, sakalımdan, şapkamdan ve o sırada üzerimde, içimde, dışımda ne varsa her şeyimden utandım bir yirmi dakika kadar. ha ama sürekli "ya bak ben dansa gitmek istiyorum tamam mı!!!" diye kafanızı şişiren sevgilinizden kurtulmak istiyorsanız, buraya getirebilirsiniz. (bir çift dikkatimi çekmişti, kız yılan yutmuş gibi dans ediyor, eleman genelde oturuyordu. sonra yabancı (alaman, gavur) bir eleman geldi işte kıza iskele kurdu. sonra ufak bir mevzu olur gibi oldu, kız "ben dans etmek istiyorum" dedi, erkek de iyi ne bok yersen ye" diyerek gitti. üzülmedim çocuk için. hayatın ve kadınların aralığını anlaması gerekiyordu. tabi zor olabilir. ki zaten sürekli dans dans diye tutturan kadınla ne işi olabilir bir insanın, onu bilemem. sanki çamaşır asarken tango yapıyor anasını satayım) </div><div><br /></div><div>Ulaş arkadaşımın, beni kıvama getirme çabaları çerçevesinde votka enerji leri lüp lüp lüplettikten sonra, o yorgun, bezgin, gri kıvamım yavaş yavaş çözülmeye, içimdeki ORTAM KOBRASI dışarı çıkmaya başlamıştı. bundan tam olarak emin olmaya başladığım an ise, daha 30 dk öncesinde "gider katsayısı" gözetmeksizin, ortamdaki kadınlarla alakalı "üf bunların hepsi ara, şuna bak köylü, bin şeyim olsa birini vermem buna, o taytı babama giydirsem senden daha seksi olur vs. vs." düşüncelerle dönen kafam bir anda, gideri bence az ama mekan ortalamasına göre averaj üstü olan bir kaç tane seçebildi.</div><div><br /></div><div>Ancak bu "giderli" kız seçme işi sonrası, ben kendimi bir anda o çalınan süper ara müziklere ve YILAN DANSI na kaptırdığım için işler biraz değişti. hoş bir iki kanca geldi de, hava henüz o kadar soğuk değil bu kiloda kadınlar için. sonrasında bizim acar alaman(demin bahsetmiştim, gavur) bu sefer bizim tayfadaki kızlardan birine kanca yapmaya kalktı da(böyle özgüveni olan adamlar yüzünden ankARA nın suları kesik kaldı kaç ay), minik bir şamarla ortama dirlik ve düzen getirildi. ortamda gideri averaj üstü olan bir kaç kadın vardı evet, ama oradaki alaman kalabalığa kaynaşıp o gece hardallı yemek istediklerini açık belli eder haldelerdi. özellikle "tudey ay vaz yu no" kıvamında davranışları bana 1,5/2 sene hazırlık okuyup, sonra hocasıyla "akademik kariyer" yapan birilerini anımsattı. iyice tiksindim.</div><div><br /></div><div>neyse, artık çıkış vakti gelmişti. sabaha doğruydu saatler ve hala eve gidince yapacağım işler vardı. hadi birer bira içelim gazıyla yola çıkacakken, alman kalabalık indi ve bana "bu saatte nereden bira bulabiliriz" diye sordu. onları TARLABAŞI tarafına yönlendirdim. umarım heyecanlı bir gece onları bekliyordur. arkalarından gizlice takip eden köylü kızlar da bu sırada "ya takip edelim çok tatlılar" diyorlardı ama, yanlarından geçerken, onları tarlabaşına gönderdiğimi, isterlerse oradaki eğlenceye katılmalarını ve ikisinin de çok ara olduğunu söyleyip arkadaşların yanına döndüm.</div><div><br /></div><div>tabi ki 6 otobüsüne yetişeyim derdiyle bira mira alıp içme olaylarımız yalan oldu. canhıraş otobüse binip gülşen i aradım. "ne bok yiycem ya ben şimdi" diye hayıflanırken, beni biraz rahatlattı sağolsun. eve varıp hızlıca işlerin bir kısmını hallettim. uyanınca da geri kalanını bitirip, iş yerime doğru yol aldım.</div><div><br /></div><div>bu bir hafta içinde yaşadığım tek mesele bu değil, diğerini de yarın falan yazarım artık cinolar. ama her yazımda olduğu gibi, bunu da bir takım tavsiyelerle bitireceğim:</div><div><br /></div><div>- eğer gençten hatun kaldırıp, günlük ekmek yemek istiyorsanız HAYDAR ROCK BAR iyi bir seçim olabilir. böylece hem tahammül gücünüzü ölçersiniz. hem de oradan kaldırdığınız hatunun da diğer hatunlardan pek bir farkı olmadığını görünce, rakı içince dertlenmezsiniz. Yahya Kemal Beyatlı nın da dediği gibi: "karı her yerde karı. içse de karı, içmese de karı. her birinin derdi ayrı. allah belalarını versin "</div><div><br /></div><div>- ritim roof a gitmeyin. karı yok. gideri olan karı sayısı mega az. zaten müzikler de süper tırtk.</div><div>üni 2. sınıf üstü bir insana hitap edebileceğini sanmıyorum. sürekli dans etmek isteyen ruh hastası bir sevgiliniz varsa eğer, onu oraya bırakın ve arkanızı dönüp çıkın. keşke daha evvelden keşfetseymişim bu yeri diye hayıflanmadım değil tabi de, orası ayrı mesele. onu "yılan yutmuş gibi dansetmeye meraklı kadınlar" başlıklı yazımda inceleyeceğim.</div><div><br /></div><div>- ilyas salman ın da dediği gibi "bugünün işini yarına bırakmayın" yoğun alkollü ve 4 saatlik uykuyla geçen bir gece sonrası çalışmak zor oluyor.</div><div><br /></div><div>- işe mişe girmeyin, pank olun, pank yaşayın.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>.......................</div><div><br /></div><div><br /></div><div>sevgilerimle,</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Erhan Kabakçı, 1988 - Sudan</div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-51224296602218609172010-10-08T17:15:00.000-07:002010-10-08T18:15:08.449-07:00"Altın Semer"in Gereksizlği.<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.gaxxi.com/fotoritim/fotoritim/gorsel/dosya/1178000247img_1295.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 570px; height: 380px;" src="http://www.gaxxi.com/fotoritim/fotoritim/gorsel/dosya/1178000247img_1295.jpg" border="0" alt="" /></a><br />Hepinize bagaj dolusu merhaba sevgili okurlar. Yazmayı aksattığımı düşünüyor olabilirsiniz. Ancak bu işin belirli bir ölçüsünü tutturamadığımdan olsa gerek, ancak kafama estikçe yazmaktayım, yaşadığım gibi; kafama estikçe.<div><br /></div><div>Uzak kaldık, özlemiş olabilirsiniz şaşırmam. Ama ben tabi ki bu uzak kaldığımız süreyi, yine bir takım saçma sapan(belki bazıları daha az saçmaydı), bir takım süper gereksiz, bir takım da "belki gerekebilir" şeklinde derecelendirebildiğim gözlemler yapmakla geçirdim. E az çok tanıdığınız üzere beni, gözlemlerim genelde kadın kısmı ve malesef (istemeyerek) çevrelerindeki dallama kümelerini kapsadı. Anlatabileceğim çok fazla şey olmasına rağmen, son dönemde dikkatimi en çok çeken şey, "altın semer" de vurulsa, hiç bir şekilde doğaları değişmeyecek olan hanım kızlarımız..</div><div><br /></div><div>Üzerinde çok fazla düşünmeye gerek olmayan bir gerçek var ki, kadın kısmının "sonradan görme"liğe doğaları gereği inanılmaz düşkünlüğü. Kimilerimiz bunu "kadınlarda güce tapma", "kadınlarda aidiyet isteği", "kadınların zencileri cazip bulması" vs. şeklinde çevirebilir. "Sonradan görmelik" olarak nitelendirdiğim şey, sandığınız gibi <b>SADECE</b> "köyden gelip şehirde delirmek" <b>DEĞİLDİR</b>. eve bunu kapsar, ama tamamen bu değildir. Kadınların doğasında olan ve hepinizin bildiği şey, "sadakat" denen şeyin sadece, "daha büyüğü" görene kadar olduğudur. Birçoğunuz için bunu kabul etmek zordur evet, ama bu gerçektir. Kadınlarda sadakat, "sonradan bir şey görünce" bozulur. "Sonradan görme" derken demeye çalıştığım şey de budur. Yanlış anlaşılmasın.</div><div><br /></div><div>Bir çoğunuz vardır, çeşitli ilişkilerde semeri elinden kaçıran. Normaldir, zira kadınları kontrol etmek, belli bir noktadan sonra vahşi bozkır atlarını kontrol etmekten daha zordur. Dizginlere iki elinizle asılmadığınız sürece düşmeniz an meselesidir. Ayrıca düşerseniz, bir yerleriniz de kırılabilir. Şunu unutmayın ki, kadınlarla atların farklarından biri, üstünden düştüğünüz ata, bir yeriniz kırılsa bile yeniden binme olasılığınız vardır. <b>ama kırıldıysanız bir daha o kadına binemezsiniz</b>.</div><div><br /></div><div>Evcilleştirmeye çalıştığınız kadınlar olmuştur elbet. Tabi ki burada, evcilleştiğine inanmak gibi astronomik bir hata yapmış olma ihtimaliniz de oldukça yüksek (evet hepimiz yapabiliyoruz bu hatayı). Ehlileştirdiğinizi, uysallaştırdığınızı sandığınız kadın, arpası yüksek gelince şahlanabilir ve siz bunu "arpa suyu tüketimi"ne bağlayabilirsiniz. ama günden güne bu şahlanmaların miktarı ve dozajı arttığında, "neler oluyor?" diye düşündüğünüz an iş işten geçmiştir. Kadınınız, yavaş yavaş çiftliğinizin dışına kaçmak ve "adana yarışları"nda derece yapmak istiyor olabilir. bunun farkına vardığınız zaman, "çok geç" olmuştur. zaten kadınlarla alakalı bir çok şeyi anladığımızda vakit hep "çok geç" olmuyor muydu? oluyordu evet.</div><div><br /></div><div>1300 lü yıllardaki Türkmenler gibi ata binmek, at sırtında savaşmak günümüzde ne kadar imkansızsa, malesef kadınların da bu devamsızlık durumlarını aşmaları imkansız. onları oldukları gibi kabul etmek gerekmekte. demin atlar ile kadınlardaki farklardan birini sunmuştum. bir fark daha sunabilirim şimdi. <b>atlar bineklerine sadıktır, kadınlar kendilerine bile sadık değildir</b>. Bu onların hatası değildir, doğaları budur. Nasıl biz erkekler, gözlerimiz fıldır fıldır "uff vaş ne seksüel obje" diye ağzımız açık geziyorsak, kadınların da böyle olayları var yani. çok düşünmeye gerek yok. Ne kadar mahmuzlayabiliyorsanız, gittiği yere kadar.</div><div><br /></div><div>Daha önce de bir şekilde belirttiğim gibi, kadın kısmı daima yeni binici arar, atların aksine. Atlar, sahiplerine sadıklardır. Bütün bir gün koşum sonunda elden yedirilen bir adet <b>küp şeker</b> ata yetebilir. Ama kadınlar asla şekerle yetinmezler. bu da önemli bir farktır. Bir atın alnını sevdiğinizde, başını ufaktan oynatarak, ya da kafasını kendisi uzatıp elinize sürterek size karşılık verebilir ve bunu devamlı yapabilir. Bir kadın, sadece sizden alabileceği şeyler varken bunu yapabilir. Şeker de yetmez bir gün, bal da, kaymak da, kfc bucket da. (atlar asla kfc bucket yemez. ne güzel değil mi? hepsi sizin:))</div><div><br /></div><div>"Altın semer" diye girdik konuya arkadaşlar evet. hala merak ediyorsunuzdur sanırım, ne zaman gelecek bu olay diye. kısa geçeceğim ve bitireceğim,</div><div><br /></div><div>At, eşek, kadın. bunlara altın semer de taksanız, at attır, eşek eşektir, kadın da kadındır. At her türlü semeri takar, ona komaz. Eşek de rahatsız olmaz. eşekliğinden işte, bilmez semerin değerini. </div><div><br /></div><div>Ama kadına altın semer takarsanız,</div><div><br /></div><div>kadın kadındır evet. altın semer onu değiştirmez. ama o semeri değiştirmek ister. elmaslısını ister, şöylesini ister, böylesini ister. ister de ister. </div><div><br /></div><div>ve hiç bir semer kalıcı değildir.</div><div><br /></div><div>demin de söyledim, </div><div><br /></div><div>kadına altın semer de vursan, kadın kadındır. </div><div>ve altın semer bile bir zaman sonra, daha başka bir semerle yer değiştirir. binenden, binene.</div><div><br /></div><div>..................................................</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>o yüzden sözüm şudur ki arkadaşlar, bu kadın kısmının hiçbirine altın semer takmayın. gidin o parayla rakı için, atari salonuna gidin, dürüm yiyin. ya da kenara atın, her ay üç beş üstüne biraz ekleyip Mozilla nın yeni çıkartacağı telefonu alın. Tavsiye ederim.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>kırbaçlarımla,</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Erhan Kabakçı, 1886 - Kansas</div><div><br /></div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-39958141688018464572010-09-18T14:28:00.000-07:002010-09-18T19:55:06.531-07:00Entellikler Dünyasından Geliyorum.<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhioBZivMfZTIB-yxPS-SwiYsryRisr30FOdYDb6XX4-VUd_L4326N5APwewHw29xluUzjVApkmvJ-rE5nq7ZDykVqYZC4132XIlXSLSUdEUhoB9bdeFaL3F0sECAXGRsrOperI0THibdw/s1600/machete2.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 223px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhioBZivMfZTIB-yxPS-SwiYsryRisr30FOdYDb6XX4-VUd_L4326N5APwewHw29xluUzjVApkmvJ-rE5nq7ZDykVqYZC4132XIlXSLSUdEUhoB9bdeFaL3F0sECAXGRsrOperI0THibdw/s320/machete2.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5518388016719506386" /></a><br /><div style="text-align: center;"><span class="Apple-style-span"><u><br /></u></span></div><br />Hepinize bol selamlar sevgili okurlarım. Tornadolarla, boralarla, fırtınalarla dolu bir haftayı geride bıraktım. Zaten bu güzel cumartesi gününde "ne işi var bu herifin evde?" diye düşünen arkadaşlar olacaktır, sebebini belirttim. Evet bir ton panklığa, itliğe bulaştığım bu güzel hafta içinde, kendimden hiç beklenmeyecek entellikler de yapmadım değil. Yıllardır entellikler, duyarlılıklar dünyasından ileri derecede uzak duran ben, bu hafta içinde 2 (iki) entel gün geçirdim. İki size küçük bir sayı gibi gelebilir. Ancak emin olun ki, benim gibi "kahve tepsisi" düzlüğünde bir adam için oldukça büyük. çok büyük, en büyük.<div><br /></div><div>İtlikle, panklıkla uğraştığım günler hakkında çok fazla bir şey söylemek istemiyorum açıkçası. Zaten beni bilen arkadaşlar, "genel" konseptimin dışına çıkmadığımı, gayet "kendim gibi" hareket ettiğimi biliyorlardır. O yüzden bu konuyu geçiyorum ve sadede geliyorum:</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><b>1- Entellikte birinci gün: Machete</b></div><div><br /></div><div>Şimdi arkadaşlar biliyorsunuz ki, tam beş senedir sinemaya gitmeyen, sinemaya verilen parayı kerizlik olarak gören, "abi ne gidicem, o paraya 4 skol alırım mis gibi içerim. hem torrente düşer, indiririm izlerim işte ne yani. hayret bir şey ya!" düşüncesinde olan biriyim. Yani normalde kalkıp sinemaya gidip, o karanlıkta, duvarlar üstüme gele gele film seyretmeyi sevmiyorum. Ha yanımda hoş bir bayan olsa, bilet parasını da o öderse, içeride de türlü aksiyonlar yaşama garantisi verirse neden olmasın diycem de, sinemaya vereceği parayla otursak bir yerde içsek daha iyi olur kanımca. Her neyse.</div><div><br /></div><div>Sinemaya gitmek başlı başına bir entellik bence. Filme girmeden önce yanındaki arkadaşlarına "oo abi Tarantino hastasıyım ben, süper adam, Kill Bill de ne kan vardı vs. vs." diye öten (çoğunluğu ekşi sözlük yazarı, eminim) dallamaları görmek beni çok uyuz eden bir olay öncelikle. Kulaktan dolma hareket eden yurdum dallamalarını genelde bu filmlerin oynadığı sinema salonlarında, filmlerden önce bu geyikleri yaparken bol bol görürsünüz. Aynı şekilde filmden çıkınca da "abi mega filmdi, harika filmdi. şu karı çok güzel oynadı (memeleri görünen bayan oyuncuyu kast ediyor tabi ki.) işte kana şiddete doyduk ehe ehe" şekli cümleler kurar bu dallamalar. oldum olası uyuz olmuşumdur. Özellikle bunların arasında ekşi sözlük yazarları varsa, sözlüğe girer girmez film hakkında "bence abartılmış vahşet vardı. ama işte x oyuncuyu yıllar sonra yeniden görmek güzeldi. fakat ben çok beğenmedim. kanın ve şiddetin abartılması artık pek de matah bir şey değil" vs. şeklinde entryler girerek, klasik "sözlükçü duyarlılığı"nı gösterirler. Kılım arkadaşım, KIL.</div><div><br /></div><div>Ben de çarşamba günü, iki sevgili dostum ile hadi bir sinema yapayım, değişiklik oljur. Hem daha önce gitmediğim bir alışveriş merkezinde DOLAŞMA fırsatım da olacaktı (Bundan sonra boş günlerimde alışveriş merkezlerinde dolaşacağım, nefis bir aktivite.). Hangi filme gidelim edelim derken, sağda solda hakkında mega yorumlar okuduğum, hastası olduğum kara kuzu Michelle Rodriguez, büyük ustam Steven Seagal ve aslında Mardinli olduğunu düşündüğüm Danny Trejo gibi mega oyunculara sahip, Lindsay Lohan ın memelerinin görüktüğünü duyduğum, bol dövüşlü, vurdulu kırdılı bir film olan <b>Machete</b> ye gitmeye karar verdik.</div><div><br /></div><div>Tabi ki bir B Film. Bakın B Film diyorum. Bu da benim az da olsa entellik kaptığımı gösteriyor. Her neyse, film megaydı. bol kanlı, dövüşlü, motorsikletle uçarken minigun ateşlemeli falan, dehşet bir filmdi. Çok da kadın kısmına yönelik bir film değildi yani. Romantikli çok bir olay yoktu, sonunda Machete nin Jessica Alba yı motorla lüleden yemeye götürme sahnesi dışında. Zaten motor çalıştı, film de bitti yani. Filmin konusu da işte klasik, Esas oğlanın karısını kızını kesiyorlar, bu da intikam için şınav çekiyor, mekik çekiyor falan. Sonra da bir kaç belaya bulaşıp tekrar eski belalısıyla karşılaşıyor, karnına kılıcı sokup öldürüyor. tabi bu arada bir takım bayanları lüleden yemeler, Lindsay Lohan ın memeleri, işte diğer hemşerileri toplamalar falan var. Bir de Robert De Niro var işte. Ama öyle çok da artist artist rol kesemiyor. Ninja Kaplumbağalar daki Beyin (Krang) e benzemiş iyice yaşlanmaktan zaten. Kadayıf olmuş gitmiş. Michelle Rodriguez her zaman ki gibi mega güzel. Hani imkanım olsa gidip açılıcam kendisine, konuşucam birer birer. Ama bu daha sonra ki bir yazımda inceleyeceğim bir mevzu. Neyse dediğim gibi işte, gidilen film Machete de olsa, sinemaya gitmek bir entelliktir nazarımda. Zira ben de filmden çıkınca paso "mega filmdi, şöyle filmdi diye öttüm iki saat. sonra da zaten direk panklıklar yapmak için kadıköy barlar sokağının yolunu tuttum. Bu entellikten çıkmamı sağlayan arkadaşım Tuğçe Türksoy a teşekkürü bir borç bilirim. </div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><b>2- Entellikte ikinci gün: Inception</b></div><div><br /></div><div>Beş senedir sinemaya gitmeyen bünyem, Machete ile bir defa entellik tohumu almıştı. Gerçi gerek tuvçe, gerek diğer bir sürü arkadaşımla icra ettiğimiz türlü panklıklar sayesinde bünyem bir nebze olsun kendine gelmişti. Yine eskisi gibi sokaklarda içiyor, işiyor, türlü türlü kızlara bakıp "of abi bununla varya acayip ciddi düşünürüm vs." tarzı geyikler yapıyor, Kadıköy ün en süper insanı olan ÇEÇE ile çeşitli muhabbetlere giriyordum yine. Evet üzerimdeki entellik azalıyordu ve bundan memnundum. Ta ki tuvçe gidene kadar. Evet kendisi gitti ve bütün haftanın davarsal yorgunluğunu hissediyordum üzerimde. Güzel, güneşli bir cumartesi gününü evde 2.80 yatıp dinlenerek geçirmeye karar vermiştim. Ta ki valide arayıp "oğlum gel, kuzenlerinle yemekteyiz caddede." diye bir cümle kurana kadar. Beleş yemek ve beleş alkolun, daha düşünürken sarhoş eden etkisiyle kalkıp caddenin yolunu tuttum, başıma geleceklerden habersiz olarak.</div><div><br /></div><div>Polonez in yemeklerini seviyorum. Tabi genelde hesabı benden başka ödeyecek insanlarla gittiğim içindir. Yoksa kızla falan giderseniz aman diyim, yedikleri o dandirik salatalara dünyanın parasını vermek sizin için pek hoş bir deneyim olmayacaktır. Genel olarak fiyatları kazık, belirteyim hemen. Valide ve kuzenlerle olan yemeklerin rutin geyikleri (küçükken çok tatlıydı erhan, ah bak okuma bayramında da sunuculuk yapmıştı, sünnet olurken masadan kaçtı da vs. vs.) yapıldıktan sonra ödenen hesabın ardından (ben ödemedim), "e haydi ne yapalım" sorusu geldi. Benim aklımda tabi ki sahile inip içme fikri vardı, fakat ailesel olarak bu durumun mümkün olabilme ihtimali düşük olduğu için, tabi ki barlar sokağında bir yerlere gitme fikrini sundum ortaya. Yani içişe devam etmek istiyordum normal olarak. Bu fikrim kabul görür gibi olacaktı tam ki "yaa sinemaya gidelim mi? Inception diye bir film varmış, çok güzelmiş." cümlesini ters köşeden yiyinceye kadar. Çıldırdı bedenim, ruhum daraldı. Ters düz oldu her şeyim, içim karardı. Bir şeyler aklımı başımdan aldı. Bir anda dünyayı yıkasım geldi.<b>*</b></div><div><b><br /></b></div><div>O cümleden sonra gerçekten başıma geleceklerden korkmaya başladım. Daha yeni yaşadığım entellik travmasının kırıntılarını içimden yavaş yavaş atıyorken bu reva mıydı bana? Zaten Leonardo DiCaprio isimli dallamayı da zerre sevmem. Malesef barlar sokağında beleş içki keyfine devam etme planım suya düştü. Tuttuk CKM nin yolunu.</div><div><br /></div><div>CKM güzel yer arkadaşlar harbiden. Adamlar iyi tesis yapmışlar. Hani sinema için olmasa bile, arada <b>kızla</b> iki tur dolaşmak için bile gelinir. Ama içeride fiyatlar biraz pahalı olabilir dikkat edin. Ha ama yürüyen merdivenleri falan şahane, yani kızla gelinir(ben listeme ekledim şahsen). Bilet almak için beklerken kuzenimin, eşine, şu 1 tl atıp joystick ile oyuncak çekme makinalarından 3 defa babayı alışına şahit oldum. Üzüldüm tabi ailemdeki bazı insanların böyle ara işler yapmalarına ama sorun değil, ne de olsa sinema beleşe geldi. Gerçi 4 kişiye 60 lira harcamak da ne bileyim. Şimdi ailemden insanlar oldukları için ben diyecek bir şey bulamıyorum, neyse siz anlarsınız artık.</div><div><br /></div><div>Yine de sinemayı beleşe getirerek, bilet sırasındayken klasik "kaynak yapmayalım, vatandaşı mağdur etmeyelim!" tarzı çıkışlarımla, üzerime gitgide yaklaşmakta olan entellik lanetini bir nebze olsa da azalttım. Sonra salona girdik bir şekilde.</div><div><br /></div><div>Arkadaşlar CKM nin salonları güzelmiş epey. en arka sırada birleşik "çiftli" koltuklar var. Yani (tabi ki parasını kız verecekse) kızla gelinir. Arada kol koyma aparatı olmadığı için, elleme kollama şansı daha yüksek olacaktır, tavsiye ediyorum. Neyse efendim film başladı işte sonunda.</div><div><br /></div><div>Filmin konusu acayip. Zaten baya bir kişi anlatıp anlatıp duruyordu. İşte adam var böyle, rüyalardan rüyalara giriyor boyu devrilesice. İşte milletin aklını fikrini çalıyor. Sonra aklını almaya çalıştığı adamlardan biri bunun aklını alıyor, "işimi yapmazsan seni ihbar ederim vs." diye ötüyor. Leonardo da kabul ediyor. Ekip kuruyorlar işte. Bir de küçük bir kız alıyorlar gruba, Paris Moliere Üniversitesi Mimarlık Fakültesinden. Neyse işte bu kız da süper mimar falan, rüyaların içine evler, okullar, üstgeçitler falan yapıyor Ankara Büyükşehir Belediyesi gibi. </div><div><br /></div><div>Ekibin görevi, zengin bir elemanın aklını almak, mirası almaktan vazgeçirmek. Çünkü japon eleman var bir tane, bu zengin elemanın dünyayı ele geçireceğini falan sanıyor, tırsıyor epey kendi hisseleri borsada kayalara gelmesin diye. Ha bir de Leonardo nun paso rüyasına giren bir karısı var rahmetli. Biraz da delirmiş tabi Leonardo ile haplanıp haplanıp rüya görmekten</div><div>, atmış kendini camdan yazık. E Leonardo da unutamıyor tabi, her içine daldığı rüyada kafayı yiyor garibim.</div><div><br /></div><div>Türlü türlü rüyalar görüyor işte ekip, yok rüya içinde rüya, yok tabancalı tüfekli rüyalar. Güzel olay aslında. Ben de severim öyle aksiyonlu rüyaları. Gerçi aralarında sadece tek kız olan, sap dolu ekip hiç mi rüyasında iki meme, iki popo görmez diye düşünmedim değil. Kamyon deviren de olmadı hiç, hoş tren deviren, minibüs deviren oldu o ayrı. Hatta bir ara ekipçe minibüs devirdiler de, etkisi nasıl oluyor bilemedim tabi.</div><div><br /></div><div>Neyse işte bu Leonardo nun da bir topacı var çevirip çevirip duruyor. Neymiş efendim rüyadaysa dönermiş, değilse devrilirmiş. Kardeşim yani bir topaca bağlandıysa her şey, işiniz zor. Zaten rüyasında paso karısını görüp görüp kafayı yiyen birinin de ekip başkanlığı yapması epey saçma bir olay. Sonracıma işte bir ton rüyaya giriyorlar bunlar üstüste. Japon vuruluyor ama ölmüyor hemen. Uludağ gibi bir yere gittiklerinde ölüyor japon. Gerçi bunlar tineri baliyi koklayıp rüyaya girdikleri için, rüyada ölünce kalkamıyorlar da hemen, yanıyor malum beyinleri.</div><div>Leonardo da önce karısıyla ayarlaştıktan sonra, japonu kurtarmaya gidiyor rüyalar aleminden. Ama bakıyor japon kadayıf olmuş, topaçla mopaçla yapıyor bir şeyler. Sonracıma uçakta uyanıyor elemanlar. Leonardo da babasıgilin evine gidiyor çocuklarını falan görmek için. İşte topacı mopacı çeviriyor, topaç düşmeden bitiyor film. Yani diyeceğim şu, kafayı karıştırmış ama ben anladım tabi mevzuyu. Olay topaçta falan değil. Mesaj atın, anlatırım. Şimdi anlatıp hevesinizi kaçırmayayım. Gerçi çok da gidilesi bir filim değil. Beleş olmasa gitmezdim.</div><div><br /></div><div>...........................</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Bu kadar entellikle içli dışlı bir ortamdan sonra, skolları alıp eve gelmek, pc başına oturup bu blog u yazmak bana muhteşem haz verdi diyebilirim. tabi üzerimdeki entel havanın da bir nebze azalmasına sebep oldu, ama tam değil. Neyse ki önümde koca bir gece ve dinlenecek muhteşem Selahattin Özdemir şarkıları var. Ayrıca Etkin in son albümü de şahane olmuş, tavsiye ederim arkadaşlar. Hepinize iyi günler.</div><div><br /></div><div>Sevgilerimle,</div><div><br /></div><div>Erhan Kabakci - 1948, Fransız Guyanası</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>*Azer Bülbül - "Korkularım" şarkısının nakaratıdır. </div><div><br /></div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-17329720975513170752010-09-15T19:28:00.000-07:002010-09-15T20:19:33.810-07:00"Sıkıntı var!"<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgU9D4-bgaiGViwTw07UmC9xMOa_bm8I9TlOZKCA6AE2K5Oe0bMLntdyrk63nfCA8Sx1AKbSaLKCCAw36FkYROHlFYrq2AX2iPlzJJJqHq8WWUM3VLfXGx85xFf4CzgNBkKfdAtr9EzKMY/s1600/ParasaurolophusLG.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 279px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgU9D4-bgaiGViwTw07UmC9xMOa_bm8I9TlOZKCA6AE2K5Oe0bMLntdyrk63nfCA8Sx1AKbSaLKCCAw36FkYROHlFYrq2AX2iPlzJJJqHq8WWUM3VLfXGx85xFf4CzgNBkKfdAtr9EzKMY/s320/ParasaurolophusLG.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5517344803351952546" /></a><br /><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div>Biraz konsept dışına çıkacağımı girer girmez belirtmem de sanırım eski okurlarım için çok büyük şok etkisi yaratmayacaktır. malum artık bek fazla "eski okur" sahibi olduğumu sanmıyorum. zira, bildiğiniz üzere ben de az çok ekmeğine bakan insanım. çok sık yazdığım söylenemez. tabi ki hayatımı yettiğince skol ile devam ettiren ve<b> Andaç Esge</b>l gibi sürekli adam dolu ortamlardan ziyade, muhteşeem asosyal yaşadığımdan dolayı, illa ki yazacak bir şeyler birikmiştir kafamda diye daldırayım dedim az biraz.<div><br /></div><div>Kadın kısmı ile ilişkilerimin az çok nasıl olduğunu zaten biliyorsunuz. Yani öyle yeni bir şey anlatmayacağım. aslında biraz da dert yanmak amacım. Ya şimdi onu incele bunu inceler, bunu çöz, onu çöz derken, bir anda kendimi kadın kısmından tiksinmiş, düşüncelerimi bir şekilde otomatiğe almış buldum. hani tamam konuşuyorum ben "şu böyledir, bu böyledir" diye de, yanıltan da pek bir şey olmuyor. aslında nedeni de belli olmasına rağmen, hala merak ediyorum kadın kısmının "<b>açık söz</b>" e karşı direncini çabasını.</div><div><br /></div><div>Kadınların kafasındaki gider katsayısının dengeleyicileri aslında gayet bellidir. hani çoğunuz bir kadını tavlamak için bir çok dil döküp, kısa süreli kafeslemeyi başaran azınlıktan olabilirsiniz. ya da kadınlar için "gider" i olan insanlar arasında olur, sıçmadan, batırmadan götürebilirsiniz. Ama dediğim gibi. bu örnekler şekilden şekle gidebilir. bugün konuşmak için takla attığınız karı, hiç beklemediğiniz, fakat giderli bulduğu bir adamla "temel içgüdü yü aşarız biz canım" tarzı muhabbetler edebilir. bunlar gayet normal. "noldu abi manita rip off mu yaptı ehehehe" diyen arkadaşlar da çıkacaktır elbet. son zamanlarda pek öyle bir durum yok da, eskiden tabi benzer şeyler yaşadık yani, normal karşılıyorum.</div><div><br /></div><div>Tabi ki erkek milleti olarak, kadınlara hak ettiklerinden çok daha fazla değer veriyoruz. doğamızda var. hani kadınlar eşitlik istiyorsa gerçekten, ikimizde de kerizlik var bir şekilde. yani o ortak noktayı bulabiliyorsak ne ala. ha tabi eski bir dostumun dediği gibi "kanka senden sonra ben yavşiyim mi?" cümlesini kuran insanlar da var. tabi ki onlarla eşitlik istemezsiniz o ayrı. ama bu tarz insanlar var, ve malesef <b>aramızdalar</b>.</div><div><br /></div><div>Sosyallik artık benim epey vazcaydığım, sıkıldığım bir olay.bırakın insan görmeyi, karı-kız görmekten bile hoşlanmaz bir tip oldum. nedenini bilmiyorum. yoksa ben de kunil gibi "insanları sevmiyorum, bana uzaklar." falan tarzı bir cümle kurmayacağım. yok yani bildiğin acıyorum insan içine çıkınca harcanan paraya. yoksa ben de Fedon - Legamu Sagapo çalarken "veruna takuuna takuuna takuunaa" diye bağırmaktan çekinecek adam değilim, o tarz denyolukların da başını çekerim de, yok yani. hani iki bira içicem, bir kayısı çekirdeği kıracağım diye harcanan paraya yazık diye düşünüyorum. </div><div><br /></div><div>Mantıklı olalım biraz. hani evet dişinize, düşünüze uygun bir kadını kafeslediğinizde başınıza gelecekleri hesaplayın. buluşmaya gittiğinizde mutlaka yanınıza uğrayacak "aaa çok iyi arkadaşımdır o benim, ben sarhoşken beni taşıdı" diye bahsedeceği tipleri, "ahaha naber lan" diye yanınıza çökebilecek dallamaları ve sadece onunla olan seks hayatınızı bile sizden önce düşünüp eli sıvazda bekleyen arkadaşlarınızı düşünün. "yok lan olmaz öyle" ddiğinizi duyar gibiyim, ama var arkadaşlar bunlar. hani gayet bilinen ve itiraf edilemeyen şeylerden sayalım bunları. eğer haklıysanız haklı bir şekilde kalın, olduğunuz yerde.</div><div><br /></div><div>"Derdim para değil abi" diyen insan büyük yalancıdır gözümde. yani kalkıp bir yarım ekmek kokoreç ve bir 50 lik bira içtiği halde manita kısmının da hesabını ödeyen (toplam 75 tl), ayrıca bunu "bana komaz abi" diye karşılayan insan hem <b>KERİZ</b> dir, hem de bu kerizliği kendine bile itiraf edebildiği halde, dışarıya bir şekilde çaktırmamaya çalıştığı, kolpaya vurduğu için <b>YALANCI</b> dır. ben bu sayede bir şekilde kavgaya bağlayıp biten çok ilişki gördüm arkadaşlar, birbirimizi kandırmayalım.</div><div><br /></div><div>Ha şimdi bana CİMRİ diyenler olacaktır. valla belki haklısınız da, sırf manitaya uyayım diye gittiğim kokoreççi + tekel de ödediğim 75 tl içime oturdu yani bir bakıma. hani hayatlarında görmedikleri şeyleri almaya kalkıp bana giydirmeleri ve benim orada artistmiş gibi, "tamam canım sorun değil" ayaklarına girmem içime oturdu. evet dostlar ben <b>KERİZİM</b>!. ama en azından yalancı değilim yani. yaptım bir kerizlik. illa ki çıkar bir şeyden, denge menge var işte umutluyum da hede hede.</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak 75 tl yi ben 3 güne yaysam, mis gibi içerim evimde. Dertsiz tasasız. açarım rakımı veririm Cengiz Kurtoğlu, Selahattin Özdemir vs. bünyeden aşağı, mis gibi olurum. Şimdi işte anlaşılamayan kadın milleti falan diyorum da, kadın milleti ve etraf faktörü diyorum da, esas koyan 75 lira lan.</div><div><br /></div><div>ha değdi mi? yok be oğlum. vallahi değmedi.</div><div><br /></div><div>o paraya dünyayı içerdim evde.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>neyse, kira gibi düşünelim. </div><div>böyle de avunalım.</div><div><br /></div><div>ama bir şekilde sıkıntı var.</div><div>var o var.</div><div>parasaurolophus gibi sorgucum çıkacak bir gün böyle kara kara düşünmekten.</div><div><br /></div><div>Skol eşliğinde yazımı noktalarken, sizleri uyarmak istiyorum arkadaşlar, "sen istiyor duuj" demiyorsa bir kadın, emin olun 100 dolardan fazla etmez. (75 de etmez)</div><div><br /></div><div>iyi günler, iyi avlar.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Erhan Kabakci, 1952 - Tunus</div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-2002128992633322782010-05-18T05:44:00.000-07:002010-05-18T08:13:16.277-07:00Bahar Şenlikleri (Ekmek Fabrikası)<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.gaziantep.com/files/images/7%20Aral%C4%B1k%20%C3%9Cniversitesinde%20Bahar%20%C5%9Eenli%C4%9Fi.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 640px; height: 417px;" src="http://www.gaziantep.com/files/images/7%20Aral%C4%B1k%20%C3%9Cniversitesinde%20Bahar%20%C5%9Eenli%C4%9Fi.JPG" alt="" border="0" /></a><br /><br />Merhaba değerli okurlarım. Aslında pek de yoğun olmayan, ama yine de dıravdan bir şekilde ''yoğun'' diyeceğim yaşantımdan ötürü blogu ihmal ediyorum da zizi vizi girişi yaparak, olağan ''düz''lüğümü hala muhafaza ettiğimi sizlere göstererek içinizi bir nebze de olsa rahatlatabildiysem ne mutlu bana. Bildiğiniz gibi, bahar aylarının verdiği coşkudan faydalanıp ekmek çıkartma girişiminde olan herkes gibi, ben de bir takım salvolar yaptım. Ama her zaman olduğu gibi en cins atlara oynadım yine. Bu atları nereden bulduğumu soracak olursanız, yazının başlığından verdim zaten ana fikri. Anladınız siz.<br /><br />Şimdi efendim, bildiğiniz üzere, üniversitelerin bahar şenliklerine katılıp, birbirinden başarısız ve tırt grupları seyredecek yaşı çoktan geçtim. Gerçi gençken de o tarz aralıklar yapmazdım. Çünkü öyle yaparsam ŞEN-lik falan olamazdı benim için. Bahar şenliklerine katılmamızın sebebi bellidir arkadaşlar, birbirimizi kandırmayalım. Her iki cins için de nihai gerçek şu ki, hepimiz baharın gelişiyle halleniriz. biliyorsunuz.<br /><br />Şimdi efendim bildiğiniz üzere, kadınlar yaradılışları gereği ara oldukları için, elbette ki Teoman, Feridun DÜZağaç, Yüksek Sadakat, Gripin vs. gibi ileri derece kenar grup/sanatçıların delisidirler. Ve yine bildiğiniz gibi, bu kadar tırt grubu/sanatçıyı bahar şenliklerinde görmek kadar da doğal bir şey yoktur. Hanım kızlarımız da tabi ki bu ara olayları kaçırmayacak ve şenliklere akın edecektir. Bize düşen de, o iğrenç müziğe tahammül edebildiğimiz kadar edip, av yollarında şeşitli salvolar yapmaktır.<br /><br />Tabi ki o müziğe tahammül edebilmeniz için alkollü olmanızı öneririm. Bu sene katıldığım bazı şenliklerde alkol satışı yapılmaması nedeniyle, çareyi dışardan lkol sokmakta buldum. pet su şişelerinin içine votkaları doldurup, içeride meyve suyu vs. ile karıştırıp götürebilirsiniz. arabayla okula giriş yaparken koltukların altına zula yapabilirsiniz. seçenek çok. Emin olun alkolsüzken hiç de ŞEN geçmez. Ha eğer <span style="font-weight: bold;">ara</span> bir insansanız, alkolsüz bir biçimde o gudik müzikle eğlenebilirsiniz. <span style="font-weight: bold;">evet böyle biriyseniz, okumayın daha fazla burayı. siktirin gidin bir zahmet.</span><br /><br /><br /><br />Dışarıdan getirdiğiniz alkol, bir kısım bayanlarla iletişim kurmanızı sağlayabilir. Bir anda yanınıza ''yaa içkiyi nasıl soktunuz içeriii:(:(:('' diye gelen bir bayana(evet biraz kerizlik gibi olacak, ama kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez), içkinizden ikram edip ufaktan iskele kurma temelleri atabilirsiniz. Benim gibi <span style="font-weight: bold;">cimrilikte çığır açmış bir insan</span> bile yapıyor bunu, sizin de yapmanızda sakınca yok bence.<br /><br />Çeşitli alkol paylaşımlarıyla büyüyen iskeleler sonrasında, günün en sakat noktası olan ''konser'' kısmı var. Evet o iğrenç müziğe tahammül edebilmek, alkollü halde bile çok çok zor. ''Pardon abla arkadan itiyolar ehe ehe'' geyiğinden bıkmayıp sağa sola dadanan apaçiler de cabası oluyor. Ama etrafınızdaki kızlardan birine dayandıklarında, sırf artistlik olsun diye, herifi evire çevire döverseniz, puan katabilirsiniz hanenize. Gerçi o kalabalıkta evire çevire dövmek de kolay olmaz, ayırırlar hemen. Neyse en azından kız bu korumacı kişiliğinizden etkilenir. etti mi sizin iskeleye bir tahta daha.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Ev ayarlayın!</span> Mutlaka her ihtimale karşı boşta bir ev bulundurun. Eğer salvolarınız başarıya ulaşmışsa, bahar şenliklerinin en şen kısmı olan <span style="font-weight: bold;">künefe</span> aşamasına evde devam edebilirsiniz. Sihirli cümlemiz olan <span style="font-weight: bold;">''ya istersen bize gidelim, içeriz ederiz ya''</span> yı hep beraber tekrar ediyoruz şimdi.<br /><br />Şenliklerde tanıştığınız diğer hatun kişilerle arayı soğutmayın. Biliyorsunuz ki bu işler sırayla. İletişimi kopartmayın.<br /><br />Şimdilik bu kadar, yeniden bazı minik tüyolarla kapanış apmak istiyorum:<br /><br /><br />- TEOMAN konserlerinde inanılmaz hatun kalabalığı oluyor. özellikle bunu kovalayın. İsabetsiz dönmeniz çok düşük ihtimal.<br /><br />- MarmARA üni. şenliklerine gitmenizi pek önermem.<br /><br />- İtü den kimi bulursanız götürebilirsiniz. Gayet garantili ekmek festivali. Iskalamayın.<br /><br />- İ.Ü de fena olmuyor. Ama dışarıdan alkol temin etmek için epey bir zahmete girmeniz gerekiyor. o yüzden tedarikli gelmenizi öneririm. Pet şişe veya araba yöntemi gayet geçerli.<br /><br />- Yemeği dışarıda yiyin, içeride astronomik kazıklara gark olmayın.<br /><br />- MarmARA festivalinde, limonata standındaki kızların müthişliğine aldanıp, votkanıza doldurmak için aldığınız limonatanın atsidiğine benzediğini görünce, siz de benim gibi kendinizi ''günün kerizi'' gibi hissetmek istemiyorsanız, o kızların müthişliğine aldanmayın. limonata almayın.<br /><br />....<br /><br />Hepinize iyi avlar,<br /><br />Sevgilerimle.<br /><br /><br /><br /><br /><br />Erhan Kabakçı - 1976, Fransız GuyanasıErhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-39442173308301223122010-03-07T14:14:00.001-08:002010-03-07T15:22:09.413-08:00"Hayvanlı" olaylar.<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.manzara.be/data/media/31/www.manzara.be_-_Biberondan_sut_icen_yavru_kedi.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 532px;" src="http://www.manzara.be/data/media/31/www.manzara.be_-_Biberondan_sut_icen_yavru_kedi.jpg" border="0" alt="" /></a><br /><div><br /></div><div><br /></div>Merhaba sevgili okurlarım. Son dönemlerde yaptığım çeşitli incelemeler sonrasında, aslında çok yeni olmasa da gayet iyi ekmek getirebilecek olduğuna kanaat getirdiğim "hayvanseverlik" meselesinden biraz dem vurmak istiyorum bu yazımda. Tamam bazılarınız sevmeyebilir hayvanı mayvanı, haklı olarak. Ancak süper ekmek getirdiği de tarafımdan gözlemlenmiş bir olay. Hani kıllı hayvan sevmezsiniz kedi, köpek, lemur, at vs. gayet anlarım. Ama en azından balık olur, kaplumbağa olur, yılan olur, bir şeyler beslemelisiniz. Şimdi ekmek agetirebilirlik açısından hayvanları incelemeye başlayalım.<div><br /></div><div><br /></div><div>1- <b>KUŞ </b></div><div><b><br /></b></div><div>Efendim şimdi kuşlar çok da bir boka yarayan hayvanlar değildir bildiğiniz üzere. Özellikle sabahları olmadık saatte civip civip ötüp sinirlerinizi zıplatma olayları yüksektir. Ayrıca Egzotik bir papağanınız yoksa işiniz zor. Yoksa "cicikuş cicikuş babacık fenerbahçe piç piç piç vs." şeklinde konuşurmuş gibi yapan "boncuk" isimli muhabbet kuşunuzun resimlerini çeşitli platformlarda profilinize koyup da ekmek düşürme şansınız gerçekten ÇOK düşük. Ha ama şöyle heybetli bir papağanınız olursa ne ala. Merak uyandırır en azından. Hatta abartıp omzunuza alıp foto moto çekilin, işe yarar. Ama daha da abartıp, sokakta omzunuzda papağanla gezmeyin. Sonra geri yakalaması gayet zor oluyor. Yakalayana kadar da maymuna döndüğünüz içindir ki, fazla ilgi çekiciliği kalmıyor. o yüzden kuşların fazla ekmek yediremediğini söylemek gayet yerinde olacaktır.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>2- <b>BALIK</b></div><div><b><br /></b></div><div>Hemen söyleyeyim, eğer piranha, köpekbalığı (öyle küçük değil, şöyle epey büyük müyük olacak, en az 55 cm) gibi manyak bir balık beslemiyorsanız işiniz zor. Kaldı ki bunları beslerseniz de işiniz zor. Akvaryum dediğimiz olay dünya para. Ayrıca huzur muzur verdiği de yok. Elinizi piranha dolu bir akvaryuma daldırdığınızda pek huzur bulacağınızı sanmıyorum. Madem piranha nız veya böyle onun gibi acaip manyak balıklarınız yok, "JAPON BALIĞI" denen şeye kesinlikle ümit bağlamayın. <b>Asla ekmek getirmez! AS-LA! </b>Ha ama japon balıklarıyla dolu bir akvaryumda o minik balık ağı misali şeyle balık avlaya avlaya eğlenmek gerçekten huzur verebilir bazı bünyelere. ya da at aralarına bi piranha, bak nasıl film oluyor. Ha ama bizim amacımız balık değil, cillik avlamak olduğu için, bu konuyu kapatıyorum. Demem şudur ki, balıktan ekmek YENMEZ!</div><div><br /></div><div><br /></div><div>3- <b>Sürüngenler</b></div><div><b><br /></b></div><div>Şimdi tabi yılanıdır, iguanasıdır, kaplumbağasıdır, bir ton çeşidi var bunların. Kaplümbağa dan pek ekmek gelmez zira ben 23 yıldır besliyorum. Tavsiye de etmem, kütük gibi yatar leğenin içinde. Sevimli bir yanı da yoktur. Öyle "aa kaplumbağalara bayılırım? seninki kaç yaşında? büyük mü :D:D:D" diyen bir hatun kişiyle de henüz karşılaşmadım. Kaplumbağayı geçin. iş yok.</div><div><br /></div><div>İguana besleyen insanların da günden güne artmasının altında yatan sebep, hakikaten görüntü itibariyle heybetli bir sürüngen olan iguana nın, dişi kesiminde oluşturduğu merak tahminimce. Zira hiç bir numarası olmayan, bütün gün armut gibi duran ve süper yavaş hareket eden bir hayvanın, çeşitli meraklar gizemler uyandırmaktan başka bir özelliği yoktur kanaatimce. Ancak yine de diğer kertenkele çeşitlerinden daha iyi ekmek getirdiği doğrudur. Ha ben besler miyim?Hiç işim olmaz.</div><div><br /></div><div>Evde yılan beslemek gibi olaylara giren arkadaşlarıma sadece akıl ve fikir diliyorum. Evinizde yılan olduğunu söyledikten sonra, "ya ben eve gitsem iyi olacak" cümlesini bol bol duyacaksınız. Hadi söylemediniz diyelim, evinizdeki yılan görüldükten sonra bir oduna sarılıp yatsanız daha iyi. zira büyük kıllanmalar yaşanacaktır. Yılan ekmek getirmez. Beslemeyin.</div><div><br /></div><div>Timsah besleyecek arkadaşlara şarkıcı Hatice ve Indiana Jones misali olan eski kocası örneğini vermek istiyorum. Daha da bir şey demiyorum.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>4- <b>KÖPEK (it)</b></div><div><b><br /></b></div><div>Eveeet! gayet ekmek yedirebilecek bir hayvandır köpek kısmı. Tabi apartmanda beslemesi derttir biraz, o ayrı mesele. Ancak pazar günleri caddebostan sahil gibi mekanlarda gezdirmeye çıkarttığınızda, bir sürü cillik ile tanışmanıza yardımcı olma ihtimali gayet yüksek. "Ay sen ne tatlı şeysin öyleeee :D:D:D:D:D" diye sevmeye yeltenenlerden tutun, dğer köpek gezdiren bayanlarla tanışmanız gayet olasıdır. Hatta biraz denyoysanız (ki bu durumda olun) tasmasını bırakın, coşsun, sağa sola gitsin etsin. siz dıravdan kızgın bir sesle "SİTİİVIN OĞLUM GEL BURAYA!" diye 2-3 bağırın yeter (stiivın sadece örnek isimdi. sakın "arap gel tuu kıs kıs kıs" yapmayın!). "merak etmeyin bişey yapmaz, oynuyor sadece" cümlesini bol bol kuracaksınız, sakın ola sıkılmayın. Hayvan beslemenin size açtığı kapıların en büyüklerinden birini açandır köpek. Tabi manyak gibi pitbull falan beslerseniz işiniz zor. Kadın kısmının "ay ne tatlıııı" diyebileceği türden köpekler işinizi kolaylaştıracaktır. Husky falan güzel ekmek getiriyor. Kaniş beslemeyin zaten, hiç gerek yok. Cocker hala iş yapar. İngiliz seteri iyidir. Kangal korkutur. Labrador fazla coşkun ve denyo yapılı olduğu için iyidir. Köpekte ekmek vardır.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>5- <b>KEDİ</b> (Garanti Ekmek)</div><div><br /></div><div>Açıkça söylemem gerekirse, şu 27 senelik hayatımda "kedi" denen hayvandan hoşlanmayan sadece "İKİ" tane bayan tanıdığım ve onların da kaideyi bozamayacağından emin olduğumdan dolayı rahatlıkla söyleyebilirim ki, "<b>kedi her kapıyı açar</b>". Ancak tabi kedinizi sokağa çıkartıp, köpek örneğinde olduğu gibi denyo denyo oyunlar oynatma şansınız olmadığından dolayıdır ki bu kediden gelecek ekmek, biraz da internet üzerinde yapılacak türlü salvolara bağlı. </div><div><br /></div><div>Efendim ülkemiz forum cenneti. binlerce forum, binlerce kedi içerikli başlık maşlık vs. dolu. sadece forum sitelerinde değil, ekşisözlük olsun, facebook olsun vs. <b>kedi sevmek</b>, <b>kedi sevenler</b> vs. tarzı bir ton şeyle dolu. Özellikle facebook üzerinde kediniz adına bir hesap açıp 2-3 şekil şükül resmini koyarak yiyebileceğiniz ekmeklerin haddi hesabı yok.</div><div><br /></div><div>Ha kedi beslemenin süper zorlukları var tabi. Tüyüdür, kılıdır, kısırlaştırılmamışsa sağa sola fışkırttıklarıdır vs. zor meseleler bunlar. Ama kesin ekmek garantili olacağı için besleyin. Alerji durumu yaparsa <b>Clarinase</b> isimli ilacı kullanın. şöyle 1-2 kullandıktan sonra ne alerji kalıyor ne bir şey. Ayrıca bu ilaç alkolle beraber de alınabiliyor, ki bence en paşa özelliği de bu.</div><div><br /></div><div>Kedinizin ne kadar cins olması önemli değil, bayan kısmından daha az cins olacakları kesin zira. Kedi ile yapabilecekleriniz o kadar fazla ki av yollarında, anlatmakla bitmez. Yani misal, kedinizi alıp bir hatunun kapısını bile çalsanız, evin demirbaşı olma ihtimaliniz gayet yüksek. Evet kulağa saçma geliyor, ancak avladıklarınızın bayan kısmı olmasından dolayı, bu tarz saçmalıkların artık gayet NORMAL olduğunu bilmeniz gerekir.</div><div><br /></div><div>............................................................................</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Şimdi bazı öneriler:</div><div><br /></div><div>* Facebook vs. platformlarda "Hayvansever" gruplara üye olun. O kadar çok bayanı ancak Post Rock ile alakalı gruplarda görebilirsiniz zira. Hatta daha fazlası bile var. emin olun. Hafiften kazıyın. Kesinlikle pişman olmayacaksınız. (Sevgili <b>Andaç Esgel</b>'e sevgi ve saygılarımla)</div><div><br /></div><div>* Yine Facebook üzerinde, foto albümlerinizde hayvanla mümkünse böyle beraber çekildiğiniz, sevgi dolu (en az) bir fotografınız olsun. "aaaaayyyy yerim onu beeeenn" diye gelenler, belli bir süre sonra hedeflerini değiştirecektir. bundan emin olun. (Timsah veya piranha besleyen arkadaşlara da sevgiler saygılar. hohho)</div><div><br /></div><div>* Domuz beslemeyin. </div><div><br /></div><div>* "Çiftleştirmem Lazım" bahanesiyle çeşitli yerlere ilan vererek bir sürü bayan ile tanışmanız olası. Ama tabi biraz resmi muhabbet yaparlar başta. Orada iş sizin biraz laf cambazlığınıza kalıyor. Zira bu muhabbetten iyi ekmek yiyen avcılar tanıdım zamanında. Boşuna "Kedi Köpek besleyin" demiyorum. yılanınızı çiftleştirebilecek bırakın hatunu, insanı bulmak neredeyse imkansız. Ayrıca pet shop larda çalışan bayan kısmı da pek az. o yüzden kedi köpek gibi kıllı hayvanlardan vazgeçmeyin.</div><div><br /></div><div>* Eğer bir çiftliğiniz varsa ve at besliyorsanız, zaten şu hayatta volenin kralını vuruyorsunuz demektir. o yüzden bu sitenin size hiç bir faydası olmayacaktır. gidin atınıza binin.</div><div><br /></div><div>* semender besleyip de gol atanı hiç görmedim. varsa öyle biri, ofisime gelsin, madalyasını takdim edeyim. </div><div><br /></div><div>* cidden kızın kapısına kediyle gidin. olacaklara siz de inanamayacaksınız. hayır hayvanlı değil, <b>konulu</b> kategorisine giriyor bu.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>son olarak, <b>Rizeli</b> site yöneticimiz <b>KEMAL BEY</b>'in de dediği gibi,</div><div><br /></div><div>"<b>Hayvanları sevin oğlum bak, onlar da bir insan gibi sayılırlar</b>"</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>..</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>sevgilerimle,</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Erhan Kabakci, 1974 - Alaska</div><div><br /></div><div><br /></div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-47031498201282540132010-03-01T07:04:00.000-08:002010-03-01T08:15:08.469-08:00..Ve Sahalara Dönüş<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.golbasigundem.com/images/haber/66.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 497px; height: 349px;" src="http://www.golbasigundem.com/images/haber/66.jpg" border="0" alt="" /></a><br /><div>Merhaba sevgili okurlarım. Kesat geçmesiyle ünlü kış mevsimini yavaş yavaş geride bırakıp, gelen mart - nisan aylarından kaynaklı olarak büzük yaylarının iyice gevşeyip avdan ava koşacağımız günlerin yaklaşmasıyla beraber, sahalara dönme vaktimizin artık geldiğini düşünüyorum. </div><div><br /></div><div>Şimdi diyeceksiniz ki, "abi ne zaman çekildik ki sahalardan? zaten 7/24 her platformda tırmalıyoruz?". Tamam canım tırmalayabiliyorsunuz, anlıyorum. Peki bu muhteşem tırt ve kesat kış mevsiminde kazancınız ne yönde gelişti? Evet cevabı hepimiz biliyoruz. <b>VERİMSİZ!</b> Ha tamam herkesin durumunun verimsiz olmasını, direkt olarak kış mevsiminin tırtlığına bağlamak biraz yanlış görünebilir sizlere, ama eğer genelleyen "ben" isem, bunun yanlış görülmesi gereken bir yeri olduğunu sanmıyorum. Benden daha çok da bilmiyorsunuz sonuçta değil mi?</div><div><br /></div><div>Bundan önce yazdığım son iki yazıdan da anlayabileceğiniz üzere, son uzun beraberliğimin oldukça tırt bir şekilde bittiğini farketmişsinizdir. Bu bitişin ardından toparlanma süreci tabi ki epey <b>sancılı</b>, <b>alkollü</b>, <b>selahattin özdemir'li</b>, <b>ümit besen'li</b> <b>vs. li</b> oldu. Ama işte sahalara dönüş sürecimi engelleyen bir sürü unsur oldu, beraberliğim süresince yaptığım kerizliklerden kaynaklı olarak. Şimdi öncelikle sizlere "ilişkiniz sırasında" aklınızda bulunması gereken bazı şeyleri belirtmek istiyorum.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><b>- İleride sahalara geri dönüş ihtimalini ASLA unutmayın!</b></div><div><br /></div><div>Tamam iliişkiniz gayet hoş normal gidiyor. Sizi herkesten kıskanan, konuştuğunuz her arkadaşınız için "kim o kız! KİİM KİİİİM!" diye başınızın etini yiyen, amaçsızca "onu sil istemiyorum, bunu sil istemiyorum" diyen, siz uyurken msninizi açıp ne kadar kız varsa hepsini silip engelleyen <b>GAYET NORMAL </b>bir sevgiliyle <b>GAYET NORMAL</b> bir ilişki yaşıyorsunuz. Eğer biraz da kerizseniz -ki bence öylesiniz- zaten <b>Mutlusunuz! </b>İlişkinizin hep o mega saflıkta gideceği gibi mükemmel yalanlara inanmışsınız. Bir gün o bitmez sandığınız ilişki bitince geri dönmeyi tasarladığınız sahaları artık yerinde bulamayabilirsiniz. Çünkü elinizde avucunuzda olan bütün kartları, o eski lanet olası manitanız yırtmıştır. Eh noldu? <b>ELDE VİTESLE KALDINIZ! </b></div><div><b><br /></b></div><div>Demem şudur ki, bir ilişki yaşarken, bir gün biteceğini düşünüp hareket edin. Elinizdeki kozları harcatmayın, gizli kapaklı dursunlar bir yerlerde. Gün gelir, lazım olur. Hayır size kalkıp manitayı aldatın, günah işleyin, itlik yapın demiyorum tabi. Ama ne olursa olsun ihtimalleri es geçmeyin. Unutmayın ki mal gibi güvendiğiniz o sevgiliniz, yeni manitayı kesinleştirmeden sizden ayrılmayacaktır. Siz de mutlaka yedekte bir şeyler tutun. En azından belirli bir süre zaman geçirirsiniz. yeni bir NORMAL SEVGİLİ bulana kadar.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><b>- "Hadi diyelim döndük sahalara"</b></div><div><b><br /></b></div><div>Bir çok dönüş şekli vardır arkadaşlar. Ortamlardan ortamlara koşmak olsun, facebook üzerinden haraslamak olsun, forumlarda takipler olsun, "kanka bi ara ortama çağırsana o kızı, ben bi konuşursam olur o iş" demeler olsun, olsun da olsun. Önemli olan burada hedeflerinizi seçmek. Mümkünse eski sevgilinizle alakası olmayan, eski ilişkinizi bilmeyen etmeyen birini seçin. "aaa sen x den ne zaman ayrıldıııı???? çok yakışıyordunuuuzz?" tarzı tepki veren birine, bir de ilişkinin nasıl TIRT bittiğini anlatmak size eksi puan olarak geri dönebilir. Ha tamamen suçu karşı tarafa yükleyip, "ben onu sevmiştim ama layık değilmiş:(" tarzı Kartal Tibet ajitasyonlarını hala yiyen var mıdır bilemeyeceğim. Yoktur sanırım. O yüzden demin belirtttiğim gibi, hedefiniz <b>tamamen yeni</b> olmalı.</div><div><br /></div><div>Gözünüze yeni kestirdiğiniz cillik ile iletişim kurmayı başardığınızda kendinize oldukça hakim olmanız gerekiyor. Biten ilişkinin ardından geçen belirli zamanın etkisi olan <b>YANGININIZ</b>, çeşitli şekillerde kontrolünüzü kaybetmenize mahal verebilir. Mümkün olduğu kadar kontrollü ve <b>AZ ALKOLLÜ</b> olun. Evet az alkollü olun yoksa saçmalayıp, avın kaçmasını sağlarsınız. Ve ADAM arkadaşlarınızla sokakta içip "uff şu geçen kıza bak kanka, lan bi de yanındaki herife bak püüü ben böyle adaleti.." demeye mahkum olursunuz. O yüzden, kontrolünüzü kaybetmenizi sağlayacak şeylerden uzak durun. (hele rakı konusunda daha hayvan gibi dikkat edin)</div><div><br /></div><div>Tamam cillik kafese girmek üzere diyelim. Muhabbet sohbet güzel. Böyle msn den hisli şarkılar markılar yolluyorsunuz birbirinize. <b>SAKIN AMA SAKIN</b>, eski sevgilinizle alakalı, onunla aranızda anısı manısı olan bir şarkı atmayın. Çünkü (tabi ki alkollü olacağınız için) bir denyoluk edip eski sevgilinizin muhabbetini açabilirsiniz yanlışlıkla. BUNU YAPMAYIN! bu çok önemli bir detay. Gole giden topu auta değil, taca atarsınız, gol şansından epey uzak bir noktaya hem de. Ve malesef Ogün Temizkanoğlu gibi de uzun taç vuruşu kullanacak bir oyuncunuz yok. eski sevgili ve eski ilişkinin esamesi okunmamalı. Yeni cillik sorarsa eğer, kısa ve üstü kapalı cevaplar verilmeli, bunları konuşmanın gereksiz olduğu vurgulanmalıdır bir şekilde.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><b>- Önemli Av Sahaları</b></div><div><br /></div><div>Sahiller: </div><div><br /></div><div>Daha önce mart-nisan aylarının gelişiyle gevşeyen büzük yaylarından bahsetmiştim. Valla ne desem boş dostlar. Havalar düzeliyor, sahillere akacağımız günleri iple çekmiyor değilim. Caddebostan sahil in o muhteşem AV SAHASI, her sene olduğu gibi bu sene de favori saham olacak gibi. Moda sahilde eskiden fena değildi, yani şöyle bir 7 sene öncesine kadar az ekmeğini yemedim değil. Ama orada olanlar genelde daha düşük, daha kenar cillikler. Tek kullanımlık. O yüzden moda sahil i pek öncermem, Caddebostan varken.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Sokaklar / Açıkhava Mekanlar:</div><div><br /></div><div>Bence bu sigara yasağı gayet hayırlı bir iş oldu. Mekanlar sokaklara taştı. Zaten sokakta takılan insanlarla, mekanlara takılan insanlar bir araya geldi falan. Sokaklar neşelendi. Özellikle Kadıköy Barlar Sokağı bu sene istisnasız favori sokak. Yıllardır takıldığım kadıköy ün günden güne cillik potansiyelini arttırdığını biliyordum ancak, son 1 ayda gördüğüm manzaralar, beynimi çıldırmamı sağlamaya yetti. Kadıköy Barlar sokağı! Ekmek için çok ideal adres!</div><div>Taksimi oldum olası sevmiyorum. Ne sokakları sokak, ne mekanları mekan. Ayrıca o denli kalabalıklar arasında av çok zor. Konsantrasyon sorunu çekmek olası.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Kapalı mekanlar / Barlar / Pavyonlar:</div><div><br /></div><div>Allah kolaylık versin. Burada en güzel avlanabileceğiniz yer, mekanın "sigara içilebilen" bölümüdür. ki zaten genelde millet o dapdaracık balkonumsu yerde takılacağı için,itiş kakış arasında avınıza ulaşmanız da zorlaşabilir. Ha ama şöyle bir güzelliği var, ki işe yarıyor. Avınızı kuntiz kuntiz izledikten sonra, sigara içmeye çıktığı anda peşinden çıkıp inceden gazeli çekebilme şansınız var. Tabi bunu yaparken de alkol duvarını aşmamanız lazım. Yoksa ismini sorarken yanlışlıkla geğirip, her şeyi mahvedebilirsiniz, dikkat edin. Aşmayın.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>ve Facebook!</div><div><br /></div><div>Bu alemde Ekşisözlük, Alternatip ve Sosyomat tan yediğim ekmeği hiç bir yerden yiyemem sanıyordum, ta ki facebook un uçsuz bucaksız ağı her bir şeyi kapsayana kadar. Paralı üyelik yapsalar, alırım şerefsizim. Artık ne ekşi nin, ne alternatip in, ne de sosyomat ın hiç tadı madı kalmadığı için (hele sosyomat tam sapıttı), facebook hala işe yarıyor. Facebook üzerinde avlanma tekniklerini zaten biliyorsunuz. Aslında tekniğe mekniğe de gerek yok artık. Biraz özgüven, biraz çenebazlıkla vurabileceğiniz onbinlerce hedef var. Yani barlarda pavyonlarda dünyanın parasını verip alacağınız içkiyi içerek, 3 saat dil dökerek kafesleyeceğiniz cilliği, buradan, daha zahmetsiz ve ekonomik yolla düşürüp, buluştuğunuzda, mekanlara gitmek yerine, sahile mahile götürüp, daha ekonomik bir başlangıç yapabilme şansınız var. Sonra "ulan o kadar mojito aldık karıya, hala tık yok" diye gece beyninizi yemezsiniz :)</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Evet arkadaşlar "sahalara geri dönmek" ile alakalı anlatmak istediklerim şimdilik bu kadar. sorularınız, görüşleriniz ve önerileriniz için bana nasıl ulaşacağınızı biliyorsunuz. Hepinize bol avlı, bol etli, bol skorlu günler.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Sevgilerimle,</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Erhan Kabakçı, 1989 - Malmö</div>Erhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-28011221189423148392010-02-23T15:45:00.000-08:002010-02-24T09:10:57.995-08:00Sinir sahibi olup, sınır sahibi olamamak.Merhaba değerli okurlarım. "Çok mega olaylar yaşadığım için blogla ilgilenemedim" gibi bir yalan söylemeyeceğim, zira bazen gelmeyince gelmiyor. Her zaman kafayı veremiyor insan. Malum kafa bu, her zaman çalışmasını beklemek biraz hayalperestlik olur. Hoş şu anda verimli çalıştığından emin değilim, belki yazdıkça çalışır umudunu taşıyorum; tıpkı 2 ye takıp arabayı "vurdurmak" gibi.<br /><br />Bugüne kadar çeşitli kadınlardan ve onlarla çeşitli iletişim kurma yollarından bahsetmiştim bildiğiniz üzere. "Aman abi hala fotoğrafçılığa gönül vermiş, indie olaylarına dadanmış hatun kısmından bahsetmedin" konulu mesajlarınızı bol bol almakla beraber, şu an o konuda pek fazla konuşacak bir durumda değilim. Zira uzak durmanız gereken daha tehlikeli şeyler var, bunlardan bahsetmeyi daha uygun buldum bu yazımda.<br /><br />Beni tanıyanlar bilir, sinirleri kolay zıplayan bir insanım ve "zıplama" hadisesi, belli bir miktar alkol tüketiminden sonra daha efektif hale geliyor. Sinir artışıyla ters orantılı azalan "sınır tanıyabilirlik" ve zararlı sonuçlarından başlayabilirim ilk olarak.<br /><br /><br />- Sinirlilik halleri.<br /><br />Genelde okurlarımın bir çoğunun erkek olduğunu ve benim de daha çok "onlara" yardımcı olacak nitelikte yazdığımı düşünürsek hiç de yanılmış olmayız. Hemen konuya gireyim "sinir kötüdür".<br /><br />sinir kötüdür, zira alkol ile beslendikçe iyice büyür ve kontrol edilemez hale gelir. Özellikle kadın kısmıyla herhangi bir iletişim halindeyken delirip HULK olmamak gerekmekte. Zira yeşil renginize kimse aldırış etmez, çünkü yeşil değil, kerhane ampulü gibi kıpkırmızı olursunuz. Etrafa ve karşınızdaki insana vereceğiniz gerek sözlü, gerek fiziksel zararlar, o zamana kadar katettiğiniz bütün aşamaların gerisine gönderir sizi. hatta belki başlangıç noktanızdan daha da geriye. Evet biliyorum, kadınlar insanları delirtmekte, sinir etmekte gerçekten usta yaratıklar. Ancak sizin de bir şekilde kendinize hakim olmanız gerekiyor. tabi oradan hemen çıkıp "e abi kuul yap kuul yap da nereye kadar?" diye soranlar olacaktır, haklılar. Tavsiyem şudur ki, eğer sinirlenip HULK a dönecek gibi oluyorsanız, artık o işten hiç bir hayır gelmez. Dönün sırtınızı gidin. Valla bak. Hem etkili olur, hem de yeniden kafanıza taktığınızda meseleleri, yalnız başınızayken daha kolay kafanızdan atabilme şansınız olur. Zaten sizi HULK haline getirmeye çalışan hatun kısmı da hakikaten beş para etmez. Sinire kestiğiniz zaman yaptıklarınızın size bir şekilde döneceğini unutmayın, o yüzden sakine vurun. ya da dönün gidin işte. sinirler, bir çok sınırı yıkıp darmaduman edebilir zira. Ve siz o sınırları aştığınızda elinizde olmadan bir çok şeyi enkaza çevirdiğinizi görebilirsiniz.<br /><br />Kısacası, sinirliyseniz, "hiç" bulaşmayın en baştan. En ufak bir aksilikte, delirmek yerine, dönün sırtınızı gidin. Sağlığınız için en iyisi bu. Avcı da olsanız, insansınız, unutmayın.<br /><br /><br /><br />- Uzak Durun<br /><br />Türlü kumpaslar uygulayıp ayarladığınız hatun kişi malesef o aradığınız mükemmel şey olmayabilir. zaten kısa bir süre içinde bunu anlamanız normaldir. Ha tabi seversiniz, bağlanırsınız edersiniz falan (ki en zalım, en acımasızı da budur), ancak vazgeçmek zor gelir. Evet zor gelir belli bir süreden sonra bazı alışkanlıkların terk edilmesi. O sizin çeşitli çabalar ile tavladığınız hatun kişi aslında malın teki çıkmış veya belli bir geçiş dönemi olarak sizi kullanmış olabilir. Ancak bunu bildiğiniz halde gidemiyorsanız, kayalara geldiniz. Zira bu sizi sinir sahibi de yapar, kanser sahibi de, difteri sahibi de. Kayıplarınız sağlık, zaman ve daha bir sürü şey olarak size geri döner. O yüzden demem şudur ki, o kişinin aradığınız kişi olmadığını anladığınızda, ilk absürd kavganızda mesela, sallayın gitsin. Daha binlerce türlü kumpas kusabileceğiniz hatun kişi ve o kumpasları oluşturabileceğiniz bir aklınız varken, bunları kaybetmemeye bakın.<br /><br /><br /><br />- "ya bitti ama ben hala seviyorum da gibi"<br /><br />hayır dostlar hayır. alışkanlıkların ne denli zor bırakıldığını bildiğiniz gibi, bu yaşadıklarınızın da aslında "bazı alışkanlıkları" özlemek olduğunu unutmayın. emin olmanız gereken bir husus, siz gider gitmez, onun etrafındaki leş kargalarının "vaay x den ayrıldın demek ehehehe" diye başınıza üşüşecekleri konusudur. evet daha önce "yaa o benim arkadaşım, aramızda hayatta öyle bir şey olamaz" dediği heriflerle düşüp kalkmaya başlaması da uzun sürmeyecektir. bunlara alışın. Tamam avcısınız ama insansınız sonuçta. Taştan yaratılmadığınız için zaten bu kadar derdi çekiyorsunuz, ben de burada çekmemeniz gerektiğini söylemeye çalışıyorum. "ilişki çaba ister" diye bir cümleye inanmanız, bazen çabalarınızın sizi bok yoluna götürmesine sebep olabilir. dikkat edin. <span style="font-weight: bold;">Charlize Theron</span> sanıp peşinden koştuğunuz kız <span style="font-weight: bold;">YILDIZ TİLBE</span> çıkınca, onu charlize haline getirmeye çalışırsanız, elde vitesle kalmaktan başka bir sonla karşılaşamazsınız.<br /><br /><br /><br /><br />son zamanlardaki tecrübelerime dayanarak derlediğim bu yazımın da sonlarına yaklaşırken, yine ufak tefek tüyolar vermek istiyorum sizlere, umarım faydası olur cankuşlar.<br /><br />- İlişkiye başladığınız hatunun "şehrin yenisi, ortamların delisi" olmamasına son derece dikkat etmeniz lazım. Zira"yeaaa orası bizim ortam yeaaa" tarzı cümleler kurup, sizi dünya üzerinde görebileceğiniz en abuk insanlarla tanıştırabilir. Hiç birinin sizi sevmediğini bilirsiniz, ancak henüz ilişkinizin başlarında olduğunuz için kolay kolay sinire kesemediğiniz için, midenizde ağrı yapabilir. O ortamdaki ucubelerin, kızın sizden koşa koşa yanına gideceği adamlardan biri olduğunu düşünün hep.<br /><br />- İlişkiye başladığınız hatunun yanında mutlaka "akıl hocası" modunda şişman ve çirkin bir arkadaşı olacaktır. Sürekli çeşitli kaş göz hareketleriyle insanı kıl etmesi bir yana, sizin "onun için en kötü seçim" olduğunuzu devamlı ona alttan alttan verecektir. Bu insan sizi en çok sinir eden, gırtlağını sıkmak istediğiniz insan olacaktır. Yazımın başlarında da söylediğim gibi, sinirlenmemeye çalışın, zira bu tipler mayın gibidir. Çarpınca çok ses çıkartır. Ve emin olun o sesler, sizin hakkınızda daha önce çıkanlardan bile daha kötü seslerdir. dikkat edin. Mümkün olduğu kadar uzak durun.<br /><br />- vee ARKADAŞLAR! ilişki yaşadığınız kızın arkadaşlarının %98 i, her ilişki yaşanan kızın arkadaşları gibi %5000 lavuk tipler olacağı için sinirinizi çok kontrol etmeniz lazım. keza canımlı cicimli mesajları görüp sinire kesersiniz (ki sonuna kadar haklısınız evet) heriflere de, kıza da HÖT MÖT yaparsanız, hanenize eksi puan geçirirsiniz. HÖT MÖT e hiç gerek yok. Gördün mü? kes gitsin. kimselere yazık olmasın.<br /><br />ve son not, onların dünyasının sizlerden daha dar, daha küçük olduğunu unutmayın. siz onları büyüttükçe kayalara gelenin siz olacağınızı, onları küçük dünyalarında rahat bırakmanın daha efendice, daha mantıklı olduğunu unutmayın.<br /><br />sinir yapmayın, fazla içmeyin.<br /><br /><br /><br /><br />hepinize mega günler dilerim.<br /><br /><br />Erhan Kabakci, 1966 - Yeni DelhiErhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-51935119622470722212010-01-28T04:45:00.000-08:002010-01-28T06:00:44.380-08:00"Eski Manita" durumları<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.buzlu.org/images/Notron.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 448px; height: 266px;" src="http://www.buzlu.org/images/Notron.jpg" alt="" border="0" /></a><br />".. ve o sırada bir daha içmeyeceğim sözümü yine bozuyordum.."<br /><br /><br />..........................<br /><br />Merhaba sevgili okurlarım. Bildiğiniz gibi yoğun manitasal, yılansal dönemlerden geçtiğim için, çok uzun zamandır buralara uğrayıp bir şeyler karalayamadım. Yazılıp çizilebilecek düzinelerce konumuz var sırada bekleyen. Bu "Yeni başlangıç" için şimdi en uygun gördüğüm konu ise "<span style="font-weight: bold;">ESKİ MANİTALAR</span>"<br /><br />Şimdi efendim eski manita dediğiniz, adından da anlaşılacağı üzere, ilişkinin bitimiyle beraber miadını doldurmuş, arada içip içip aradığınız, telefonda küfrettiğiniz, faça şahini balkonunun altına çekip son ses cengiz kurtoğlu açarak "aşağıya gel lan" diye bağırdığınız, babası tarafından kovalandığınız, ya da bunların hiç birini yaşamayıp ilişki biter bitmez "koy götüne hacı ya" dediğiniz manita türüdür. Bitmiş ilişkinin ardından hala çeşitli faydalar sağlayabilme şansınız bulunmaktadır. Tabi bu "ilişkiyi bitirme" yönteminden tutun da, eski manitanin "eskime süresi" boyunca onunla aranızda (olursa) olacak çeşitli temaslarla da alakalı. Tabi bunları siktiredip, eski manitayla bok gibi bitirilmiş bir ilişki ardından, iyiden iyiye sinire de kesebilirsiniz. değişik durumlar bunlar. Kademe kademe işleyelim.<span style="font-weight: bold;"><br /><br />1- "Ayrıldık ama sevişiyoruz" cular.</span><br /><br />Kurban olayım ben bunlara ya. Eski Manitalar arasında en makulü, en güzeli budur. İlişki bitti mi? bitti. tamam. Artık kıskanma yok, dırdır yok, neredesin sen yok. Sadece arada arayıp "Akşam müsaitsen bize gelsene" var. Şimdi tabi bunların da kendi aralarında değişik modelleri var. Ama en temel özellikleri ele alırsak:<br /><br />a) Yeni Manita yaptıktan sonra kaybolan.<br />b) Yeni manita yaptıktan sonra bile hala devam eden.<br /><br />Şimdi "a" seçeneğindekiler biraz daha normal geliyor kulağa tabi. Daha bir anadolu tavrı, daha bir şey böyle, ee, neyse. bu konuda fazla kafa yormaya gerek yok. Yeni manita yapana kadar, ne kadar sevişirseniz o kadar kardasınız arkadaşlar. "Ayrılık - yeni manita bulma" arasındaki süreyi çok iyi değerlendirmeniz lazım.<br /><br />"b" seçeneğindeki modellerimiz ise, daha bir çağdaş, daha bir batılı oluyorlar. bu modeller, "Yeni manita" yaptıktan sonra bile, boş kaldıkları anda "Akşam bize gelsene içelim" cümlesini kurarlar. iyi de ederler. Ancak bunlar da bir takım riskler taşıyabilir. Mesela manitası sizin varlığınızı öğrenip "<span style="font-weight: bold;">Ben Sedat Peker'in yeğeniyim</span>" diye size telefon açabilir, yerseniz tabi. Ha böyle durumlarda zaten Yeni manita, kendini otomatikman godoş durumuna düşürüp yenilgiyi kabulleneceği için, çok fazla takmanıza gerek yok. Siz eski manitanızla dilediğiniz gibi "Akşam içebilirsiniz". (ha belki arada aynı denyoluğu size de yapmış olma ihtimali var. ona hiç girmiyorum, çıkamayız.)<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">2 - "Belki hala bir şey olabilir" ciler.</span><br /><br />Tartışmasız ki her iki taraf için de en arızalı süreç budur. Bir araya gelmeyen iki yaka gibidir. Gece vakti evde oturup SKOL içerek, çeşitli sitelerde avlanırken, bir anda çalan telefon ve ardından başlayan anlamsız kavgaların yaşattığı azap ölçülemeyecek derecede kuvvetlidir. Şüphesiz ki "yeniden başlamayacak ilişki" nin hesapları kitapları hala yapılmakta ve "ama sen de böyle yapmıştın, şöyle yapmıştın" tarzı dırdırlarla karşılaşmanız olasıdır. Ha eski manitanızın sizi böyle aradığına bakmayın tabi. Mümkün mertebe o da içmiş olacaktır ve bir şarkının gazına gelip arayacaktır sizi. Duygusallık olayınız biraz yüksekse sizin de kayalara gelme ihtimaliniz vardır tabi. Unutmamanız gereken şudur, ayrıldığınız andan itibaren, sizin de geri döndüğünüz av sahalarına o da geri dönmüş ve yemleri atmaya başlamıştır. O ettiğiniz anlamsız kavgaların, aslında (çok kürek olacak biliyorum ama napiyim) aranızda az biraz kalmış elektriğimsi olayı iyiden iyiye bitiren detaylarla dolu olduğunu unutmayın. Özellikle karı kısmı bu tarz olaylardan pek hazzeder. Oyuna gelmeyin. <span style="font-weight: bold;">"Koy götüne rahvan gitsin"</span> burada size güç veren cümle olsun. Yoksa kayalara gelen siz olursunuz, karışmam.<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">3- "Bitti. Ben onu unuttum" cular.</span><br /><br />Bu kategoriye giren eski manitalar, aslında uğraşması zevk veren türden oluyorlar. Eğer duygusal yönünüzü <span style="font-weight: bold;">"Koy götüne rahvan gitsin"</span> mantığıyla bastırdıysanız veya yokettiyseniz ya da zaten hiç olmamışsa, Burada karşı tarafla eğlenme zamanı başlar. Birbirinden tırt ve sevimsiz arkadaşlarına, hakkınızda devamlı "ohoo ben onu unuttum, bitti o artık, geç onu, öldü o benim için vs." gibi bol keseden laflar sıkan eski manitanızı, tıpkı bir önceki örnekte olduğu gibi, gece vakti içiş sırasında arayıp, duygusal yönünü hedef alan cümleler ile vurup bozguna uğratabilirsiniz. genelde zaten bu "öldü, bitti" ciler iki içince direk sizi anımsatan şarkıları dinlemeye başlarlar. İlişkiniz sırasında onu iyi analiz edebildiyseniz, ne zaman neler yapabileceğini az çok tahmin edebiliyorsanız, onun en zayıf olduğu anlarda, bir şekilde karşısına çıkarak, arayarak vs. belaltı çalışabilirsiniz. İnanın ki verdiği haz çok büyük. <span style="font-weight: bold;">"Sorun sende değil, bende"</span> gibi tırt laflar kullanırsanız olmaz tabi. kullanmayın.<br /><br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">4 - "Felaket ile bitenler"</span><br /><br />Valla ne yalan söyleyeyim, ilişkilerimin %90 ı felaket ile bittiği için, en çok tanık olduğum eski manita türü de bu oluyor malesef. İki tarafın da karşılıklı şekilde birbirine bomba yağdırdığı (sanki red alert oynuyoruz lan) bir ilişkinin zaten bitişi de, Pamuk Prenses in bitişi gibi öpmeli ellemeli olmazdı. Burada direk erkek kafasıyla düşünmek ve <span style="font-weight: bold;">"ZATEN OROSPUYDU"</span> demek gerekiyor. <span style="font-weight: bold;">"Bütün eski sevgililer orospudur"</span> mantığıyla edilen her hareket, sizi çeşitli zararlardan korumakla kalmayıp, eski manitanızın sizden ayrılır ayrılmaz "hakikaten" yaptığı orospulukları meşrulaştıracak, tribe girip kafayı yemenizi, içip içip onu aramanızı engelleyecektir bir nebze. bakın bir nebze diyorum, çünkü bazen alkolün dozu kaçınca arayıp "orospusun lan sen. şimdi git milletin kucağında hopla kaltak!!" tarzı laflar edebiliyor insan. Etmeyin bence, iyi bir şey değil. Sonra anası babası arayıp "sen kızıma niye <span style="font-weight: bold;">uruspu</span> dedin" diyebiliyor (gerçekten URUSPU demişti kadın).<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">--- Ayrıca!</span><br /><br />- Eski manitalar genel olarak ayrılık sonrası sizi kıskandırıp dellendirme konusunda başarılılardır. Eğer tuzaklarına düşerseniz bittiniz, maymun oldunuz. Mümkün olduğu kadar, uzak durmak (1. modeldekiler hariç) sizi rahatlatacaktır.<br /><br />- Telefon veya benzer iletişim bilgileri bulundurmamanızı tavsiye ederim. Gece vakti içip içip tanju okan dinlerken aranan eski sevgilinin, telefonu barın birinde zencilere sürtüne sürtüne dans ederken açması hiç hoş olmuyor. silin telefonunu falan. aramayın.<br /><br />- Siz ayrılmanıza rağmen, hala eski sevgilinizle süper muhabbetler içinde olan bir çok şerefsiz arkadaşınız olacaktır. Bu da gerçekten çok sinir bozucu bir durum. Arkadaşlarınızla bu konuda anlaşmaya çalışın. Ya da manitayla beraber onu da silin gitsin. Yoksa (yine gece vakti içip içip) arkadaşınıza eski manitanızın neler yaptığını sorduğunuzda "yeni bi manita yapmış, çocuk ibneye benziyor" yanıtını almak da sizi rahatlatmaz.<br /><br />- Eski manitanızı yeniden bağlamaya çalışmayın. ama o sizi bağlamaya kalkarsa, "1." kategorideki "eski manita" rolüne girin. iyi orta gol getirir.<br /><br />....................................<br /><br />Şimdilik eski manita mevzusunda anlatacaklarım bunlar. şimdi müsade ederseniz eski manitalarımdan birine yazdığım şiirle sonlandırmak istiyorum yazımı.<br /><br /><br /><br />Bizim aşkımız öyle çok büyük değildi,<br />Derdin ya sen, bizim aşkımız <span style="font-weight: bold;">kalın</span>dı<br />Beraber geçidiğimiz güzel günler oldu<br />O zamanlar benim için megaydın nefistin.<br /><br />Şimdi gitmiş, kendini ellere elletmişsin<br />Güya benden kalan her şeyi yok etmişsin<br />Bana sıktığın o <span style="font-weight: bold;">bazuka</span>nın mermileri varya<br /><span style="font-weight: bold;">işte onlar teker teker götüne girsin.</span><br /><br /><br /><br />....<br /><br />Erhan Kabakçı, 1977 - CezayirErhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-70017722648648861502008-06-24T12:26:00.000-07:002008-06-24T13:05:20.688-07:00Gelişmiş Avcılık Bilimleri Özel Konu - Metalciligin Avciliga Olan ZararlariÖncelikle hepinize kocaman bir merhaba sevgili okuyucularım. Bildiğiniz gibi son dönemlerde "Kadın Çeşitleri" ni incelemeye başlamıştık. 4 Bölüm olarak tasarladığım o yazı dizisine devam etmeyi düşünürken, geçenlerde yaşanmış olan "Uni-Rock" festivaline (saçmalığına) katılan bazı okurlarımdan aldığım gerek e-mail ler, gerek başka türlü mesajları görünce, Metalciliğin Zararları üzerine mini bir yazı akıtayım, millet okusun bilinçlensin, gol yollarında sürekli ofsayta düşmesin istedim. Zira ağzının suları aka aka "BİZ DE KARI BULACAĞIZ" düşüncesiyle Unir-Rock fest e gidip, elde viştes, kalplerde yamultunun birbir türlüsü ile geri dönen dostlarımızın, bir daha bu duruma düşmemeleri için, "Metalciliğin Zararları"ndan bahsetmem gerekiyor.<br /><br />Efendim neymiş bu zararlar? Uuhuuu.. Saymakla bitmez. Maddelere girmeden önce, sanırım daha önceki yazılarımdan "Metalci KARI" kavramını anlayamayıp, "O metalci, Ben de Metalci, KESİN VERİR" mantığıyla yaklaşan arkadaşlara, yazının gerisini okumamalarını rica etmek istiyorum. Neyse.<br /><br />Metalci Olmanın en en en en büyük zararından başlayalım önce sevgili okuyucularım. Bu o kadar büyük bir zarardır ki, hayatınıza malolabilir. "Oha be Erhan Abi, ne hatata malolması, abartma artık çüş" diyeceksiniz. Göreceksiniz birazdan. İşte bu En büyük tehlikeyi açıklıyorum.<br /><br />1 -AVLAYABİLECEĞİNİZ KIZLARIN %95 inin METALCİ OLMASI! (oouv en büyük tehlike)<br /><br /><br />Bildiğiniz gibi devir değişti sevgili dostlarım. Hiçbiriniz bir Nikki Sixx, bir Tommy Lee, bir Slash, bir Lenny Kravitz, bir Murat Kekilli vs. gibi rockstar hayatı sürmüyorsunuz. Yani toplumun her kesiminden ekmek çıkarma ihtimaliniz yok. Mahallenizdeki varoş karıların "ay şu rakçı çocuğa bitiyorum" demesi sizi ne kadar enterese eder bilmiyorum, ama o bile zor. E geriye ne kalıyor? Tıpkı sizin gibi pis, kokulu, dudaklarının kenarında yemek ve kurumuş bira kalıntıları olan, barlarda kibariye ağzıyla konuşan (varoştaki körpecik kızlarımızdan bile daha iğrenç bir şekilde), terden vıcık vıcık, yaz sıcağında postal giyen, yüzünü pudralayan, terleyince makyajı ve pudrası akan İĞRENÇ metalci kızlar kalıyor malesef. Ha temizi de var mıdır? Vardır tabi. Çeşitli bölgelerde görüldükleri söyleniyor. Yakalayabilirsem iyice detaylı incelemek isterim. Neyse konumuz bu değil.<br /><br />(Şimdi tabi böyle kızlardan hoşlananlarınız da olabilir arada, ne yalan söyliyim, çok arkadaşım var hoşlanan. Ama ben hoşlanmam. )<br /><br />Tehlike dedim. Ama neden? Tehlikeklidir arkadaşım. Metal piyasasında bildiğiniz üzere En GEBEŞ kızların bile kişibaşı 5er talibi olduğuna göre, hani tipi yüzü düzgün, aşure kazanı gibi kıçı olmayan, ortaderece fizikli bir metalci hatuna en az 11 talip düşmektedir. Bildiğiniz üzere ülkemiz metalcisi (erkak kısmı), aynı anda 6 kıza yazmaya kasar, fakat konsantrasyon ve nişan bozukluğundan, ayrıca taktiksel hatalardan, 6 hedefi de vuramaz. Ki hadi bir tane vurdu diyelim, bu kızın başka talipleri tarafından da hedef olarak görülme ihtimali yüksektir. Kızın olduğu bir ortamda arkanızdan "o kim ki ya, oyarım ben onu, o ne anlar metalden, o pank oldu kızım, boşver sen o herifi vs.." tarzı laflar sözylenir. ha benim başıma geldi, güldüm ben. Hayır belki benim gibi gülmezsiniz, gaza gelip kavgaya gürültüye gidersiniz, siz bilirsiniz, kavga kötüdür etmeyin.<br /><br />Gelelim bu tehlikenin daha beter kızmına.. demin dediğim gibi, bu kızların %90 ı PİSTİR. Cinsel hayatlarını da "American Pie" gençliği tadında yaşamayı çok sevdiklerinden, zührevi hastalık barındırma ihtimalleri yüksektir. Canınızdan olabilirsiniz. Hayatınıza malolur demiştim. "Temizlik ve Gizlilik ESASTIR" ilkesinden ayrılmayın değerli okurlar.<br /><br /><br />Metalciliğin diğer zararlarına değinelim artık. Şimdi çoğunuzun da bildiği gibi, Metalci arkadaşlarımız, "Beyin" dediğimiz database i, genelde "Gruplar, kim nerede çalıyor, hangi albüm kaç yılında çıkmış, şu şarkının sözleri ne, varg euronymus u neden öldürmüş, barda hangi şarkıda azarım, şu grubun tişörtü çıktı mı, şu albümü nereden indirebilirim vs. " detalarla doldurdukları için, genel kültürü epey zayıf adamlar oluyorlar. Arkadaşım, belgesel izleyin, gazete dergi okuyun, günceler girin, ekşisözlük karıştırın, birşeyler yapın. Facebook da gözünüze kestirdiğiniz ilik gibi kıza "HAIL AND KILL" diye mesaj atarsanız, alacağınız tepki yi düşünebiliyor musunuz? Peki Profilinizin "About Me" kısmına, Cannibal Corpse "I Will Kill You" şarkısının sözlerini yazarsanız, kız düşürme şansınız ne olur? Bunları biraz düşünün. Metalcilik avcılığa zararlıdır.<br /><br />Hah bak bu önemli. Demin bahsettiğim metalci kızlar gibi olmayın. TEMIZ olun arkadaşlarım. Artık pis metalci kızlardan başka kimse, HANZO gibi saçı sakalı birbirine girmiş, tişörtü terden vücuda yapışmış 18 günde bir yıkanan heriflerden hoşlanmıyor. Yaz günü deri montla gezmek de size, metalci kız tırtıklamaktan başka bir şey kazandırmayacaktır. Aman dikkat arkadaşlar. Aids i var, Frengisi var. Metalci kızlardan aman! Siz temiz olun. Yıkanın ya. Ulan harbiden zor birşey değil. Alıcaksınız, 1 şampuan, bir sabun tamam işte. Kedi misiniz sudan korkuyorsunuz?<br /><br />Metalciler artık kız piyasasında, yeteri kadar itici bulunuyor malesef arkadaşlar. Hiç öyle ilik gibi, bal gibi şeker gibi bir hatunu, kurtadam kılıklı bir metalci nin yanında görebiliyor musunuz? HAYIR! Devir değişti artık. Bunun bilincine varın.<br /><br />Festivallere giden arkadaşlar konusuna değinelim şimdi. Tabi bu festivale katılan kızların yaş ortalamasının 16-19 olduğunu (metalci kızların versem-vermesem arası devri) düşünürsek, oraya büyük hedeflerle, ağzının suları aka aka giden genç avcıların da aynı yaşlarda olduğunu, bir çoğunun daha siftahsız ve kavuna karpuza talim olduğunu düşünürsek, bu iş biraz olmaza çıkıyor. "Müziğin verdiği coşkudan faydalanıp ekmek çıkartmak" konusunu, ileride başka bir yazımda inceleyeceğiz. Ama emin olun, orada metalci olmayıp, benim gibi gayet düzgün giyinen, janti bir herif oklsaydınız, daha çok dikkat çeker ve kesin hedefleri tuttururdunuz. Metlci kızların çoğunda "ilginç görünme" çabası olduğu için, gbece sizi götürdükten sonra, sabah arkadaşlarına "ya dün geceki adam bir acaipti, metalci felan değil gibiydi ama baya da bilgili adamdı, acaip sardı" diyip, peşinize düşüp, 2. gece başka av düşüremezseniz, 2. gecenizin de vuruş garantisi olacaktır. Ama siz naptınız? Zor okunan logolara sahip grupların tişörtlerini giyip, elde bira, o sıcakta "Abi Sikbathorth un son albüm nefis vs. gibi geyiklere girdiniz, askerlik şubesi klıvamındaki kabilenizle. E noldu? Kaldınız elinizde vitesle.<br /><br />Kendinize bir iyilik yapın dostlarım,<br /><br />Metalcilikten Vazgeçin!<br /><br />Eminim daha mutlu olacaksınız,<br /><br />Sevgilerimle,<br /><br />Erhan Kabakçı , 1980 - PeruErhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-1030734372094528226.post-64273508109603246842008-06-10T11:28:00.000-07:002008-06-10T12:39:04.442-07:00Gelişmiş Avcılık Bilimleri 1 - Kadın Çeşitleri (Bölüm 1)Uzun zaman sonra yeniden merhaba sevgili okuyucularım. Epey zamandır gerek attığınız şahane e-mail leriniz, gerek sokakta gösterdiğiniz sevgi gösterileriniz sayesinde kendimi epey huzurlu ve mutlu hissettiğimi söyleyebilirim. Bir çok genç avcı dostumun, anlattıklarımdan faydalanıp, hedeflerini tak tuk düşürmeleri inanın sanki ben düşürmüşüm gibi haz veriyor bana. Ayrıca kazandığım sevaplar da cabası. Devam edin avcı dostlarım, devam edin.<br /><br />Temel Avcılık Bilimleri'nden , "Gelişmiş Avcılık" a geçmiş bulunmaktayız artık. Üçer beşer temelini kavradıysanız olayın, sıradaki bilgiler çok fazla işinize yarayacak. Inanın ki birazdan değineceklerimi kafamda harmanlamak uzun yıllarıma ve yorucu çalışmalarıma maloldu. Ama ne oldu? Güzel oldu. Şimdi bunları, siz değerli okuyucularımla paylaşmak, boynumun borcudur.<br /><br />Konumuz belli, başlıkta değindiğim gibi: KADIN ÇEŞİTLERİ!<br /><br />Şimdi efendim diyeceksiniz ki, "Ya Erhan abi, kadın çeşitlerini biliyoruz zaten, daha önce yazdıklarında belirtmişsin işte metalcidir, tikidir, elektıronikçi hapçıdır vs. diye, ne gerek var?" I IH! Öyle olmuyor, derine inmeliyiz arkadaşlar. Bunlar tamam belli çeşitlere sahiptir ama, nasıl ve ne şekilde randuman alacağınızı bilmezseniz, elde vitesle kalma ihtimaliniz yüksek olur. O yüzden ince ince irdeleyelim, sık dokuyalım, sonra da dokunuruz zaten.<br /><br /><br />En basitlerinden başlayalım, mesela,<br /><br />1 - FORUM CELEBRITYLERI<br /><br />Efendim bu kızlar, takıldıkları forumun konseptine göre belli ufak tefek farklılıklar gösterseler de, çalışma prensipleri aynıdır. Öncelikle hemen hemen hepsi, sitede 4-5 tane KANKA ya sahiptir. Bu kankalar forumdaki tayfanın geneline nazaran daha sosyal denyolardır. Genelde bir başlık içinde bu forum celebritysi kızımızı ve 5 lavuğu bir anda alakasız muhabbetler yaparken görebilirsiniz. Angut gibi muhabbete girmeye kalktığınızda kızdan hemen bir "HUFF" tepkisiyle beraber, lavuklardan da "AHAHAHA GÖT OLDU EEZİİK EEZİİK" diye tepki alırsınız, olmaz. Öyle dadanmayın. Genel taktik olan "Alakasızlık" burada da geçerli. Zarf atın vs, bunları biliyorsunuz. Burada size taktik anlatmayacağım, özellik anlatacağım zaten, herneyse.<br /><br />Bu kızların genel özelliklerinden biri, profil fotolarının herhaftasonunda sonra değişmesidir. Her hafta sitedeki insanlarla mutlaka bir yere gidilir. konsept ne olursa olsun. Mesela Alternatip forumlarında celeb olmuş karı, Dirty e joker e felan, Turkforum, Hayatipaylasalim.org gibi forumlardaki karılar da süper dandik çay bahçelerine vs. (bence Dirty den iyidir), ama dediğim<br />gibi, mutlaka bir sosyealleşme, bir foto çekimi hadişsesi vardır. "Aaa fotomu çek de profile koyayım" şeklinde yakarışları çoktur. Zira pazar sabahları, bilemediniz pazartesi o çekilen foto, profilde yerini bulur. Çok çılgın eğlenilmiş izlenimi veren, dil çıkarılan, lavuk arkadaşlarla sarılınılan felan gayet denyo resimlerdir hemen hemen hepsi.<br /><br />Ancak bu tarz forum celebritysi karıların, mutlaka, o forumda takılan fotoğrafçı bir kankaları vardır. O porfilde o fotocu kankanın imzası olan, süper artistik çekilmiş bi ton editli felan fotolar da mevcuttur. bu fotolar genelde, sanat yapayım derken cacık yapan fotoğrafçılardan çıktığı için, mümkün mertebe bi sike benzemez.<br /><br />Basit karılardır, tavlaması düşürmesi kolaydır. Daha önce belirttiğim taktiklerle çok rahat düşebilirler, sorun etmeyin. Ama kıskananı çoktur, arkanızdan bol küfür yersiniz. Uzun ilişki için iyi değillerdir. Herhangi bir ortamda gördüğünüzde muhabbete kitlersiniz, 2 içirir iskele kurar eve götürürsünüz. Onun dışında forum üzerinden radara almakla uğraşmayın, hiç gerek yok, uğraştığınıza değmez.<br /><br />2 - Metal Ortamlarında olup, her grubu bilen kızlar :<br /><br />OUUV! İşte bloguma dökmekten en çok hoşlandığım konu, METALCİLER! Bunların hemen hemen bütün özellikleri birbirinin aynıdır. Kendilerinden yaşça büyük (en az 4) sevgilileri ve onların çevresindeki bütün herkesin dinlediği, bütün leş grupların fanıdırlar. Eskisi gibi kot yelek üzerine patch dikip ralli arabası gibi gezenlerin sayısı pek azalmış olsa da, hala mevcut. Olsun şimdi bu konseptin kızları daha masrafsız olabiliyorlar, çekiyolar siyah kotu tişörtü, o yaz sıcağında botları felan giyiyorlar (ıyy KOKAR ULAN!), yine metal aşkıyla yanıp tutuşuyorlar.<br />Çoğunlukla 89 - 84 arası doğum yıllarına sahiptir geneli (zaten 78 doğumlu metalci kız görürsem gülerim artık yüksek sesle).<br /><br />Herneyse aziz dostlarım, bu kızların her grubu bilmeleri, takıldıkları barda her şarkı girişinde OBAAA, UUUU, VOOUU vs. sesler çıkartmaları, onların ilk göze çarpan özelliğidir. Yani bir rockbarda 3 defa üstüste bu sesi çıkaran bir kız görürseniz, anlayın ki o DENYO dur, yaramaz. Ha kolay ekmektir, 4-5 grup sıkın birbirinden farklı tarzda, küt düştü. Ama konumuz bu değil.<br /><br />Bu kızların bir özelliği de bütün konserlere beleş girmeleridir. Çünkü yapılan organizasyonların çoğunu, bunların kankaları yapıyordur. Kankaların yapmadığı organizasyonlara da, yine o kankaların veya başka zavallı bir gariban ın ayarladığı bilet/davetiye ile girer. Yerli grupların (20 yaş üstü elemanlara sahip) hemen hemen hepsini tanır, hepsi CANI dır. Organizasyon ekibinde görev aldığı konserlerde, sahne alan grupların performansı sırasında sahneye çıkıp mikrofona bağırır, öğürür, memelerini felan açar ve "çok iyi bir bok yedim" zannederler. Taksim'e taparlar. DoRock da bunlardan bolca bulabilirsiniz. Bu kızlara özenip, onlar gibi olmak isteyen bir sürü küçük kızımız da mevcuttur. Onları da topluma kazandırmak sizin elinizde.<br /><br /><br />3 - "SANAT AŞKI"yla yanıp tutuşan kızlar.<br /><br />En uyuz olduğum karı tipidir efendim bunlar. Yazdıkları süper uzun entel yazıları size okuturlar. Genelde ağdalı cümlelerden oluşmuş, birbirini tekrarlayan süper SIKICI yazıları okumanızı bekleyip, yorum yapmanızı isterler. Evet, ressamı, yazarı, oyuncusu, şancısı, operacısı egsozcusu vs. hemen hemen hepsi bunu yapar. Bir boka benzemeyen yazıları, düş sokağı sakinleri şarkıları gibi saçma sapan şarkı sözlerini dayarlar size. KAÇIN!<br /><br />Bunların hepsinin belirli "Arıza" sanatçılara fena takıntıları vardır. Roden dir, Camille Claudel dir, Boris Vian dır, Sophie Sicktooth vs. felan, alayına taparlar. Onların eserlerinden nick felan yaparlar. Başlarda bu sanatçı ayaklarından girseler de, ileride onların içindeki ŞİRRET de ortaya çıkar, ne menem bir şey olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Seda Sayan Takımı'ndan bile daha boktanlardır afedersiniz (birazdan değineceğim). Doğal felan değillerdir (bir çok karı gibi). Bunlarla başetmeye kararlıysanız, peygamber sabrı size şarttır.<br /><br /><br /><br />4 - "Emo -> Electro -> Modern Jazz" Geçişi yapan kızlar:<br /><br />Efendim bunlar artık öyle pis bir cinstir ki, artık hakikaten insanı tiksindirirler. Direkgirer girmez böyle dedim, zira sık sık karşıma çıkarlar. Kartal/Maltepe civarı yerlerde başlayan "TARZ" hayatlarını, gündüz taksim "yapı kredi önü" stajıyla (2-3 yıl) tamamladıktan sonra, Indigo, Dirty, Joker vs. mekanlara kendilerini atmaya başlarlar. Zira artık yaşları tutar seviyeye gelmişlerdir. Dişi kankalarıyla öpüşürken çektikleri fotoları sağa sola yaymakta hiç bir sakınca görmezler. Çünkü onlar ÇAĞDAŞ tır. Mutlaka bir kaç (en az 6 diyorum ben) ibne kılıklı arkadaşları vardır. Uyuşturucu kullandıklarını her ortamda belli edip, üstüne bir de "yaa ben esrar istiyorum yaa üüfff" diye huysuzluk etmeleri de cabasıdır. Yemin ederim, bu FURBY lerden tiksindiğim kadar hiç bir cinsinden tiksinmiyorum bu karıların. Ressamlardan bile. Ama kimisi çıkıyor, hem ressam oluyor, hem bu cins, AH diyorum. başıma geldi; devam edelim.<br /><br />Şimdi efendim bunlar ciddiye gelmez. Ev dışında buluşup yanınızda gezdirmenizi de tavsiye etmem. Rezil olmak istemiyorsanız, yanınızda FURBY taşımayınız. Evinizde buluşursunuz, künefenizi yaparsınız, o ye amenna. Ama diğer türlü inanılmaz kafa şişirir bu cins. Sürekli arkadaşlarıyla yaptıkları salak diyaloglardan, uyuşturucu triplerinden, evde ailesiyle ettiği kavgalardan, nette kendine yavşayan heriflere nasıl laf soktuğundan felan bahseder. Fırsat bulur bulmaz kendini attığı Indigo, Joker vs yerlerde de stajını tamamladıktan sonra, netten tanıştığı entel bi herif sayesinde modern jazz olaylarına sararlar.<br /><br />Babylon, Salsanat vs yerlerin programını gayet iyi takip eden bu hanım kızımız, oradakiş etkinliklere katılmaya başlar, zira artık AŞMIŞ tır. Sanatçı cinsindeki karılar gibi süper saçma uzun yazılar yazmak yerine, kısa ve alakasız cümleler yazıp, daha büyük gizem sahibi olduğu izlenimi yaratmaya başlamıştır. Tabi bir çok yurdum keki de bu numarayı güzelce yer, daha geçen sene "Le DİSKOOO" diye bağıran o jelibon karının, şimdiki MAT tavrı, çok büyük gizem unsurudur felan. Ha ben yemem, yiyene de gülerim zaten.<br /><br />Kısacası, Yapı Kredi Önü -> Dirty/Joker -> Babylon evrimi teorisini ispatlar niteliktedirler. Uğraşması zor bir cinstir, evde zaptetmeye bakın.<br /><br /><br />5 - "Rahat ol canım sen" ciler.<br /><br />AH! İşte bunları seviyorum. Hangi konseptten olurlarsa olsunlar, her türlü künefeye, makaraya ve eğlenceye düşkünlükleri yüzünden en klas cinstir bunlar. Çoğu kız gibi bunlar da başta KUUL a yatsalar da, çözmesi kolaydır, ki onlar da zaten kafasına yattıysanız sizi kunellerler. Bunlarla evden eve görüşürsünüz, zırt pırt arayıp sormaz. Ara sıra "buluşalım mı" diye zarf atar, cevap genelde okeydir. Bunlar da avcı kızlardır, işlerini bilirler. Listenizde en az 3-4 tane bulundurduğunuzda, sırtınız yere gelmez. ÇAĞDAŞ lardır bunlar. İşlerini bilirler, her türlü rahat rahat takılırsınız. Ama malesef sayıları azalmaktadır. O yüzden bir an önce birkaç tane kapmaya bakın.<br /><br />Ayrıca belirtmeden edemeyeceğim, çoğunun mutlaka sevgilisi veya eşi felan vardır. Öyle çok da göstere göstere olaya dalmayın, NAMUS MESELESİ'ne kurban gitmeyin.<br /><br /><br /><br />6 - "Bize Gel İçelim" ayağını her türlü yutanlar:<br /><br />Bunlar da tatlı bir cins, çok eğlendirebiliyorlar beni. "Bize Gel İçelim" dedikten sonra bir süre (saat veya gün) mırın kırın yapma ihtimalleri yüksektir. İlk defa gelen için de , defalarca gelen için de. Neyse, çağrıyı yaptıktan sonra gelenler, "ama ben erken gidicem" yalanını söyledikten sonra, sizin davranıoşlarınıza bırakırlar her şeyi. Mesela kalkıp pc başına geçip "bak sana Mayhem in en sevdiğim şarkısını açayım UUUUAAA" diyip sponra, şarkı eşliğinde azarsanız, kız harbiden erkenden gider, aksiyona giremezsiniz. Bu karıları evde tutmanın yolu, klas içki bulundurmaktır. Hatta bazısı "CİGARA" felan da ister, normaldir. Bulundurun arkadaşım özel günler için. Yani eve gelen karıya SKOL ikram etmeyin sakın. Adam gibi smirnof absolut vs. bişey ister çünkü bunlar arsızdır. Bi verecek diye envai çeşit beklentisi vardır. Ama güzel yanı, rahattır bunlar, çağırırsın gelir, git dersin gider.<br />Alıştığı zaman bile mırın kırını eksik etmez, yine olsundur ya. karı olsun, bizim olsun. Bize gelsin içelim! di mi?<br /><br />.............................................................................................<br /><br /><br />Eh pek sevgili okuyucularım, KADIN ÇEŞİTLERİ konseptli yazımın birinci bölümünü burada sonlandırmaktayım. Devamı ne zaman gelir bilemem, zira devrelerim yine yanmış durumda. En yakın zamanda tekrar görüşmek dileğiyle, esen kalın!<br /><br />Durmak yok, AVA DEVAM!<br /><br /><br />Sevgilerimle,<br /><br />Erhan Kabakçı , 1976 - LitvanyaErhan Kabakcihttp://www.blogger.com/profile/00602745859182442535noreply@blogger.com9