Merhaba sevgili okurlarım. pek uzun zamandır karalamıyordum buralara bir şeyler. hoş her yazımın ilk paragrafında da benzer girizgahlar yapıyorum, siz alışkınsınız (canlarım benim). ortalarda yoktum epeydir, zira ANADOLUMUZ u gezdim biraz. ilerde bu konudan detaylıca bahsedeceğim ama bugün nedense, mp3 arşivimi kurcalarken ONCE isimli muhteşem tırtık filmin müzikleriyle karşılaştım. şimdi tamam güzel müzikler ama, şu anlamda güzel: "TAM KIZA YOLLAMALIK". evet hakikaten kıza yollamalık müzikler, zira süper getirisi oluyor. denedim, turnaladım.
Tabi her güzel şeyin de bir bedeli olması gibi saçma bir kanuna sahip bu doğa denen şey. Bu şarkıları bir şekilde dinlettiğiniz bir kız, bir gün "aa o filmi seyrettin mi? seyretmediysen beraber seyredelim!!" tarzı bir cümle kurabilir. Tabi siz de benim gibi inceden bir denyo yapıya sahipseniz "oh tamam önce film seyrederiz, sonra film çeviririz ohehe" düşüncesiyle hareket edip "ya aslında seyreder gibi olmuştum da tam hatırlamıyorum. seyredelim tabi beraber!" cümlesini kurup, "oh bu gece dolunay var" gazlarına gelebilirsiniz. biliyorum, bu çok yaşanan bir şey, birbirimizi kandırmayalım şimdi.
Sevgili dostlar, bu ONCE denen filmden bahsetmek istiyorum sizlere. kızaca anlatayım, zaten tırt bir film olduğuna kanaat getireceksiniz.
Şimdi işte adam var bir tane, böyle ipten kazıktan kopmuş. sokakta gitar çalıyor akşamları cırcır böceği gibi. gündüzleri de babasının NILFISK marka elektrikli süpürgeleri tamir ettiği dükkanında çıraklık falan yapıyor. Neyse bir gün sokakta yine tıngırdatırken bir kız geliyor işte, ismi Marketa mı ne. bizim buranın karadeniz şivesine benzer bir ingilizceyle (ki kendisi de gerçekten rizelilere benziyor) çocuğa gidip işte "ne güzel çalıyorsun da, işte elton john dan, yaşar dan bilir misin hiç?" kıvamında sorular soruyor. adam da "öyle tıngırdatıyor bir şeyler de tırt yani. ama işte sarışın gibi kızıl gibi olduğu için adam, kız bir nebze de olsa beğenmişlik kisvesine yatıyor. "ben de piyano çalıyorum, klavye çalıyorum vs." diyor cart curt. orada iki beraber çalıp hemen (sanki türk grubu anasını satayım) "biz grup kuralım" ayağı yapıyorlar birbirlerine. (zamanında metalciyken ben de bu ayağı çok kıza yapmıştım, elimden kaçan olmamıştı. hala işe yarar mı bilemiyorum ama.)
Sonra neyse efendim, kızın süpürgesi bozuluyor falan. Eleman da bunu babasının dükkanına götürüyor. ama elemanda bir baba var, valla baba demeye bin şahit ister. öyle nemrut, öyle uğursuz baba olmaz olsun. böyle 3. sayfa haberlerinde karısını ve çocuklarını kürekle öldüren babalar gibi bir sıfatı vardı elemanın. (ya da belki öyle değildi, kafam güzeldi net hatırlamıyorum. ) Ardından elemanımız kızı odasına çıkartıyor, bak sana kasetlerimi, sidilerimi göstereyim, müzik dinleriz, iki feysbuka bakarız gazı verip. neyse işte çıkıyorlar odaya falan, bizim eleman inceden halleniyor kıza. kız başta anlamamış kisvesine bürününce eleman iyice halleniyor, "burada kal mal" ayağı çekiyor işte, kız da tribi koyup gidiyor. (eleman hiç işi bilmiyor aga)
Neyse sonra bir takım sahneler vardı da, çok dikkat etmedim, bira mira almaya gitmiştim işte. Hah geldiğimde eleman kızın evine gitmişti falan böyle. Ne ara yeniden aklını aldı kızın bilmiyorum tabi. işte anasıyla manasıyla tanışlıyor kızın. anası da bir ayrı nemrut. kız da zaten ümraniye gibi bir yerde oturuyordu. ha sonra bir de kızın, memleketinde evli olduğunu öğreniyor bizim oğlan. ama "bana komaz tavrı" yapşıyor öyle iki üç de. koyuyor tabi haliyle.
işte belli bir süre daha şarkıyla türlüyle geçiyor. sonra bunlar iyice gaza gelip "kayıt yapalım, albüm yapalım" gazına geliyorlar. geliyorlar gelmesine de, ne elde var ne avuçta var. ikisinin de ajlıktan nefesi kokuyor. kız "kıredi çekelim bak, yaparız albümü. balyanın kralını toplarız. paşalar gibi de öderiz geri" gazını veriyor bizim elemana. eleman başta "harbi ödeyebilir miyiz?" diye soruyor. kız da "öderiz" diyince inanıyor işte gidiyorlar bankaya falan. banka müdürü biraz kıl çıkıyor. "ulan millet ajlıktan kırılıyor, siz şarkı söyliycem türkü söyliycem diye kıredi istiyorsunuz. denyo musunuz siz?" diyor. kız da "hayır denyo değiliz" diyince, banka müdürü inanıyor ve üçbin doları (öyle bir şey sanırım) toka ediyor bunların eline.
sonra işte sokağa çıkıp üç tane şopar çalgıcıya "bizle çalar mısınız? bakın albüm yapıcaz, voleyi vurucaz" diye gaz verip bir stüdyoya gidiyorlar. stüdyocu da biraz kıl tabi. zaten kıl olmayan stüdyocu var mı? (benim öyle stüdyom olsun ben de dünyanın en kıl adamı olurum arkadaşım. bu da işin bir parçası.) neyse işte para/zaman konusunda başta mırın kırın ediyorlar da, sonra yine KIZ bir şekilde ikna mikna ediyor. neyse bunlar okuyorlar şarkıları türküleri bir güzel. genelde yöresel havalardan çaldıkları için de eğleniyorlar epey. kayıt/mix/mastering işlerimi bitince (filmde tek ilgi alanıma giren detay) ses mühendisi arkadaş, "kaydı bir de araba teybinde dinlemek lazım" diyor. neyse geziyorlar arabayla, şarkıları dinleyip. herkes beğeniyor. parayı toka ediyorlar ses mühendisi arkadaşa. sonra siz sağ ben selamet ayrılıyorlar.
bizim adam işte kızı eve bırakıcak, tam net hatırlamıyorum da, ikisi de birbirine hallenir gibi mi oluyordu bir şeyler oluyordu da, sonra kızın kocası geliyordu, eve koskoca piyano getirmiş metirmiş bişeyler oluyordu işte. neyse efendim sonra bizim eleman kıza veda edip arkasını dönüp gidiyordu. kız da camdan bakıp piyano çalarak KOCASI EVDE OLDUĞU HALDE şarkılar türküler söylüyordu bizim sarıoğlana. film de böyle tırt bir şekilde bitiyor zaten.
yani kısacası, koca filmde marketa dan başka, en azından biraz gideri olan kadın görmeyi, kadın görmedim doğru dürüst. ha işte konusu da kısaca şuymuş, birbirlerini seviyorlar ama kız vermiyor falan filan. filmden anlayabildiğim bu kadar. acaba bu filmi yere göğe sığdıramayan kadınlar ne anlıyor bundan merak ediyorum. hani benim anlayabildiğim kadarını anlayabiliyorlarsa yine iyi. ama sonradan bir modlar, bir duygusallıklar. zaten filmi seyrederken bir ton içilmiş edilmiş, iyice mala bağlanılıyor.
kısacası canolar, böyle romantikli filmleri zaten -çoğunuz- sadece KIZ İSTEDİ diye seyrediyorsunuz. dikkat edin. fırsat buldukça ben size tanıtmaya çalışacağım bu tarz filmleri. kaçmalısınız. Bir de Wicker Park vardı aslında. ama o fena değildi. oradaki kadınların gideri vardı, o seyredilebilinir. neyse.
ONCE sadece ama sadece kızlarla seyredebileceğiniz bir film. tabi dayanabilirseniz. aman diyim. dikkat..
sevgilerimle,
Erhan Kabakci - 1964, Panama
5 yorum:
ulan erhan, iyiden iyiye film eleştirisi sayfasına çevirdin koca bloğu. eskişehir'deki av hikâyelerini falan yaz sokturma filme.
Yine gerçekleri anlatmıştın Erhan'cım. Ellerine sağlık
eski kiz arkadasini gotten sikeyim erhan
dünya sırf ADAMLAR dan oluşsa sinema minema siksen icad edilmezdi. dev bir tekel bayii olurdu. çok da güzel olrdu şimdi inkar etmeyelim
eskişehirdeki av hikayelerini merakle bekliyoruz..
Yorum Gönder